Ağustos ayını da yarıladık.  

Yaz gibi bir yaz oldu diyebiliriz.  

Tatil yerleri, yaylalar, sahiller, oteller, moteller, sosyal tesisler, kamp alanları doldu taştı. 

Bu hali görenler de, Türkiye’de her şey yolunda, kriz miriz yok, ekonomi gayet iyi diyorlar. 

Bence de haklılar…  

Lüks eğlence mekanlarını, restoranları, çarşıları, avm’leri de dikkate alırsak anormal bir durum olmadığına ikna oluruz!.. 

Turizm güldürdü 

Dış ülkelerden gelen turistler için ülkemizde tatil yapmak adeta beleşe geliyor. Adamlar bir emekli maaşıyla rahatlıkla, her şey dahil otellerde, iki ay konaklayabiliyorlar. 

Yerli turistte parayı sorun etmiyor. 

Böylece turizm hareketleri döviz, faiz ve kurdan etkilenmiyor. 

Herhalde bu turizm sezonunda ülkemize 40 milyar dolar civarında bir döviz girişi olmuştur. 

Turizmcinin de, hazinenin de yüzü güldü… 

Gördüğümüz kadarıyla, turizm sektörü Covid-19’u da sorun etmiyor. 

HES kontrolü yok. 

Maske, mesafe, hijyen ile diğer önlemler de öylesine… 

Kimse virüsü dikkate almıyor. 

Almıyor ama vakalar da çığ gibi artıyor.  

COVİD-19 vakaları artıyor 

Sağlık Bakanlığı, en son rehberi Ocak ayında yayınladı.  

Salgın önlemleri ve uygulamaları hâlihazırda bu rehbere göre yapılıyor. 

Gerçekte hiçbir şey yapılmıyor... 

Covid’li hastalar ortalıkta dolaşabiliyorlar. 

Temaslılar konusu da esnek mi esnek. 

Toplu taşımada, avm’lerde, kalabalık yerlerde HES soruluyor mu? Hayır… 

Maske mecburiyeti var mı? Hayır, yok. 

Salgınla mücadele vatandaşın insafına terk edildi. 

Yoğun bakım üniteleri doluyormuş, bir haftada 400 binin üzerinde vaka tespit ediliyormuş, günde 50 kişi hayatını kaybediyormuş, bu tabloya kimsenin aldırış ettiği yok. 

Bıkmış millet..! 

Millet bıksa da, vatandaşını korumak isteyen devlet önlemlerine devam eder. 

İş dünyası ve önlemler 

Covid-19’u iş dünyası önemsemeli. 

İSG anlayışı doğrultusunda düne kadar gösterilen hassasiyet sürdürülmeli. 

Fabrikalar, çalışma ortamları, yemekhaneler, ofisler, servis araçları ayrı ayrı ele alınmalı, yüzyüze toplantılar, kalabalıklar halinde eğlence ve sosyal etkinlikler, geziler ertelenmeli veya yapılmamalı. 

Personellerin çalışma düzeni gözden geçirilmeli, seyreltme ve evden çalışma seçenekleri ele alınmalı,  

Hamileler, emzirenler, engelliler ve ciddi kronik rahatsızlığı olan personeller de evden çalışmaya yönlendirilmeli. 

Tabii ki zor ve sıkıntılı süreçlerden geçiliyor. 

Herşey para değil, çalışanların sağlığı da korunmalı… 

Hastalık belirtileri gösteren çalışanlar işyerinde tutulmamalı. 

Bir çalışanın PCR pozitifliği, birkaç çalışanın izolasyona gitmesine neden oluyor.  

Genel olarak aşıların 2 dozda kalması, üç veya dört doz yaptıranların oranlarının da % 30 ‘lar civarında olması, olumsuzluk olarak görülmeli. Aşı oranları açısından yetersizlik var. 

Çalışanların aşı sayılarında ki eksiklik izolasyona gidecek personeli belirliyor. 

O halde çalışanları, ‘Hatırlatma dozu’ yaptırmaya özendirilmeli. 

Turist gider, okullar açılır 

Gelecek ay turizm sezonu da bitmiş olacak. 

Okullar da açılacak…  

Kalabalıklaşan kentlerde hastalık daha hızlı yayılacak. 

Okulların açılmasının hemen ardından Eylül’de, beklenilen yeni salgın-pandemi rehberi de yayınlanır. 

O tarihe kadar herkes kendini korusun… 

Sağlığın korunması, üretim ve verimlilik için kurumsal iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları salgın döneminde çok daha etkili olmuştur. Kayıpların da artmamasını sağlamışlardır. 

İş dünyası, iş gücü kaybına tahammülü olmadığı için çalışanların sağlığını önemser, salgına karşı önlemlerini ısrarla devam ettirir. 

Madem devlet görevlileri koruyucu, önleyici tedbirleri bu dönemde önemsemiyor, gerekli kontrolleri yapmıyor o zaman çalışanlar kendilerini, ailelerini, iş arkadaşlarını ve toplumu koruyacak, öneri ve tedbirlere uygun davranmalılar.