SON DAKİKA
Hava Durumu

Ukrayna’da ne oldu?

Yazının Giriş Tarihi: 15.03.2022 07:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.03.2022 07:17

Kasım 2004’te yaşanan Turuncu Devrimle uluslararası gündemde önemli bir yere oturan Ukrayna, 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı işgaliyle beraber Avrupa-Rusya arasında gerilimin önemli bir tarafı haline geldi. Zira ABD ve Atlantik İttifakı 2004 yılından itibaren Ukrayna’yı önce Avrupa Birliği, daha sonra NATO ittifakına alma konusunda teşvik etti ve bu teşvik bilahare sivil toplum örgütleri üzerinden siyasi müdahaleye dönüştü. Ülke, Batı ve Rusya yanlıları olarak ikiye ayrıldı. Öyle ki 2014 yılında devlet başkanı Viktor Yanukoviç AB ile ortaklık anlaşmasının maddelerini reddederek ülkeyi Rusya’ya yaklaştırma politikası izleyince AB yanlıları Kiev’deki meşhur Euro-Maidan’da gerçekleştirdikleri protestolar ve darbe girişimiyle Yanukoviç’i iktidardan uzaklaştırdılar. Ne var ki seçimlere kadar görev yapacak olan geçici hükümet Rus azınlığın çoğunlukta olduğu doğu vilayetleri Donetsk ve Lugansk’ta Halk Birliği Cumhuriyeti kurduklarını ilan ettiler. Bu esnada Rusya, Kırım’ı işgal etti.  Böylece –hiçbir devlet tarafından kabul edilmese de- Ukrayna’nın doğusunda yer alan Donbass bölgesinde iki farklı özerk bölge kurulmuş oldu. Nisan 2014 tarihinden günümüze bir iç savaşın fitili böylece ateşlenmiş oldu.

Günümüzde konunun tekrar gündeme gelmesi Rusya’nın Ukrayna sınırına peyderpey asker yığmasıyla başladı. Haddi zatında savaşa giden süreci başlatan farklı nedenler mevcuttu. Rusya açısından bakıldığında 1991’de kurulan Belarus, Ukrayna ve Rusya’nın oluşturduğu Bağımsız Devletler Topluluğunu yeniden canlandırma projesi saldırının ana motivasyonunu oluşturmaktaydı. Nitekim işgalin hemen öncesinde açıklama yapan Putin, gerçekte Ukrayna diye bir devletin ve Ukrayna adında bir halkının olmadığını, Lenin’in SSCB döneminde Ukrayna’ya bağımsızlık vermekle yanlış yaptığını ve aslında Rus olan Ukraynalıların Rusya’ya tekrar katılma zamanının geldiğini ifade etti. Putin’e göre saldırının ana hedefi, Neo-Nazi olarak tanımladığı Batı tarafından milli kimlik kazandırılan Ukrayna milliyetçilerinin tasfiyesi, Batı yanlısı Volodimir Zelenski’nin iktidardan indirilmesi, Ukrayna ordusunun tasfiye edilerek tüm silahlarına el konulması ve neticede Ukrayna’nın Belarus gibi tamamen Rusya’nın peyki/uydusu haline dönüştürülmesidir.

Buna ilaveten ele geçirilen Rus istihbarat raporlarına göre Ukrayna halkı Zelenski’den nefret etmektedir ve Rusya işgali gerçekleştiğinde hiç mukavemet etmeden Rusya ile bütünleşmeye hazırdır. Tüm bunların ötesinde Rusya’nın asıl niyeti, Ukrayna üzerinden ABD ve Avrupa’nın halihazır güvenlik mimarisini yeniden şekillendirmek ve inşa edilmekte olan yeni dünya düzeninde daha güçlü olmak için çekirdek yakın çevreyi tamamen kontrol etmektir. Bu bağlamda NATO’nun izlediği açık kapı politikası ve Ukrayna’yı içine alma istikametindeki niyet beyanı, Rus güvenliği için büyük bir tehdittir. Zira Ukrayna’nın NATO üyesi olması halinde Rus sınırına yerleştirecek balistik füzeler, dört dakika içinde Moskova’yı vurabilecektir.

