SON DAKİKA

FETÖ ve 15 Temmuz

Yazının Giriş Tarihi: 21.07.2025 12:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.07.2025 12:49

Günümüz terör örgütleri, klasik örgütlerden farklı olarak, belirli bir ideoloji, önceden belirlenmiş bir strateji ve tahdit edilmiş politik sınırlar içerisinde hareket etmemektirler. Bu nedenle ortak düşman olarak gördükleri ülke ya da yapılara karşı dışarıdan destek almaktadırlar. Hatta bu destek, taşeron eylem ve faaliyetlere dönüşmekte ve birbiriyle hiçbir ortaklığı olmayan terör örgütlerinin birlikte hareket etmelerini mümkün kılmaktadır. Bu gerçekliğin arkasında, devletlerin hasımlarıyla açıkça mücadele etmekten vazgeçerek asimetrik güçler üzerinden vekâlet savaşlarını tercih etmeleridir. Zira bu kabil vekâlet savaşlarının politik ve ekonomik maliyeti doğrudan savaşlara nazaran daha fazla göze alınabilir noktadadır.

İki binli yılların başından itibaren bölgemizde bu tür dış destekli terörün yayılması ve kaosun kalıcı hale gelmesi, 2003 yılında Amerika’nın Irak ve Afganistan işgaliyle başlamıştır. Amerika’nın demokrasiyi getirme iddiasıyla bölgeye terörü musallat etmesinin en önemli nedeni, CIA’ın 1997 yılında yayınlanan “Global Trends 2015” adlı rapordur. Bu rapora göre, 2015 yılına gelindiğinde yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin yüzde seksen beşi halkı Müslüman olan ülkelerin elinde olacaktı. Bunu önlemek için, 11 Eylül 2001 terör saldırıları tezgâhlandı. Gene aynı merkez tarafından Taliban, el-Kaide, Boko Haram gibi farklı isimler altında İslamofobiye hizmet etme misyonuna sahip terör örgütleri kurgulandı. Otpur gibi kalkışmaları tanzim etmede oldukça mahir olan hareketler ve Soros gibi finansörlerin katkılarıyla ülkeler bir bir istikrarsızlaştırıldı. Öyle ki 2003-2004 yıllarında Türkiye’nin kuzeyi - Ukrayna ve Gürcistan - , 2010 yılının sonunda Arap baharı olaylarıyla Türkiye’nin güneyi – tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyası- terörden nasibini fazlasıyla aldı.

15 Temmuz 2016 da – terör planlayıcı güçlere göre – Türk baharıydı. Darbe girişiminden ziyade bir iç işgal denemesi olan bu müdahale, kırk yıllık geçmişe sahip bir terör örgütü ile CIA’ın ortak teşebbüsüydü. İnsanların dini inanç ve İslami eğilimlerini istismar eden FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü), Türk devletinin bölücülük ve gericilik gibi korkulardan hareketle vatandaşla arasında oluşturduğu boşluktan istifade etti. Devletin inanan kesimin ihtiyacını yeterince karşılayamaması üzerine sözde hizmet eden bu örgüt, önce eğitim kurumları kurarak İslami hassasiyeti olan kesimleri dershaneler, ilkokul, ortaokul ve liseler üzerinden ağına düşürdü. 28 Şubat sürecinin getirdiği psikolojiyi de kullanan FETÖ, dindar insanların devlete ‘sızmasına’ hizmet ettiği propagandasını yaygınca yapmaktaydı. Çeşitli devlet kurumlarından ve siyasi partilerden destek ve himaye gören bu yapı, ordu, yargı, emniyet ve istihbarat gibi devlet mekanizmasının en önemli organlarını ele geçirmekle yetinmedi, toplumun en kılcal damarlarına kadar sızdı.

Ne var ki bu sızma hareketi, Türk devletinin sınırlarıyla mukayyet değildi. Türkiye düşmanı büyük devletlerin ve özellikle CIA’ın desteğini alan bu terör örgütü, yüz altmışa yakın ülkede – benzer bir biçimde – örgütlendi. İlkokuldan üniversiteye beynini yıkadıkları ve hurafelerle zihnini yeniden inşa ettikleri meczupları, her ülkede devletin en önemli mevkilerine getirdiler. Böylelikle devletlerinden ve amirlerinden emir alması gereken sivil ve asker bürokrasi, bu sapık örgütün elebaşının talimatlarını esas almaya başladı. Bu sürecin sonucunda Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkede paralel devlet yapıları oluşmaya başladı. FETÖ terör örgütünün eğitim kurumlarından yetişen militanlar, küresel mankurtlar haline gelmeye ve küresel bir terör ağı oluşmaya başladı. Zira bu militanlar pek çok ülkede akademisyen, iş adamı, bürokrat ve sanatçı olarak karşımıza çıktı. Türkiye aleyhine siyaset oluşturan her devlet, örgüt ve kurumla işbirliğinden çekinmediler.

