SON DAKİKA
Hava Durumu

Niyazi Kirpik

Yazının Giriş Tarihi: 16.02.2023 17:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.02.2023 17:10

 

Altı Şubat sabahı şiddetle sarsıldık ve yüreğimizin bir parçasını kaybettik. Milletimizin başı sağ olsun.

 

Aşağıdaki yazı tamamen hayal ürünüdür.

 

Niyazi Kirpik, sanal arkadaşım Büdü’nün amcasının oğlu.

 

Niyazi çok fazla okumadı. Bulunduğu ilçede güzel bir kızı sevdi. Evlenmek istiyorlardı ama Niyazi’nin iş bulması gerekiyordu. Büdü’nün babası Fatih Ağabey ona rahat iş bulabilmesi için yapması gerekenleri söyledi. Öncelikle bir partiye üye olmalıydı.

 

Üye olmak için başvurduğu partinin yetkilileri kendisi ve müstakbel eşi ile ilgili yapması gerekenleri bildirdiler. Onun kabulünden sonra da partiye aldılar. Partide aktif olması, göze girmesi işlerinin daha iyi gitmesini sağlayacaktı. Nitekim öyle oldu. Niyazi’ye Allah “Yürü ya kulum” demişti. Önce belediyede iş buldu. Sevgilisi Rabia ile evlendi. Belediyeden aldığı maaş, çeşitli yan gelirler ve parti yardımları sayesinde kendisine güzel bir araba aldı. Bu arada üç çocukları oldu. Çocukların isimlerini en sevdikleri, velinimet diye baktıkları parti liderinden esinlenerek verdiler.

 

Partiye sık sık gelen bir müteahhit vardı. Bulunduğu ilçede 12 katlı binalardan oluşan bir site yapmaktaydı. Normalde azami dört kat olan imar durumu onun için değiştirilmişti. Parti üyelerine evleri ucuz verecekti. Kısa sürede epey birikmiş olan parasıyla Niyazi de bir ev almak istedi. Rabia’nın da çok beğendiği 6. Kattaki o lüks daireyi aldılar. Sitelerinin dört bloğu ilçenin her tarafından kule gibi görünüyordu.

 

Bir gün ilçeye sokak röportajı yapacak birilerinin geleceği bilgisi geldi partiye. Niyazi de görevlendirilenler arasında idi. Röportajlar sırasında orada olacaklar ve tesadüfen oradan geçiyor gibi yapıp sorulduğunda ezberletilenleri aynen söyleyeceklerdi.

 

İlçenin en işlek caddesinde sokak röportajının yapıldığı yere gitti. İnce, uzun boylu bir kadın gelene geçene tek soru soruyordu. “Kamil mi Ragıp mı?”. Herkes içinden geçtiğince tek kelime ile ismi söyleyip gidiyordu. Günlerce sürede ezberlediği konuşmayı yapmadan olmazdı. Tek isimle geçiştiremezdi.

 

Sıra ona gelince “Kamil kimmiş?” diye sordu. “20 yıldır Ragıp neler neler yaptı, Kamil onun yaptıklarını yaptı mı?, Ragıp yol yaptı, köprü yaptı, İHA, SİHA yaptı, dünyayı titretti, Karadeniz’de gaz çıkardı, bizi dünyanın bir numaralı ülkesi yaptı. Hele Lozan’ın gizli maddeleri ortadan kalksın bak daha neler yapacak. Kamil ne yaptı? Eskiden enflasyon vardı. Kimse bir şey alamıyordu. Kuyruklar, pahalılık vardı. Hastanelerde doktor yoktu. Buzdolabı, ambulans yoktu. Bu millet televizyonu Ragıp sayesinde gördü. Kamil merdivene ters bindi, seçimde kendi oyunu bile veremedi, ondan bir şey mi olurmuş? Kamilin döneminde çöpler yerlerde sürünüyordu. Sonuna kadar Ragıp. Ölümüne Ragıp!” dedi.

 

Röportajı yapan kadının yanından ayrıldığında görevini başarmış muzaffer bir kumandan gibi hissediyordu. Eve gittiğinde olanları Rabia’ya anlattı. Partililer illaki röportajı izleyeceklerdi. Daha çok göze girecekti. Beka sorununun çözümüne kendisinin de bir katkısı olabilecekti böylece. İki oğulları ve bir kızları vardı. Talimat daha fazla çocuk yapmaları yönünde idi. Allah verirse olacaktı. Televizyonda hep açık olan kanaldan güzel haberleri ve ana haberdeki komik videoları izlediler. Sonra aynı kanalda yayınlanan tarihi diziye baktılar. Niyazi yüz yıldan daha eski tarihimizde adı geçen her kişi ile son derece gururlandı bir kez daha.

 

Yattılar. Sabaha karşı korkunç bir sallantı ile uyandılar. Rabia hemen çocuklarının yanına koştu, onlara kendini siper etti. Niyazi de çocukların odasına koştu. Bir yumak oluşturdular. Bina sallanmaya devam ediyordu. Bitmedi, bitmedi…

 

Tavan üzerlerine çöktü. Allah’tan yan duvar da önce devrilmişti ki tavan ile aralarında kalan boşluk ezilmelerini engelledi. Yatak, duvar ve tavan arasındaki üçgende kaldılar. Telefon, battaniye, giysiler diğer odada kalmıştı. Sadece çocukları sarmalayabiliyorlardı. Yıllardır bölgede beklenen deprem maalesef gerçekleşmişti. Sitedeki dört blok da çökmüştü. Şükür ki ne kendileri ne de çocuklar, hiçbiri yaralanmamıştı.

 

Beklediler. İllaki birileri beklenen bu deprem sonrası için önlemler almış olacaktı. O kadar yol, köprü, iha falan yapan kişiler muhakkak halkını korumak adına deprem için de acil durum planları yapmıştı. İllaki gelecek ve onları kurtaracaklardı.

 

Hava çok soğuktu. Dışarıda kar yağıyor olmalıydı. Ağlaşan çocuklara ve Rabia’ya “Merak etmeyin, bir yerimize bir şey olmadı, kurtarırlar bizi” diyordu.

 

Aradan saatler geçti. Etraftan duyulan inlemeler, ağlamalar ve yardım çığlıkları dışında bir ses gelmiyordu.

 

Zaman geçti. Daha da geçti. Günler geçti.

 

Kimse gelmiyordu…

 

Etraftaki sesler gitgide azalıyordu. O kadar karanlık ve soğuktu ki zaman ve ısı mevhumu kaybolmuştu. Niyazi ayaklarında uyuşma hissetti. Çocukların sesi kesilmişti. Uykuya geçmişlerdi. Rabia da çok uykusu geldiğini söyledi. “Uyu” dedi Niyazi sonuçlarını bilemeden. “Belki uyursak zaman daha hızlı geçer ve daha az endişe ederiz, nasılsa bizi burada bırakmazlar”. Rabia da uyudu.

 

Kısa bir süre sonra Niyazi’nin de göz kapakları ağırlaştı, ağırlaştı. Bedeni hareket edemez hale geldi. Artık sesi de çıkmıyordu. Göz kapaklarına hâkim olamadı.  Çok derin bir uykuya daldı.

 

10 saat kadar sonra Niyazi ve ailesinin artık duyamayacağı bir ses geldi:

 

“Sesimi duyan var mı?”.

 

Allah Niyazi, Rabia ve 3 sabi için böyle (mi?) planlamıştı.

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.