SON DAKİKA
Hava Durumu

Biden’ın İran çıkmazı

Yazının Giriş Tarihi: 20.04.2021 21:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.04.2021 21:20

Son dönemlerde, İran-ABD-Çin ekseninde dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Bilindiği gibi, Donald Trump Başkanlık döneminde İran’a baskı politikası uygulayarak, ABD-İran arasındaki iletişimin kopmasına yol açmıştı. Joe Biden ise Trump’tan devraldığı bu enkazı temizleyeceğini ve İran’ı ABD ve Avrupa ülkeleriyle imzalamış olduğu Nükleer Anlaşmaya sokarak kontrol altına alacağını beyan etmişti. Biden’ın ofisi devralmasının ardından ABD ve İran, her ne kadar bu konuyu tartışmak üzere masaya oturmuş olsalar da bu görüşmeler sonuçsuz kalmış ve iki ülke arasındaki iletişim tekrar kopmuştu. İran ve ABD ilişkilerinde kırılmayı oluşturan noktalar, İran’ın Nükleer Anlaşma dışında kalan nükleer faaliyetlerini kısıtlamayı reddetmesi ve ABD’nin İran’a karşı uyguladığı yaptırımları geri çekmemesiydi. İki tarafın taleplerindeki kararlılığı, ABD ve İran’ın Nükleer Anlaşmaya tekrar girilmesi üstüne yürüttüğü müzakerelerin tamamen durmasına sebep olmuştu. İki ülke, Şubat ayından bu yana yapıcı bir iletişim içine girmeyi reddederken, Nisan ayı başında İran’ın Çin’le 25 yıllık bir iş birliği anlaşmasına imza attığı haberini aldık. Görünen o ki, ABD yaptırımları sonucu büyük ekonomik kayıplar veren Çin ve İran, ABD’ye karşı geri adım atmak yerine birbirlerine döndüler. Şüphesiz bu durum, ABD’nin Ortadoğu’da zengin körfez devletleri aracılığıyla kurduğu hegemonyaya Çin’in, kafa tutuşunun açık bir ilanı oldu.

 

ABD Kongresi’nde hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler, Biden’ı dış siyasette pasif kalarak İran ve Çin’le baş edememekle suçlasalar da İran’ın Çin’e dönmesi, Trump’ın iki ülkeye karşı uyguladığı maksimum baskı politikasının bir sonucudur. Bu durum, Biden’ı Nükleer Anlaşmaya tekrar girmek için tüm ABD yaptırımlarının kaldırılmasını talep eden İran’a güvenmek ve daha sert yaptırımlarla İran’ı Çin’e doğru itmek arasında bırakıyor. Zira, Çin ve İran’ın iş birliği şimdiden ABD ile girdiği müzakerelerde İran’ın eline koz veriyor. Öyle ki, geçtiğimiz hafta gerçekleşen ve Avrupa liderlerinin olumlu geçtiğine inandıkları müzakerelerden sonra İran, nükleer aktivitesini anlaşma sınırında tutacağına söz vermesine rağmen,10 Nisan’da Nükleer Anlaşmanın limitlerini aşan bir Uranyum geliştirme çalışmalarının içine girdiğini duyurdu.

 

Bu, Biden yönetimine, İran’ın verdiği sözlere güvenerek yaptırımları tamamen kaldırmanın sağlam bir dış politika hamlesi olmayacağını hatırlatıyor. Zaten, nükleer silahlar kapsamı dışında kalan yaptırımların kaldırılması, Nükleer Anlaşma kapsamında bile söz konusu değil. Biden’ın, Obama’nın yaptığı hatayı yapıp İran’ı çevreleme politikasından vazgeçmeyeceği oldukça açık. Zamanında bu hamlenin, ABD’nin Ortadoğulu müttefiklerini İran’a karşı savunmasız bırakarak ABD’ye çok pahalıya patladığının hem ABD kamuoyu hem de Biden farkında. Fakat, daha öncede belirttiğim gibi Trump’ın maksimum baskı politikası, İran’ı Çin’e iterek, onu iletişime tamamen kapalı ve ne yapacağı öngörülemeyen bir aktör haline getirdi. Bu sebeple, Biden, seçim kampanyasında söz verdiği gibi İran-ABD ilişkilerini canlandırmadan ofisten ayrılmak istemeyecektir.

 

İran’ı tamamen yabancılaştırıp Çin’e doğru itmek, Ortadoğu’da ABD’nin kaldıramayacağı Çin sponsorlu bir denge değişimine yol açabilir. Fakat, hatırlamalıyız ki İran’ın asıl sponsoru Rusya. Rusya’nın bu denklemde nerede duracağı hayati olacaktır. Geri dönüp bakarsak, Rusya’nın aracılığı ABD’de Obama yönetimi ve İran’ın Nükleer Anlaşmaya ulaşılabilmesinde önemli bir rol oynamıştı. Görünen o ki, Rusya’da Çin’de ABD’nin Nükleer Anlaşmaya geri dönülmesi adına ilk adımı atması konusunda ısrarcı. Bu durum, kuşkusuz Biden’ın İran için şartları ağırlaştırarak Anlaşmaya dönmesi önünde engel teşkil edecektir. Şu ana kadar Rusya, Çin ve İran, bölgesel konularda anlaşmazlıklar yaşasalar da özellikle Trump yönetiminin uzlaşma karşıtı siyasetiyle karşı karşıya kaldıklarından beri, ABD’ye karşı birlik halinde hareket ediyorlar. 

 

Şimdilik, bu üç ülkenin bölgedeki ABD karşıtı durumu, yakın gelecekte bölgedeki dengelerin derin bir değişime uğrayabileceğini gösteriyor. Fakat, uzun vadede bu iş birliği İran’ın egemenliğine düşkünlüğü yüzünden kırılganlaşabilir. Zira, daha şimdiden Çin, Asya’da İran’ın Kuşakyol projesinin bir parçası haline geldiği söylemini güderek, İran’ı bir partnerdense Ortadoğu’daki emellerini gerçekleştirmek için bir piyon olarak kullanmayı amaçladığını dolaylı yollardan belirtiyor. Bu emeller, İran’ın bölgedeki misyon ve duruşunu etkilemediği sürece İran, Çin’in maşası görevini görmekten çekinmeyebilir. Ne var ki, Çin, İran ve Rusya’nın arasındaki dinamikler ne şekilde gelişirse gelişsin, bu üç ülkenin ABD karşısındaki kendinden emin duruşu, Biden, İsrail ve Arap müttefiklerini kritik bir sınav vermeye zorlayarak, şüphesiz ABD’nin Ortadoğu’dan birliklerini çekme planlarını sekteye uğratacaktır.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.