15 Temmuz travmasını halkın direnişi ve sağduyusuyla atlatması üzerine gözler, FETÖ örgütünün elebaşını ülkesine kabul eden, her türlü temasına müsaade eden ve koruyan ABD’ye çevrilmiş durumda. Haddi zatında bağışlar ve illegal imkanlar sunarak satın aldıkları Senatörler, eğitim kurumlarına yerleştirdikleri ajanlar ve açtıkları sözleşmeli okullar (charter school) marifetiyle devşirdikleri etkin insanlar tarafından himaye edilen bu terör örgütü, uluslararası anlamda çok saygın bir konuma oturtulmaktadır. Örneğin Almanya ve Fransa bu militanlara ülkelerinin en önemli kurumlarını teslim etmekte, yazılı ve görsel basında Türkiye karşıtı söylemlerini yaymalarına fırsat vermekte, Amerika başta olmak üzere pek çok ülke üniversitelerinde FETÖ lideri büyük bir filozof ve insanlığın barışa adanmış bir ruh ve figür olarak kürsü sahibi yapılmaktadır. Bu bağlamda bu çalışma; Henry Barkey, Graham Fuller ve Alan Makovski gibi uluslararası FETÖ’cülerin bu yapıyı ve liderini nasıl bir algı ve imaj üzerinden dünyaya pazarladıklarını izledikleri strateji ve sosyo-politik düzlem üzerinden analiz etmeyi hedeflemektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)

FETÖ ve 15 Temmuz

21.07.2025 12:48

Günümüz terör örgütleri, klasik örgütlerden farklı olarak, belirli bir ideoloji, önceden belirlenmiş bir strateji ve tahdit edilmiş politik sınırlar içerisinde hareket etmemektirler. Bu nedenle ortak düşman olarak gördükleri ülke ya da yapılara karşı dışarıdan destek almaktadırlar. Hatta bu destek,

Türkiye’nin Suriye Politikası

18.06.2025 12:49

Suriye'deki iç savaşın ardından gelen siyasi dönüşüm süreci, ülkenin sosyo-politik yapısında derin değişikliklere yol açmış ve hem bölgesel hem de uluslararası dengeleri etkilemiştir. Bu süreçte, merkezi hükümetin yanında yerel milisler, dış destekli gruplar ve uluslararası aktörlerin etkisiyle yen

Mavi Vatan Doktrini ve KKTC

20.05.2025 11:02

Sahildar ve Kıyıdaş olan bir devletin uluslararası deniz hukuku kapsamında yer alan Karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge uygulamaları kapsamında bir deniz sınırlandırması antlaşması imzalama yetkisi bulunmaktadır. Elbette uluslararası deniz hukukunun ana unsurlarından olan bu hakla

Netanyahu’nun ABD ziyaretinin şifreleri

15.04.2025 13:29

Trump’ın Netanyahu’yu acil koduyla Oval Ofiste görüşmeye çağırması, küresel siyaset açısından alarm zillerinin çalması olarak algılandı. Acaba İran’a kapsamlı bir operasyon mu başlıyordu? Ya da Gazze’de farklı bir tutum mu sergilenecekti? Bir başka ihtimal ise, İsrail’e konulan yüzde on yedilik ver

Trans-Atlantik ittifakı bitiyor mu?

19.03.2025 10:42

Dünyada yeni bir küresel düzen ve dengenin ortaya çıkmaya başlaması, büyük güçlerin iki ana gruba ayrılma eğilimini ortaya koymaktadır: bir yanda ABD, Rusya, Hindistan, İran ve İsrail'in oluşturduğu bir blok; diğer yanda ise Birleşik Krallık, AB ülkeleri ve Çin'in oluşturduğu bir ittifak. Bu potans

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Ekometre En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.