Dünyada artık kim kaynak zengini, kim fakir diye ayrılmıyor. Asıl fark, kim teknolojiyi işleyebiliyor orada ortaya çıkıyor. Bugünlerde gündemden düşemeyen nadir toprak elementleri hayatımızı direkt etkileme gücüne sahip!

Çin’in bugünkü gücü, yerin altındaki madeninden değil, işleme kabiliyetinden geliyor. Çünkü nadir toprak elementlerini sadece çıkarmak yetmiyor; o madeni teknolojiye, manyetik malzemeye, çipe dönüştürebilmek gerekiyor.

Dünyadaki işleme kapasitesinin %85’i Çin’de. Yani maden dünyanın başka yerinde çıkarılsa bile, kimyasal ayrıştırma ve saflaştırma için rota yine Çin’e dönüyor.

Bu da Pekin’in eline büyük bir koz veriyor:

İhracat kısıtlaması koysa, dünya çipten telefona kadar her alanda sarsılıyor. Çünkü LED ekranlarda, fiber kablolarda, savunma sanayisinde, elektrikli araçlarda bu elementler kullanılıyor.

Bir anlamda Çin, “maden” değil “teknoloji enflasyonu” ihraç ediyor. Bugünlerde nadir toprak elementine yatırım yapsak söylemleri çok duyulur oldu ama genel yatırımcı profilimize baktığımızda Emtia fonlarının bile payı çok küçük . Bizim yatırımcımız ilgi alanını kolay kolay değiştirmiyor.

Toplam yatırım fonları içinde emtia (altın hariç) fonlarının payı %2-3 civarında.

Dünya genelinde ise bu oran çok daha yüksek; gelişmiş piyasalarda yatırımcılar sadece hisse senedine değil, bakırdan lityuma, platin grubundan uranyuma kadar birçok emtiaya fonlar üzerinden ortak oluyor.

Bizdeki tablo daha çok “altına sığınma” şeklinde. Oysa dünyada emtia, artık geleceğin üretim zincirine yatırım anlamına geliyor.

Türkiye’de nadir toprak fonu kurulsa ne olurdu?

Bence çok ilgi görürdü.

Çünkü Türkiye’de yatırımcı profili artık giderek daha bilinçli hale geliyor. İnsanlar sadece mevduat ya da hisse değil, “geleceğin teknolojisine” ortak olmak istiyor.

Nadir toprak elementleri, elektrikli araç, çip üretimi, enerji depolama, hatta savunma sanayisiyle direkt bağlantılı.

Türkiye’de böyle bir fon kurulsaydı, hem döviz bazlı koruma hem de teknoloji temalı getiri arayan yatırımcılar için yeni bir alternatif olurdu.

Üstelik Türkiye’nin kendi toprağında da ciddi potansiyel var yaklaşık 694 milyon ton nadir toprak rezerviyle dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Ama mesele, bu rezervi çıkarmak değil, işleyebilmekte.

Türkiye toprak olarak zengin, ama teknoloji olarak hâlâ yolun başında.

Nadir toprakları topraktan çıkarıp ihraç etmek yerine, onları mıknatısa, sensöre, bataryaya dönüştürebildiğimiz noktada gerçekten kazanacağız.

Çin bunu 30 yılda yaptı. Bizim elimizde hâlâ zaman var, ama fırsat penceresi daralıyor.

Belki bir gün, “Türkiye nadir toprak ETF’i” diye bir fon göreceğiz ve o gün geldiğinde yatırımcılar sadece kâr değil, teknolojik egemenlik için de yatırım yapıyor olacaklar.

Zenginlik, toprak altına gömülü değil onu teknolojiye dönüştüren akılda saklı!

Bugün evde kullandığımız LED televizyon, cep telefonu, elektrikli araç motoru, fiber internet hattı… Hepsi nadir toprak elementiyle çalışıyor.

Eğer bu elementlerin fiyatı artarsa, tüm bu sektörlerin üretim maliyetleri de yükseliyor.

Yani çip fiyatı artıyor → telefon pahalanıyor → enflasyon tırmanıyor.

O zaman Dünya’ya hoş geldin Teknoloji enflasyonu! Ama seninle de savaşabileceğiz!