SON DAKİKA
Hava Durumu

Düşünmeli mi düşünmemeli mi?

Yazının Giriş Tarihi: 19.10.2020 10:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.10.2020 10:15

Ülkemizin en yaygın ikinci basılı ekonomi yayını olan

EKOMETRE 30 sanayileşmiş kentte ekonomi gazeteciliği yaparak

ekonomik geleceğe ışık tutmakta yirminci yılını tamamlıyor.

Deniz yıldızlarını kurtarmak için…

 

1980 yılından sonra bizlere özellikle gençlerimize bir şeyler oldu. Gerçi öncesinde de olmuş, kamplara ayrılmıştık ve günde ortalama 20 kişi civarında kişiyi kaybediyorduk. O dönemlerde her öğrenci, lisede ve üniversitede kendince Türkiye’nin nasıl bir geleceği olması gerektiği konusunda okuyor ve kafa yoruyordu. Elbette o dönemde de bir avuç kişi pek çok kişinin beynini yıkıyordu.

 

12 Eylül darbesinden sonra eğitimde nedensel yaklaşım terk edilerek ezberci ve sorgulamayan yaklaşıma geçildi ve gençlerin yine o bir avuç insan ne düşünmelerini istiyorsa onları o şekilde düşünmeleri sağlandı. Örneğin önceden edebiyat sınavlarında uzun edebi metinlerde ne anlatılmak istendiği sorulurken artık yazarın doğum tarihi çoktan seçmeli sorular içerisinde sorulmaya başlandı.

 

Hatta aradan bir süre geçtikten sonra önemli bir devlet büyüğü gençleri karşısına alıp aynen şöyle bir konuşma yaptı. “Bulut sistemi dedikleri bir şey var, herkes oraya bir şey atıyor gelen oradan işine yarayanı alıyor kullanıyor ben böyle anlıyorum. Sistematik bir şey yok. Abur cubur dolduruyorsun, herkes ihtiyacını oradan alıyor ama hiç de karışmıyor. İstediğini buluyorsun. Bu bilişime fazla kafa yorarsan sıyırırsın, nimetlerinden kullanıp yararlanıp işini göreceksin. Kafayı taktın mı o zaman işin kötü. Çok fazla hikmetine fazla şey yapmamak lazım."

Artık o duruma getirilmiştik. Teknolojik gelişmeleri takip edip, onlardan yararlanıp ama “kafayı sıyırmamak” için fazla düşünmemek ve doğal olarak da teknoloji geliştirmeyi başkalarına bırakmak.

Bu, okumada tembelliği de beraberinde getirdi. Bir şekilde güvendiğimiz birisi orada ne yazdığını anlatıyordu, neden okuyalımdı ki? Sosyal medya yazışmaları yazma tembelliğimizi de geliştirdi, “Nbr”, “iiim” gibi kelimeler hayatımıza girdi. Kısa bir süre sonra da üniversite öğrencilerinden hocalarına giden pek çok yazıda görüldüğü gibi noktalama işaretleri ve cümleler kayboldu ve büyük küçük harf ayrımı olmaksızın tek cümlelik metinler oluşturulmaya başlandı.

Okuma ve yazmada tembelleşen kişilerin bir konu üzerine düşünmelerini ve değerlendirme yapmalarını beklemek elbette artık bir hayal gibi.

Uluslararası faktoringi ve nimetlerini anlatmaya başlayalı otuzbir yıl olmuş. Otuzbir yıldır kitaplar, makaleler, yazılar yazıp durdum, her birini otuzbir kişinin dahi okumayacağını bile bile. Bu konu bana meşhur “deniz yıldızlarını kurtarmak” öyküsünü hatırlatır. Denize atılan kurtulur, diğerleri için zaten yapacak bir şey yoktur.

Uluslararası faktoring kafalarda oluşturulan kavramlardan çok farklı bir şeydir. İhracatın artmasına, özellikle kriz dönemlerinde kurtuluş ve yükselişe çok büyük olumlu etkisi vardır. Bunlar yazılır, yazılı oldukları yerde kalır, okuyan ve uygulayan kazanır.

Ekonomi gazete ve dergileri de böyledir. Ülkenin içinde bulunduğu iktisadi durumun analizini yapar, çeşitli açılardan gelişmeleri ortaya koyar, bu durumdan çıkarsama yapmayı okuyucuya bırakır. Okuyup anlayan yönetici stratejik planlamasını bu gelişmeler çerçevesinde yapar, bundaki başarısı çerçevesinde de kazanır. Okumayan ve düşünmeyen de, farı olmayan bir otomobili kullanırcasına, araba onu nereye götürürse oraya gider.

Ülkemizin en yaygın ikinci basılı ekonomi yayını olan Ekometre 30 sanayileşmiş kentte ekonomi gazeteciliği yaparak ekonomik geleceğe ışık tutmakta yirminci yılını tamamlıyor. Deniz yıldızlarını kurtarmak için…

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.