Her evde finansal korku hakim.

Zihinlerde sadece “Ya …” var! 

Ya ödeyemezsem, ya alamazsam, ya kaybedersem… 

Korku aklın katili!  

Finansal istikrar halkın korkusu sebebiyle yok oldu. Güven kaybolunca zarar etme korkusu halkı yabancı para birimlerine aşık etti. 

Artan euro ve dolar kuru sebebiyle herkes ihracat yapmak için yol arar oldu. Örneğin inciri yurt içine değil de yurtdışına satmak tercih edilmeye başladı. Çünkü insanlar finansal fakirlikle başa çıkmaya çalışıyorlar.  Kur zararından korunmaya çalışıyorlar..

Bu durum içerde talep varken her malın yurt dışına çıkmasına sebep oluyor.

İçerde mal bulunamayınca enflasyon artmaya devam ediyor. Kısır döngü oluştu.

İhracat sebebiyle iç talep enflasyonu oluşmaya başladı. Maliyet enflasyonu ile başa çıkmazken, talep enflasyonunda eklenmesiyle insanların davranış şekilleri değişmeye başladı. 

Davranışsal iktisat unutmaması gereken önemli bir konu 

Tasarruf tedbirlerini uygulayacak gelir kalmadı. Maaşın kiraya yetmediği bir dönemde, tasarrufu konuşabilmek için ek gelir yaratmak şart. 

Cebinde doları olmayan  kişiler ,kendini eksik hissetmeye başladı. 10 usd bile almak insanları mutlu etmeye başladı. Sürü psikolojisi sisteme entegre oldu. 

Finansal istikrarsızlık karamsarlığa doğru insanları yönlendirirken, her olumsuz veriyi sürekli paylaşmak çözümsüzlük düğümü atıyor. 

Yapısal çözümler oluşmadıkça finansal kargaşanın son bulması zor görünüyor.

 Merkez bankası Ekim ayında faiz indirsin ya da indirmesin artık fark etmez. Kamuoyu indirdiğini öngörerek piyasada pozisyon aldı bile…

Finansal mücadele sadece karar vererek olmaz, toplum ortak hedefe inanırsa mücadele olur.  İthalat ihracat teşvikleri, enerji önlemleri, tarım teşvikleri ivedi önceliğimiz olmalı.. 

Yolumuz uzun, mücadelemiz zor. Aç kalma korkusu oluşmadan çözüme ulaşmalıyız!