Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, kritik derbi maçları öncesi hep şunu söyler: ‘Her iki takımın teknik direktörüne maç oynanmasın, birer puana razı mısınız diye sorsanız, evet derler.’ Yerel seçimlerde de böyle bir hava sezdim. İktidar partisi ya da ana muhalefet partisine seçimden önce İstanbul ve Ankara’yı alın, mevcut belediyelerinizden 10 tanesini verin teklifini sunsanız, evet derler… Siyasetin seçim öncesi fotoğrafı böyle bir benzetmeye gebeyken, seçim sonrası siyasetin dizaynı açısından hayli karışık olacak. Merkez sağ, safları sıklaştırıp Erdoğan sonrası siyasete yön verecek ve bugünün aktörleri; o günün lideri olmak için strateji savaşlarına girecek. Hatta şimdiden bunun emarelerini alıyoruz. Ana muhalefet kanadında ise, gölge lider özgül ağırlığını iyiden iyiye artırmaya çalışacak. Yerel seçimlerin sonucu ne olursa olsun, ana muhalefette rotasyon yaşanacaktır.

Maç öncesi / seçim öncesi teklifini ekonomiye uyarlayalım. İthalatçı bir firmaya yılsonu için USD/TL kurunu 40 olarak verseniz, havada kaparlar. Türev ürünlerde/ forward piyasasında bu fiyatlar bugünlerde çok daha yukarıda seyrediyor. Spot işlemlerde bile alış – satış makası bazı işlem saatlerinde 1,5 liraya ulaşmış durumda.

Mart’ın ikinci haftası TCMB, ihracatçılara özel kullandırdığı reeskont kredilerini durdurdu. Bu yazıyı kaleme aldığımız anda da hala kredi kullanımı yapılmıyor. Seçime kadar bu böyle devam eder mi? Yoksa birkaç gün sonra zorlaştırıcı revizelerle yeniden açılır mı, göreceğiz. Buradaki amaç şu; ihracatçıya elindeki dövizi bozdurma arzusu… Zaten kullanım esnasında belli oranlarda bu şart var, fakat nispeten ‘ucuz’ kredinin bozulmayan dövizin yerine dolaşıma girmesini istemiyor. Yani, küçük bir dövizi tutma meselesi… İşin tuhaf tarafı, bu durdurma bir anda oluyor ve yüzlerce firma o akşam kredinin hesaplarında olmasını beklerken, hüsrana uğruyor. Belki birkaç hafta sonra açılacak bu kredi türüne, başvuruda bulunmuş şirketlere maç öncesi / açılma öncesi mevcut faizden %5 üzerini teklif etseniz, havada kaparlar!

Ekonomi, özellikle Türk ekonomisi durgun bir göl değil, hatta kara bir deniz… Bu jeo-ekonomik fotoğrafta, a priori bir bilgiyi ticaret erbabına yeniden hatırlatmak gerekir. Satın alırken kazanırsınız ve asıl olan nakit akışı yönetmektir… Ey ticaret erbabı! İçinde bulunduğun dönemde; dahili ve harici mihrakların olacaktır. Cebren ve hile ile şirketinin tüm aktifi ipotek altına alınmış, satıcılar ve bankalar tarafından kuşatılmış olabilir. Kapitale sahip olanlar; ‘aşırı’ faizci, komisyoncu ve hatta tefeci olabilirler. Bu ahval ve şeraitte dahi birinci vazifen; nakit akışını doğru yönetmektir. Muhtaç olduğun kudret; likidite ve cari oranında gizlidir!

Son olarak; seçimde sandık başına gitmeyecek, katılmayacak olanlar varsa; Sartre’ın bu sözünü onlara hatırlatalım ve maç saatini bekleyeme başlayalım. ‘Seçim yapmayan da aslında bir şey seçmiş demektir. Çünkü hiçbir şey seçmemek de herhangi bir seçimde bulunmak; başka bir deyişle seçmemeyi seçmek anlamına gelmektedir.’