SON DAKİKA
Hava Durumu

Mısır-Türkiye normalleşmesinin şifreleri

Yazının Giriş Tarihi: 23.09.2024 11:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.09.2024 11:34

Ukrayna-Rusya savaşı, 7 Ekim Hamas hurucu ve Ermenistan-Azerbaycan Savaşı Türkiye’nin bölgede yaşamakta olduğu sıkışıklığı aşma hususunda yeni açılımlar yapmasına ve bölge ülkeleriyle normalleşme arayışlarına yol açan krizler olarak ön plana çıkmaktadır.

Öncellikle Ukrayna-Rusya savaşıyla Rusya’nın ABD ve Avrupa ile gergin ilişkiler yaşaması, Türkiye’nin izlediği “aktif tarafsızlık” politikasıyla Rusya’ya tarihinde hiç olmadığı kadar yakınlaşmasına imkân tanıdı. Buna ilaveten Ermenistan-Azerbaycan savaşı neticesinde ulaşılan Karabağ Zaferiyle beraber Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşması ve İran’ın Zengezur Koridoruna karşı çıkarak Türkiye ve Azerbaycan’a düşmanlığını deklare etmesi önemli sonuçlar doğurdu. Ermenistan ve İran’ın Rusya’dan uzaklaşması, benzer bir biçimde, Rusya ile ittifak zeminini daha da derinleştirmekle kalmadı, aynı zamanda hâlihazır diyalog zemini Çin’le de BRICS’e müracaatla taçlandırılan bir ilişki seviyesine taşınmış oldu.

Bu makalede asıl ele alacağımız Mısır-Türkiye normalleşmesinin katalizör işlevini 7 Ekim Olayları üstlenmektedir. İsrail’in önce Gazze, daha sonra Batı Şeria ve en nihayet Lübnan saldırılarından sonra savaşı bölgeye yayma planı tıkır tıkır işlemektedir.

Haddi zatında 2006 yılında egemenliği Mısır’a verilen Philadelphi (Salahaddin) Koridorunun Netanhayu tarafından ilelebet işgal altında tutulacağını deklare etmesi, Gazze Kasabının Mısır’ın toprak bütünlüğüne saygı duymadığının bir göstergesidir.

Öte yandan 2.2 milyon Gazellinin Sina Yarımadasına sürülme planı hala masadadır. Buna ilaveten yarımadadan başlayarak içeri doğru Mısır topraklarının İsrail işgaline uğraması an meselesidir. Tek başına kalan Mısır’ın bu tehdit ve meydan okumalara karşı koyması mümkün değildir.

İsrail ayrıca Davud Sapanı adını verdiği projeyi hayata geçirerek Doğu Akdeniz’de bir kanal açmak suretiyle Mısır’ın can damarı olan Süveyş kanalını bitirme arzusu herkesçe bilinmektedir. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la imzalanan deniz sınırlarını belirleyen mutabakat zaptı, Mısır’ın aleyhine işlemektedir.

Ne var ki Mısır tüm bu kıskaca çok zor bir durumda yakalanmış durumdadır. Ödenmesi imkânsız gibi görünen dış borçlardan dolayı IMF’nin eline düşmüş olan Mısır, en stratejik topraklarını Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine satmak zorunda kalmıştır.

Tüm bunlara ilaveten 2013 yılında kendini Genelkurmay başkanlığı makamına layık gören Mısır’ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yapan ve 8 Ekimde başlayan İsrail soykırımına sessiz kalarak destek olan Abdülfettah es-Sisi, Mısır sokaklarının hareketlenmesinden ve yeni bir Arap Baharından korkar hale gelmiştir.

Bu ahval ve şerait Mısır’ı Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmeye zorlamaktadır. İktidara geldiği günden beri haklı olarak darbeci ve diktatör kimliği taşıyan bu aktöre soğuk bakan Türkiye, geçmişten beri Sisi’nin muhalifi olan İhvan-ı Müslimin ile yakın ilişkilerini korumaktadır.

Ancak şu an yaşanmakta olan konjonktür, Türkiye açısından da daha fazla soğukluğu kaldırmamaktadır. Zira Sisi tek başına bırakılırsa İsrail bölgede yayılmacı siyasetini kolayca tatbik edecek, Gazze Filistinlilerden arındırılacak ve Ortadoğu Türkiye ekseninden oldukça uzak bir noktaya düşecektir.

Mısır, yüz milyonun üzerinde nüfusu ve tarihsel arka planıyla hala Arap dünyasının lideri konumunu taşımaktadır. Nitekim “Mısır olmadan barış, Suriye olmadan savaş olmaz” sözü hala geçerliliğini muhafaza etmektedir.

Türk milletinin dostu ve kardeşi olan Mısır halkının elinden tutarak bu ülkede İsrail Siyonist emellerini gerçekleşmesine mani olmak adına Mısır’la işbirliğinin tam zamanıdır.

Öte yandan Mısır, jeopolitik konumu gereği Afrika’nın da geçiş kapısıdır. Bu bakımdan Libya’da farklı tarafları destekliyor olsak da bu iki hükümetin ve ordusunun birleşmesinde Mısır ve Türkiye güçlerini birleştirebilir.

Diğer yandan Etiyopya’nın kıtanın en büyük barajı Hadesiye’yi (Reform Barajı) inşa etmek suretiyle Sudan ve Mısır’ı susuz bırakma tehdidine karşı Türkiye özgül ağırlığını kullanarak orta bir yol bulabilir. Sudan’daki iç savaşı durdurma hususunda zaten oldukça yakın tutuma sahip olan iki ülke, sürecin az hasarla atlatılmasında belirleyici bir rol üstlenebilir. Son olarak Türkiye’nin dünyada en büyük askeri yığınağa sahip olduğu Somali’nin inşa ve ihyasında güçler tevhit edilerek Afrika’nın emperyalist kıskaçtan bir an önce kurtulmasına yardımcı olunabilir.

Son olarak Doğu Akdeniz’de geçtiğimiz on yılda oluşturulan Mısır-Yunanistan-Güney Kıbrıs-İsrail İttifakı sonlandırılarak Mısır’la Mısır’ın hukukunu koruyan bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Anlaşması akdedilebilir. Bu sayede İsrail ve Yunanistan gibi şer eksenini oluşturan ülkelerin coğrafyadan uzaklaştırılması mümkün hale getirilecektir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.