SON DAKİKA
Hava Durumu

Kurtarıcı

Yazının Giriş Tarihi: 07.07.2023 11:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.07.2023 11:47

Daha önce bu sütunlarda Şili’de 1988 yılındaki referandumda neler olduğundan bahsetmiştim. Okumamış ya da hatırlamıyor olabilirsiniz diye aşağıda tekrarlıyorum.

“Beşinci film Güney Amerika ülkelerinden Şili’de geçiyor. “No”. Diktatör Pinochet başkanlığını devam ettirmek için bir referandum yapıyor. Muhalefete çok az propaganda imkanı veriyor. 10 civarında muhalif parti birlikte hareket ediyorlar. Muhalif tanıtımlarda reklamını yapmamak için Pinochet, yokmuş gibi, hiç anılmıyor ve sadece “La alegria ya viene” (“Mutluluk Geliyor”) sloganı ile halka geleceğe yönelik umut aşılanıyor. Referanduma doğru hükümet güçleri muhaliflere büyük baskılar yapıyor. Referandum sonucunu Pinochet’nin yöneticileri kendilerinin kazandığı şeklinde açıklıyorlar. Fakat daha sonra biraz da büyük biraderin etkisi ile generaller saraya gidiyor ve HAYIR oylarının gerçekte daha fazla olduğu ilan ediliyor. Sonrasında Pinochet sadece başkanlığı bırakıyor, yıllarca genel kurmay başkanı olarak devam ediyor. “Büyük birader böyle istemese ne olurdu acaba?” diye düşünmeden edemiyorsunuz.” demiştik. Belli ki kendisi bu kez farklı olsun istedi.

Hep konuştuğumuz gibi makro ekonomiyi iyi anlamak için mikroya bakmak gerek. Bir banka yönetiyor olun. Potansiyeli iyi görünen bir müşterinize herhangi bir gerekçe ile kredi veriyorsunuz. Çeşitli amaçlarla da kredinin geri ödeme zamanları geldiğinde yeni krediler açarak müşterinizi epey rahatlatıyorsunuz. Müşterinizin krediyi doğru alanda kullanmadığını gördüğünüz halde muslukları kapatmıyor yeni krediler vermeyi sürdürüyorsunuz, artık bu savurganlıkla geri ödeyemeyeceğini bile bile. Ne amacınız olabilir?

Tabi ki müşterinizin varlıkları muhteşem ve sizin de bu varlıklarda oldum olası gözünüz var.

Bir süre sonra kredi vermemeye başlıyorsunuz, ama ödeme zamanı gelmekte. Müşterinizin genel müdürü krediyi doğru yerlerde verimli yatırımlar için kullanacağına daha ucuza mal olacak pahalı yatırımlarla parayı şirketten çekiyor, esas maliyetten artanı arkadaşlarıyla yiyor ve yemekte. Yani parayı geri almak çok zor artık. Aslında onu zamanında buna siz yönlendirmişsiniz.

Hatta bu genel müdürü müşteriniz şirkete siz tavsiye etmişsiniz ama işler kötüye gidiyor, borcu ödeyemeyecek, ne yapardınız?

Ben herhalde pek çok bankacının yapacağını yapardım. Genel müdürü kenara çekip ayağını denk almasını yatırımları çok daha kontrollü yapmasını öğütler, genel kurula iş kalırsa başının belaya gireceğini söyler, finans departmanındaki elemanları kendi kontrolüme almak için gereğini yapardım. Böylece paranın kontrolü bende olurdu, tahsilatı güvenceye alırdım.

Zira yeni bir genel müdür olsa onunla ne olacağı belli olmaz, bana sürekli itaat edeni varken neden değişsin. Ama her durumda paranın kontrolünü elime almak isterdim.

Nereden aklıma geldi ise rahmetli Kemal Derviş’i hatırladım. Sene 2001, Gazi Erçel Merkez Bankası Başkanı, Recep Önal ekonomiden sorumlu devlet bakanı. Döviz krizi yaşanmış, İMF’ye bir sürü borç var. Hükümet sallantıda. Aynı gün aynı saatlerde iki farklı toplantıda iki önemli sivil toplum kuruluşunun yetkilileri Merkez Bankası başkanının değişmesi gerektiği çağrısında bulundular. Bu arada bizler de medyada yoğun bir şekilde Kemal Derviş’in ismini duymaya başladık. Hiç tanımıyorduk ki. Birkaç gün sonra yine aynı STK’ların yetkilileri bu kez devlet bakanı değişmeli Kemal Derviş olmalı diye sesleniyorlardı. Medyanın da desteği ile ekonomik kurtarıcımız bulunmuştu. Sayın Kemal Derviş.

Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu devlet bakanı oldu. Daha önceki dönemde Çiller kendisi ve bankalar için ne yaptıysa Derviş ve devlet için aynısını yaptı. Vatandaşın elindeki tüm fazla parayı çekecek önlemler ile devletin kasasını doldurdu. O dönemde öğrenmemiz istenmiyordu ama temel amacın IMF’nin alacaklarının tahsilatı olduğunu daha sonra fark ettik. Son manevralar ile de Sn. Erdoğan’ın bugünlere gelmesini sağlayan ortamı yaratıp gitmişti. Allah rahmet eylesin.

Artık aşırı kelimesinin bile az kaldığı bir dış ticaret açığı ile karşı karşıyayız. Bir seçim geçirdik ve Sn. Erdoğan 3. Kez cumhurbaşkanı oldu. Ekonomiye “kurtarıcı” olarak da Mehmet Şimşek getirildi. Sn. Şimşek 2007-2018 yılları arasında hükümetlerde ekonomiden sorumlu görevler almıştı. Yani ben tam olarak öyle düşünmesem de kimi iktisatçılara göre Türkiye ekonomisinin bozulmaya başladığı 2008 yılından itibaren görevdeydi. Einstein’ın meşhur sözü ile çelişircesine Sn. Şimşek kendi politikalarıyla bozulan ekonomiyi, elinde sihirli değnek varmışçasına düzelteceğine inanılarak Sn. Cumhurbaşkanının “ısrarları” ile tekrar geldi.

Mehmet Şimşek “hükümetinin” ilk icraatı, yerel seçimlere kadar beklemek olacaktır. Seçim Ak Parti tarafından aynı yöntemlerle açık farkla kazanıldıktan sonra gereksiz, kişiye özel faydası olan yatırımlar durdurulacaktır. İkinci aşamada da ne yazık ki emekli maaşları ve asgari ücret tırpanlanacaktır. Vergi tahsilatına daha çok dikkat edilecek, bazı partiler üzerinden nemalanmalar da yavaş yavaş tarihe karışacaktır. Döviz ile ilgili enteresan oynamalar olabilecektir. Örneğin bir şekilde ülkeye döviz girişi olacağı zamanlarda kurlar yükseltilebilir, döviz geldiği sırada yükselen kurlardan satışlar yapılabilir, satış bittikten sonra da kurlar yeniden düşürülerek vatandaşın elinden daha ucuza aynı döviz alınabilir. Telsim’in satış bedelinin geldiği dönemi hatırlıyorum da… Dolar birden müthiş yükselmiş, sonra TCMB yüksek kurlara satım yönünde müdahaleler yapmış, sonra da döviz eski yerine dönmüştü. Bu nedenle düşük gelirli okuyucularımın, varsa, oynamak için borçlanarak döviz yatırımı yapmamalarını şiddetle tavsiye ederim. En güvenmeleri gereken merci kendilerini çarpabilir.

Ekonomide aslında yapılması gerekenler yapılmakta olacak, gerçek ekonomistlerle acı reçetelerden birisi daha kullanılırken pek çok kişinin canı acıyacak, kimileri için eski bolluk ortadan kalkacak, bunun en büyük neticesi de Sn. Erdoğan’a karşı oluşmuş aşkların çoğunun yok olması olacaktır. Bu olasılık yakın bir gelecekte Erdoğan - Şimşek kavgasının olabileceğini ya da kavganın çıkmadan büyük birader etkisi ile Şimşek lehine sona ereceğini düşündürmekte. Burada Sn. Şimşek’in de Derviş gibi bir sembol olduğunu düşünebiliriz. Zira kendisi Sn. Erdoğan’ın gerçek tercihi olsa idi, Sn. Nebati’nin yerinde çoktan Sn. Şimşek olmuş olurdu.

Bu arada satılabilir nereleri varsa, koylar, tepeler, binalar, yangın sonrası orman niteliğini kaybetmiş ve kaybedecek araziler, kaldı ise şirketler, hepsinin satışları çok daha kolay bir şekilde kimsenin itirazı olmadan yapılabilecek, ülkeye para girecek, o parayla da borçların bir kısmı daha ödenecektir. Herkes görevini tamamladıktan sonra dış borçlarının büyük bölümünü azaltmış, artık iyice yoksullaştığının farkına biraz daha varan, bolluğa alışmış kesimin de ekonomik yokluklardan yaka silkmeye başladığı ve herkesin farklı şekillerde gerçekleşen toprak kayıplarını görmeye başladığı bir Türkiye bizi beklemektedir.

Tüm halk ekonomiden illallah dedikten sonra da belki topyekûn bir pazarlama ile gelecek dönemde yeni bir genel kabul görmüş lider ile yolumuza devam ederiz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.