Sevgili Kenan Sertalp, “ Yavuz Ağabey on yedi yaşımıza giriyoruz” dediğinde ilk aklıma gelen İbrahim Sadri’nin şiiri oldu.
“Sen benim
On yedi yaşımsın, deli çağımsın
Sen benim
Ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın
İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım
İlk aldanışımsın
Sen benim
İlk ütülü beyaz gömleğim
İlk şiirim ilk kavgam yaşamı ilk farkedişimsin
Sen Benim on yedi yaşımsın”
Şiir uzun ama şair on yedi yaşın bütün nostaljisini, özlemini, olgunluğun başlangıcını romantik satırlarla işlemiş.
On yedinin bir sonrası on sekiz. Kişiler için reşit olma, şoför ehliyetine sahip olma, ilk askerlik yoklamasına çağrılma, seçme hatta yeni Anayasa ile seçilme yaşı. Çocukluktan çıkış, gençliğe adım atış yaşı. Bu kıstaslar insanoğlu için. Canlılar içinde ebeveynin, özellikle annenin, ardından toplumun, eğitim ve terbiyesine muhtaç olan tek türdür insan. Oysa memeliler âleminde yavru doğar doğmaz ayağa kalkmak, kimsenin yardımı olmadan anne memesini bulmak, vahşi saldırganlara yem olmaktan korunmanın yolunu öğrenmek zorundadır.
Ya bir gazete veya dergi için? Teknolojinin, değişimin, dijital dünyanın, finans âleminin kurtlar sofrasında yaşama, ayakta kalma, itibarını, tirajını muhafaza etme, daha nice mücadelelerle dolu on yedi yıl demek.
Basım dünyasında on sekizleri beklemeye hiç gerek yok. Daha ilk yıllarda kişiliğinizi bulmak, korumak, reşit olmak zorundasınız.
EKOMETRE bu süreci başarı ile atlatmıştır. Gazeteye, kurucularına, sahiplerine çalışanlarına, hepimize ne mutlu.
Şahsen on altı yılın geçişini hiç anlamadım. Bellek makaramı geriye sarıyorum, daha dün gibi; sevgili Kenan “ağabey o fotoğrafları EKOMETRE’de de yayınlasak ya:” diyor.
O fotoğraflar dediği birkaç gün evvel Uludağ Üniversitesi Kent Tarihi Araştırma Enstitüsü’nün daveti üzerine, Üniversite’de yaptığım “Bir Zamanlar Bursa” konulu bir sunumda kullandığım, Eski Bursa fotoğrafları ve aynı açıdan çektiğim güncel kareleri.
Ve 23-29 Aralık Sayı 18 (EKOMETRE o zamanlar haftalık ve daha bebek ) birinci sayfada ilk fotoğraf; Çekirge Selvili Cadde. Altında kısa bir izahat ve köşesindeki karede (Merhabalar… Bu köşede misafir olarak bulunacağım süreçte çok da uzak olmayan dönemlerin Bursa fotoğraflarını ve aynı açıdan çekilen günümüz görüntülerini sunacağım. Eski görüntüleri ki; 1950’ler Bursa’sını kapsayacak, kısa notlarla anlatmaya çalışacağım. Olabildiğince Masalcı Amca kimliğine bürünmeden yeni kuşaklara mukayese ve ibret vesilesi olur, bizlerin yaptığı yanlışlıklardan sakınırlar umudu ile… YAVUZ BUBİK)
Sonraları yıllar boyu ESKİ PENCEREDEN köşemde birliktelik. Bir süre Sevgili Kenan’la AS TV’de sohbet programlarımız...
Sağlık ve mutlulukla geçen günler o kadar çabuktur ki… Ya hastalıklı geceler, sofra başında yemek, doğum kapısında bebek beklerken, hastanende, hapishanede gün sayarken ki saatler, günler eşit midir?
