SON DAKİKA
Hava Durumu

Açlık arttıkça tek amaç günü kurtarmak olur

Yazının Giriş Tarihi: 19.05.2021 16:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.05.2021 16:31

Benzin dolu bidon üzerinde mangal yaktırır mısınız? 

 

Karşıya geçmek için bataklık olduğunu bildiğiniz yoldan  çocuğunuzun geçmesine müsaade eder misiniz? 

 

Kırık merdiven kullanarak çatıya çıkmaya kalkar mısınız? 

 

Hiçbirini yapmazsınız. Çünkü bunlar büyük risk barındırır ve geri dönüşü zor sonuçlar yaratabilir. Siz riskleri öngörerek hareket eder, önlem alır ya da çözüm yolu düşünürsünüz. 

 

Bazen ekonomik kararlar da böyledir. Benzin dolu bidon üzerinde mangal yakmaya kalkmak gibidir.

İşin tuhaf tarafı ekonomik kararlar alırken sonuçları hesaplayamamak, riskleri bildiğimiz halde yok saymak gibi bir geleneğimiz oluştu.

Hem makro kararlarda, hem de mikro kararlarda sürekli patlamaya hazır risk bombası üzerinde yaşar duruma geldik.

Mesela, Çek düzenlemesi yaşadık geçen hafta. Ödeme sistemini kilitleyen bu muhteşem karara imza atanlar Türk ekonomisinin tüm çarklarını kırmak üzereydiler.  Hatalı karardan geri dönüldüğünü iddia edenler olsa da hatalı uygulamalar devam ediyor.

Bu tip kararların en büyük faydalanıcısı olan bankalar  hesaplardaki paraları vadesiz mevduat kaynağı olarak kullanmaktan son derece memnun. Ancak banka çalışanları için durum çok iç açıcı değil. O yanlış karar gününde bankacılar akşam 20.00 ye kadar banka şubesinde takas beklemek zorunda kaldılar.

 

Hangi çek ödenecek, hangisi ödenmeyecek? “Canım isterse öderim” dönemi oluşmuş oldu.

 

Borçluyu korumak için "alacaklıyı mağdur etmek" zihniyeti ile ekonomik sürecin yönetilmesi mümkün değil.

Eğer borçluya destek olmak isteniyorsa o konu borçlu ve devlet arasında çözülmelidir. Devlet borcu taksitlendirir, borçluya geçici kaynak yaratır gibi.. Ama alacaklıya “sen bak başının çaresine” dememelidir.

 

Hani aylarca kirasını ödemeyen kiracı, ev sahibi onu kapı önüne koyunca feryad eder ya.. Tüm hata kiracınındır ama bedeli ev sahibine ödetmeye kalkar. Kiracı işsiz kaldıysa suçlusu ev sahibi değil ki, kaza geçirdiyse suçlusu ev sahibi değil ki, ekonomik kriz varsa  suçlusu ev sahibi değil ki?  Çek için de aynı durum söz konusu. Çek borçlusu sıkışıksa alacaklının ne günahı var? Alacaklı kişi yada firmalar da vergi, SGK ya da maaş ödemesinde o tutarı harcayacak. Para sabit durmuyor hareket ediyor, ekonomi böyle canlı kalıyor.

 

İşte tam da bu ve bunun gibi  bakış açıları  yüzünden temel sorunları çözmek konusunda yetersiz kalıyoruz. Birden fazla alanda problemimiz var. Artan enflasyon, yüksek faiz, yüksek kur, cari açık, yüksek borç ve işsizlik en temel sorunlarımız arasında yer alıyor. İlk önceliğimiz istihdam olmak zorunda. Açlık arttıkça ekonomik değer yaratmak zorlaşır. Karnını doyurma ya da evi geçindirme derdine düşen insanın hayalleri küçülür, bu ise katma değerli üretime kavuşma konusunda bize zaman kaybettirir. Yeni şirket kuruluşu azaldıkça, mevcut şirketler yönlerini kaybettikçe, istikrara olan güven kayboldukça, istihdamı artırmak, yatırımcıyı cezbetmek her geçen gün zorlaşıyor. Ülkeye döviz girişi olsun diye turistin gördüğü kişiyi aşılamak yerine hizmet sektörü ve diğer tüm sektörlerin bir an önce canlanması için, kişi başına düşen geliri ve halkın refahını artırmak için projeler üretmek gerekiyor. KOSGEB üzerinden yapılan küçük desteklere ulaşmak için bile şartlar çok zor. Yeni çıkan ve 3 yıl sonra geri ödenecek olan hızlı destek kredisine ulaşmak bile çok zor. Mikro firmalara 30.000 TL, küçük işletmelere 75.000 TL verilecek bu kredi hem çalışan sayısı, hem düşen ciro, hem SGK borcu yoktur şartı , hem imalatçı nace kodu , hem 5 aylık nakit akış öngörüsü gibi birçok şart istiyor. Oysa ki piyasada para akış hızı yavaşladı. Şartları zorlaştırmanın piyasa için pek faydası yok.  

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.