GSYH’deki artışa BÜYÜME diyoruz. Genel olarak da büyümeyi kredi sistemi ile sağlıyoruz.
Mesela ipotekli konut satışlarının GSYH içindeki payı düşmeye başladı, neden?
Çünkü konut kredi kullandırımı azaldı.
Yani kredinin büyümeye direkt etkisi vardı o etki azaldı.
Çoğu zaman, “keşke ucuzken konut kredisini alsaydık” cümlesini kuran insan sayısı çok olur. Çünkü evin fiyat artışı kredinin çok üzerinde gerçekleşmiştir .
Mevcut finansal sistem riskten korkanı cezandırıyor mu?
Riskten korkan parasını harcamaz, yani finansal sisteme sokmazsa, sistem içinde kaybolabilir.
Yaşadığımız enflasyon ortamında bunu tecrübe ettik.
Kredi ile almadığımız ev, araba, eşya fazlasıyla değerlendi, düne kadar “o çok borçlu” diye tanımladığımız kişiler “o çok varlıklı “ durumuna geldiler.
Çünkü finansal sistem borç ile büyüyor, yada risk ile büyüyor da diyebiliriz.
Nakit tutarak riskten kaçınılanlar, gelecekte daha yüksek fiyatlarla cezalandırılmış oluyorlar.
Aslında konu paraysa, paranın görevi el değiştirmektir, bu yüzden paranın devir hızı takip edilir.
Tasarruf yapan düşük faize mecbur kalarak bir nevi cezalandırılmışken, onun bankadaki parası başkasını zengin etmiştir. Çünkü o parasını harcamamış, banka onun parasını başkasına satmış ve başkası varlık edinmiştir.
Bu durum kaba söylemle “yemeyenin malını yerler” tabirini de anımsatıyor.
Hükümetler GSYİH büyümesini teşvik etmek için vergi indirimleri veya vergi iadeleri gibi çeşitli stratejiler kullanıyor.
Bir ev satın almak için borç aldığınızda, normalde elinizde olmayan parayla ev talebini artırıyorsunuz.
Aslında “başkalarının parasını” kullanıyorsunuz.
Riskten korkanlar tasarruf ederler ama paraları enflasyon ile pul olur.
Tasarrufun hedefi, satın alma gücümüzü korumak ise geleceğimizi korumak için yatırıma döndürmemiz, yani varlık alımına hız vermemiz gerekiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sinem Toplan
Kimine göre riskli, kimine göre risksiz!
GSYH’deki artışa BÜYÜME diyoruz. Genel olarak da büyümeyi kredi sistemi ile sağlıyoruz.
Mesela ipotekli konut satışlarının GSYH içindeki payı düşmeye başladı, neden?
Çünkü konut kredi kullandırımı azaldı.
Yani kredinin büyümeye direkt etkisi vardı o etki azaldı.
Çoğu zaman, “keşke ucuzken konut kredisini alsaydık” cümlesini kuran insan sayısı çok olur. Çünkü evin fiyat artışı kredinin çok üzerinde gerçekleşmiştir .
Mevcut finansal sistem riskten korkanı cezandırıyor mu?
Riskten korkan parasını harcamaz, yani finansal sisteme sokmazsa, sistem içinde kaybolabilir.
Yaşadığımız enflasyon ortamında bunu tecrübe ettik.
Kredi ile almadığımız ev, araba, eşya fazlasıyla değerlendi, düne kadar “o çok borçlu” diye tanımladığımız kişiler “o çok varlıklı “ durumuna geldiler.
Çünkü finansal sistem borç ile büyüyor, yada risk ile büyüyor da diyebiliriz.
Nakit tutarak riskten kaçınılanlar, gelecekte daha yüksek fiyatlarla cezalandırılmış oluyorlar.
Aslında konu paraysa, paranın görevi el değiştirmektir, bu yüzden paranın devir hızı takip edilir.
Tasarruf yapan düşük faize mecbur kalarak bir nevi cezalandırılmışken, onun bankadaki parası başkasını zengin etmiştir. Çünkü o parasını harcamamış, banka onun parasını başkasına satmış ve başkası varlık edinmiştir.
Bu durum kaba söylemle “yemeyenin malını yerler” tabirini de anımsatıyor.
Hükümetler GSYİH büyümesini teşvik etmek için vergi indirimleri veya vergi iadeleri gibi çeşitli stratejiler kullanıyor.
Bir ev satın almak için borç aldığınızda, normalde elinizde olmayan parayla ev talebini artırıyorsunuz.
Aslında “başkalarının parasını” kullanıyorsunuz.
Riskten korkanlar tasarruf ederler ama paraları enflasyon ile pul olur.
Tasarrufun hedefi, satın alma gücümüzü korumak ise geleceğimizi korumak için yatırıma döndürmemiz, yani varlık alımına hız vermemiz gerekiyor.