SON DAKİKA
Hava Durumu

Gençler önemli mi?

Yazının Giriş Tarihi: 09.05.2022 17:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.05.2022 17:36

 

“Sen bir düşünürsün, ben bir düşünürüm, ama biz BİN düşünürüz, yeter ki amacımız aynı olsun.” Hep içimden geçen bir cümledir. Birisi aynen böyle söyledi mi bilmiyorum. Ama sinerji denilen kavramı çok iyi açıklayan bir söz olduğunu düşünüyorum.

 

Bu ay, özellikle Themis’in korkunç bir tecavüze uğramasından sonra bambaşka bir içerik ile yazmaya karar verdim. 1980li yıllardan itibaren düşünmeleri engellenen, genel konuşuyorum tabi, sadece kendi içine döndürülen, aidiyet duygusu yok edilen, eğitim kalitesi düşürülen ve elbette kendisi hakkında hiçbir gelecek planı yapamaz duruma getirilen gençlerimize değineceğim. Yirmibir yıl üniversitede öğretim görevlisi olunca insan bu değişimi çok iyi analiz edebiliyor.

 

“Ortalama bir insanın sahip olduğu potansiyel geçilmemiş bir okyanus, keşfedilmemiş yani bir kıta, açığa çıkarılmayı ve olumlu gelişmelere doğru yönlendirilmeyi bekleyen fırsatlarla dolu bir dünya gibidir.” diyor Brian Tracy. Hakikaten doğduklarından itibaren çocuklarımıza ve gençlerimize bakın. İnanılmaz bir hayal gücüne sahipler ve müthiş kapsamlı düşünebiliyorlar. Daha sonra biz ebeveynler onları kalıplarımıza sokuyor, düşünce ve davranış sınırlarını koyuyor, kendimize benzetiyoruz. Bunu başardığımız ölçüde de kendi bakış açımızla iyi anne babalar oluyoruz.

 

“En kısa yol bildiğin yoldur” sözü en önemli yol göstericimiz olabilir. Konfor alanımızdan, yani alışkanlıklarımızdan ayrılmamamız gerektiğini bilinç altımıza işleyerek bize öğreten bir söz… Hep aynı şeyleri düşünüp yaparak ne kadar ilerleyebilirsiniz? Ekonomik olarak ne kadar büyüyebilirsiniz? Hele ileri gelenleriniz “Adamlar söyle şeyler üretmiş, siz yapmaya kalksanız kafayı sıyırırsınız, siz boş verin, onlar yapsın siz kullanın.” diyorsa veya kendini bilime adamış olması beklenen bir kişi insanların cahil kalmalarının çok daha iyi olduğunu savunuyorsa bilimsel ve ekonomik olarak nasıl büyüyebilirsiniz? Elbette bu yazdıklarım ilk cümlede değindiğim şekilde ortak gelişim amaçlarının olduğu ortamda geçerli. Yoksa kaynakları birilerinden alıp bir başkasına aktarırsanız bir bölüm küçülürken diğeri büyüyecektir ama toplamda bir değişim olmayacaktır. Büyümeyi başka zaman konuşuruz. Şimdi TÜİK’in son dış ticaret istatistiklerine bakalım.

 

TÜİK verilerine göre 2021 yılında 46,2 milyar dolar dış ticaret açığımız olmuş. 2022’nin ilk üç ayında ise 26,4 milyar dolar (Günlük 293 milyon dolar kayıp). TÜİK rakamları 1923’ten beri, Türkiye’nin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana toplam 1421,7 milyar dolar dış ticaret açığı olduğunu, bunun %82,6’sı olan 1174,8 milyar dolarlık kısmının son 20 yılda yaratıldığını gösteriyor. Hizmet gelir giderlerinin dengeli olduğunu var sayarsak kazandığımız para (ihracat) ile ödediğimiz para (ithalat) arasındaki açık yani kabaca gelir gider farkı gibi bir şey bu. Cumhuru Milleti kim gelirse gelsin dokunanın yanacağı bir ekonomi…

 

Buradan çok kısa vadede çıkılabileceğini her kim söylerse yalan. Düşünsenize yirmi yıldır ya diriliyoruz ya şahlanıyoruz, ama olmuyor şimdi 2053’ü düşünmeye başladık. Geçici bir güven olur, rahatlama olur ama oluşturulan bu yükün altından gerçekten kalkabilmek aynı politikalarla, özellikle kısa vadeli politikalarla mümkün görünmüyor. Einstein’ın söylediği gibi “problemler, onları yaratan düşünce yapılarıyla çözülemez.”

 

“Şirket yönetir gibi devlet yönetilmez” diyor pek çok kişi. Aslında buna katılmıyorum. Yönetilir. İyi bir yönetici verimliliği ön plana almalıdır. Lüzumsuz, kar getirmeyen yatırımlar yapmamalı aksine katma değeri yüksek alanlara yönelmelidir. Yani süs olacak diye 100 koyup devlete bir almak yerine, bir koyup devlete yüz alacak yatırımlar düşünmeli, bunları da halkın yararlanacağı şekilde yapmalıdır.

 

Katma değeri yüksek yatırımlar bilgi, yaratıcılık ve hayal gücü gerektirir. Kalıplara sokulmuş, yaratıcılıkları ve hayal güçleri paslanmış +50 yaş üzeri insanların yapamayacağı bir şey bu. Böylesi bir düşünce yeteneği gençlerimizde var. Onları kaybedince ne olacak? Türkiye’nin gelişmesini istemiyorsak gençlerin düşünemez durumda kalması ve/veya başka ülkelere göç etmeleri doğru olacaktır.

 

Türkiye’nin çıkışı okumayı hala becerebilen, hayal gücü, zekası bozulmamış gençlerle, hala gerçekten ülkesini düşünen bilgili, vatansever yaşlıların elbirliği ile olacaktır. Elbette bu söylediğim yeni bir şey değil ve sadece ben söylemiyorum. Bu yazıyı okuyan birileri varsa, “zaten bunlar yapılıyor” da diyebilir. Ama bir şey var ki bu bana ait. Onların potansiyelinden yararlanabilmenin bir anahtarı eksik. Gençler umutsuz, gençler önlerinin kapalı olduğuna inanıyor, gençler ülkedeki konumlarını beğenmiyor. Onları projelere sokmadan, hayal güçlerini, yaratıcılıklarını devreye sokmalarına çalışmadan önce öz-değerlerini ve öz-güvenlerini artırmak gerek. Potansiyellerini görmeli ve buna inanmalılar. Dünyada bir başka kişinin yapabildiği her şeyi kendilerinin de yapabileceklerine inanmalılar. Çünkü yaratıcılık çok arzulanan hedefler ve bu hedeflere yönelik sorular ile ortaya çıkar. Başka birileri istedi diye kimse yaratıcılığını kullanamaz. İnanmaları gerek.

 

İşte o zaman oluşturulacak çalışma gruplarının yetişkin mentor ve koçların kotrolünde müthiş projeler üretmeleri, beğenilen katma değeri yüksek projelerin finansal destek ve yönetim bilgisi ile işleme alınması ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaları kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizde bu projelerde görev almaya hazır yüzlerce kişisel gelişim, yönetim, planlama uzmanı var. İnanılmaz oranda da işsiz genç. Un, şeker, yağ, tava, ateş var.  Helvayı da belediyeler yapsa.

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.