SON DAKİKA
Hava Durumu

Netanyahu’nun ABD ziyaretinin şifreleri

Yazının Giriş Tarihi: 15.04.2025 13:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.04.2025 13:30

Trump’ın Netanyahu’yu acil koduyla Oval Ofiste görüşmeye çağırması, küresel siyaset açısından alarm zillerinin çalması olarak algılandı. Acaba İran’a kapsamlı bir operasyon mu başlıyordu? Ya da Gazze’de farklı bir tutum mu sergilenecekti? Bir başka ihtimal ise, İsrail’e konulan yüzde on yedilik vergi İsrail’i incitmiş miydi?

Haddi zatında görüşme talebi Netanyahu’dan gelmişti. Netanyahu’nun ABD Başkanıyla görüşmek istediği dört ana başlık mevcuttu. Bunlar İsrail’in belirlediği önem sırasına göre İran, Türkiye, Gazze ve yeni konulan gümrük vergileri meseleleriydi.

Öncelikle İsrail, ABD’nin desteği ve işbirliğiyle İran’a saldırmak, İran’ın nükleer tesislerini ve mümkünse petrol rafinerilerini vurmak istiyordu. Bunun arka planında, bölgede bağımsız ve egemen her devleti tehdit olarak algılayan İsrail’in güvenlik problemi/paranoyası yatmaktaydı. Ne var ki Trump’ın samimi bir biçimde karşıladığı ve aradaki dostluğun nişanesi olarak ‘Bibi’ diye hitap ettiği Netanyahu, bu konuda istediği desteği ABD’den tam olarak alamadı. Trump öncelikle İran’la doğrudan ve tehditkâr bir müzakerenin akabinde istediğini alabileceğini düşünüyordu. Nitekim İran durumun vahametini kavrayıp Umman’da görüşme talebini kabul etti. Ancak Libya’nın nükleer tesislerini yok ederek elindeki uranyumu teslim etmesine rağmen uluslararası toplumun verdiği sözleri tutmayarak Libya liderini ölüme götüren süreç, İranlı yetkililerin hafızasında henüz tazeliğini korumaktaydı. Gerçekten İran hayati bir yol ayrımındaydı. Ya nükleeri feda ederek tüm iddiasından vazgeçecek ya da daha sıkı ambargo ve savaş tehdidi altında inleyen köhnemiş Molla rejimi, yerini seküler ve Batıcı bir siyasi elite bırakacaktı. Hayatından bezmiş İran halkını isyana sürüklemek ve rejim değişikliğine yönlendirmek ABD açısından çok da zor olmasa gerekti.

İkinci mesele ise, Türkiye’nin Suriye’deki emelleri meselesiydi. Sekiz Aralık 2024 tarihi itibarıyla Türkiye ile birlikte hareket ettiği varsayılan yeni Devrim Hükümetinin Başkanı Ahmet el-Şara, Türkiye’ye Hama, Tiyas (T4) ve Tedmur (Palmira) hava üslerini vermek üzereyken söz konusu üslerin yoğun bir İsrail bombardımana maruz kalması oldukça manidardı. Federal, mümkünse parçalanmış ya da içerisinden birkaç butik devlet çıkartma potansiyeli olan bir Suriye isteyen İsrail, toprak bütünlüğüne sahip üniter bir Suriye inşa etme hususunda ısrar eden Türkiye’ye kafa tutmaktaydı. Buna ilaveten Türkiye, tüm Suriye hava sahasını kontrolüne almak ve bu sahanın güvenliği için “Çelik Kubbe” adını verdiği katmanlı sistemi kurmak istiyordu. Doğu Akdeniz’de Suriye ile deniz sınırlarını belirleyen bir Mutabakat Zaptı imzalamak isteyen Türkiye, operasyonlarla elinde tuttuğu topraklardaki varlığını ve yeni verilecek üsleri meşrulaştırmak için behemehâl bir Suriye-Türkiye Askeri Savunma İşbirliği Anlaşmasına varılmasını da arzu ediyordu. Hepsinden önemlisi Suriye’yi İsrail ve ABD’nin peyki haline getirecek olan ve Fırat’ın doğusunda konuşlanan PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG’nin varlığına son vermeyi en hayati öncelik olarak değerlendirmekteydi. Tüm bu saydığımız Türk talepleri, elini kolunu sallayarak Suriye içinde operasyon yapmaya alışagelmiş İsrail için kâbus demekti. Ne var ki Netanyahu bu konuda Trump’ın desteğini almak bir yana, Başkan’ın Erdoğan ve Türkiye övgüsünü ve makuliyete davet nasihatini kös kös dinlemek zorunda kaldı.

Ne yazık ki üçüncü müzakere meselesi olan Gazze hususunda iki aktör de hemen hemen aynı fikre sahipti. Gazze’yi Ortadoğu’nun Rivierası yapma projesinden vazgeçmiş görünmeyen Trump, gözü dönmüş Netanyahu’nun soykırıma devam etmesinden de rahatsızlık duymuyordu.

Son olarak İsrail’e konulan vergi dilimine/oranına itiraz eden Netanyahu, her yıl ABD’nin askeri yardım olarak gönderdiği dört milyar dolardan da olabileceği endişesinden dolayı bu itirazını daha üst perdeden sürdüremedi.

Netice itibarıyla Biden döneminde her talebinin bilaistisna ve behemehâl yerine getirilmesine alışkın olan Netanyahu, İsrail’in görüp görebileceği en büyük Siyonist dost olarak tarif ettiği Trump’tan, Gazze hariç, hiçbir istediğini alamadan geri dönmek zorunda kaldı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.