Kutluyorum. Daha nice on yedilere, yüz yedilere sağlık ve bereketle ulaşımı dileyerek…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yavuz Bubik
17.yaş
Sevgili Kenan Sertalp, “ Yavuz Ağabey on yedi yaşımıza giriyoruz” dediğinde ilk aklıma gelen İbrahim Sadri’nin şiiri oldu.
“Sen benim
On yedi yaşımsın, deli çağımsın
Sen benim
Ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın
İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım
İlk aldanışımsın
Sen benim
İlk ütülü beyaz gömleğim
İlk şiirim ilk kavgam yaşamı ilk farkedişimsin
Sen Benim on yedi yaşımsın”
Şiir uzun ama şair on yedi yaşın bütün nostaljisini, özlemini, olgunluğun başlangıcını romantik satırlarla işlemiş.
On yedinin bir sonrası on sekiz. Kişiler için reşit olma, şoför ehliyetine sahip olma, ilk askerlik yoklamasına çağrılma, seçme hatta yeni Anayasa ile seçilme yaşı. Çocukluktan çıkış, gençliğe adım atış yaşı. Bu kıstaslar insanoğlu için. Canlılar içinde ebeveynin, özellikle annenin, ardından toplumun, eğitim ve terbiyesine muhtaç olan tek türdür insan. Oysa memeliler âleminde yavru doğar doğmaz ayağa kalkmak, kimsenin yardımı olmadan anne memesini bulmak, vahşi saldırganlara yem olmaktan korunmanın yolunu öğrenmek zorundadır.
Ya bir gazete veya dergi için? Teknolojinin, değişimin, dijital dünyanın, finans âleminin kurtlar sofrasında yaşama, ayakta kalma, itibarını, tirajını muhafaza etme, daha nice mücadelelerle dolu on yedi yıl demek.
Basım dünyasında on sekizleri beklemeye hiç gerek yok. Daha ilk yıllarda kişiliğinizi bulmak, korumak, reşit olmak zorundasınız.
EKOMETRE bu süreci başarı ile atlatmıştır. Gazeteye, kurucularına, sahiplerine çalışanlarına, hepimize ne mutlu.
Şahsen on altı yılın geçişini hiç anlamadım. Bellek makaramı geriye sarıyorum, daha dün gibi; sevgili Kenan “ağabey o fotoğrafları EKOMETRE’de de yayınlasak ya:” diyor.
O fotoğraflar dediği birkaç gün evvel Uludağ Üniversitesi Kent Tarihi Araştırma Enstitüsü’nün daveti üzerine, Üniversite’de yaptığım “Bir Zamanlar Bursa” konulu bir sunumda kullandığım, Eski Bursa fotoğrafları ve aynı açıdan çektiğim güncel kareleri.
Ve 23-29 Aralık Sayı 18 (EKOMETRE o zamanlar haftalık ve daha bebek ) birinci sayfada ilk fotoğraf; Çekirge Selvili Cadde. Altında kısa bir izahat ve köşesindeki karede (Merhabalar… Bu köşede misafir olarak bulunacağım süreçte çok da uzak olmayan dönemlerin Bursa fotoğraflarını ve aynı açıdan çekilen günümüz görüntülerini sunacağım. Eski görüntüleri ki; 1950’ler Bursa’sını kapsayacak, kısa notlarla anlatmaya çalışacağım. Olabildiğince Masalcı Amca kimliğine bürünmeden yeni kuşaklara mukayese ve ibret vesilesi olur, bizlerin yaptığı yanlışlıklardan sakınırlar umudu ile… YAVUZ BUBİK)
Sonraları yıllar boyu ESKİ PENCEREDEN köşemde birliktelik. Bir süre Sevgili Kenan’la AS TV’de sohbet programlarımız...
Sağlık ve mutlulukla geçen günler o kadar çabuktur ki… Ya hastalıklı geceler, sofra başında yemek, doğum kapısında bebek beklerken, hastanende, hapishanede gün sayarken ki saatler, günler eşit midir?
Kutluyorum. Daha nice on yedilere, yüz yedilere sağlık ve bereketle ulaşımı dileyerek…