Öte yandan ABD ise konuyu Atlantik İttifakı’nı yeniden canlandırmak ve beyin ölümü gerçekleşen NATO’yu yeniden diriltmek için bir fırsat olarak görmektedir. Nitekim yeni iktidara geldiği dönemde, Şubat 2021’de Biden, Münih Güvenlik Zirvesinde ”ABD geri döndü. Trans-Atlantik İttifak geri döndü. Geriye bakmayacağız” ifadesini kullanarak dünyaya demokrasi götürmek bahanesiyle kanlı darbeler yapan ve milyonlarca masum insanı katleden bir haydut devlet olarak ABD’nin tekrar sahne aldığı müjdesini paylaştı. İşte Ukrayna, geri dönen gözü dönmüş ABD’nin ilk kurbanı oluyordu. Öyle ki ABD asker yığmanın başladığı andan itibaren Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması için tüm kışkırtma ve propaganda araçlarını ortaya koydu. Önce Ukrayna’ya her türlü desteği vereceğini söyleyerek Zelenski’ye provokatif açıklamalar yaptırtan NATO ve ABD, saldırı başladıktan sonra Ukrayna’ya asker göndermeyeceklerini, uçuşa yasak bölge oluşturmayacaklarını ve Ukrayna’nın zaten NATO’ya alınmasının mümkün olmadığını beyan etti. Gerekçeleri ise, -nükleer nitelikte olması kesin olan - üçüncü dünya savaşına mani olmaktı. Burada ilginç olan Rusya’nın tehdit algısı bahanesiyle egemen bir devlet olan Ukrayna’nın NATO üyeliğini engellemeye çalışması, öte yandan ABD ve Avrupa’nın ise hiçbir zaman NATO’ya almayacakları Ukrayna’yı yem olarak ortaya atıp Rusya’yı sahaya çekerek yıpratmaya çalışması oldu. Burada acı olan gerçek, masum Ukrayna halkı ve binlerce sivilin ölecek olmasının ne ABD ve Avrupa’nın ne de Rusya’nın umurunda dahi olmamasıydı.

Ancak savaşın kaderini değiştirecek gelişmeler saldırı başladığı andan itibaren bir bir gerçekleşmeye başladı. Öncelikle Rusya’nın çok güvendiği ve Ukrayna halkının beşte birini oluşturan Rus azınlık saldırıya destek vermedi. Hatta Rus Ortodoks Kilisesi bile bu saldırıyı bir vahşet olarak tanımladı. Öte yandan Ukrayna halkı ciddi bir direniş sergiledi. Öte yandan yanlış bir istihbaratla yola çıkan ve 48 saat içerisinde Kiev’i almayı planlayan Rus stratejisi, acemi ve eğitimsiz askerlerin beceriksizliği, lojistiğin aksamasından dolayı bu askerlerin market yağmalayan çapulcu sürüsüne dönüşmesi ve yakıt olmadığı için zırhlı araçların ilerleyememesi gibi sorunlarla karşılaştı. Haddi zatında Putin başlangıçta yalan söyleyerek sadece saldırının Donbass bölgesiyle sınırlı kalacağı izlenimi verirken, askeri tatbikat yaptığı Belarus’tan asker sokarak Kiev’e yönelmesi ciddi bir tepkinin doğmasına yol açtı. Öyle ki Olimpiyat açılışını birlikte yaptıkları Şi Jinping bile bu yalana tepki göstererek BMGK’de Rusya’nın kınanması kararına çekimser kalarak tepkisini gösterdi. Daha ilginç yanı, Rusya’nın Avrasya Kalkınma Bankasıyla ilişiğini kesti. Çin’den gelecek olan paraya güvenen Putin, Çin tarafından yalnız bırakılmıştı. Aynen Batı’ya ve ABD’ye güvenen Zelenski’nin orta bırakıldığı gibi…

Ancak burada beklenmeyen bir durum ortaya çıktı. İşgalin tüm Ukrayna’yı kapsayacak bir biçimde genişlemesi, drama/trajediye dönecek bir Ukraynalı göçünün ortaya çıkması, sivillerin pervasızca öldürülmesi ve en önemlisi Ukrayna halkının kahramanca direnişi ABD ve Avrupa’yı birleştirdi. Putin bir imkansızı başarmış, bir araya gelerek ortak karar alması nerdeyse imkansız olan Avrupa ile ABD’yi Rusya karşısında kenetlemişti. NATO’nun sözünü tutmayarak SSCB’nin çöküşünden itibaren beş kez genişlediğini ifade ederek Rusya’nın sırtına hançer saplandığını ifade den Putin, ABD’ye gönderdiği mektupta NATO’nun 1997 sınırların geri çekilmesini, Polonya ve Romanya’ya konuşlanan silahların geri alınmasını ve NATO’nun Ukrayna’yı içine almayacağına dair teminat vermesini talep etti. Bilakis Putin’in bu teklifi reddedildiği gibi tarafsızlığıyla maruf İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler NATO üyesi olmak için sıraya girdi. Üstüne üstlük ağır sanayiye bir ülke olarak Rus doğalgazına bağımlı olan Almanya, Kuzey Akım-2 projesini iptal etmekle kalmadı, tarihinde ilk defa 100 milyar Euro büyüklüğünde bir parayı savunma  giderleri için tahsis etti.

Bu süreçte Rusya, - pek çok Rus bankasının SWIFT sisteminden çıkarılması, Avrupa hava sahasının tamamen Rusya’ya kapatılması, Facebook ve Twiteer’ın yasaklanması, Rus ve Belarus sporcuların uluslararası müsabakalardan men edilmesi gibi- tarihte görülmemiş ambargolar uygulanarak yalnızlaştırıldı. Buna ilaveten Ukrayna’ya Polonya üzerinden çok ciddi silah ve mühimmat desteği verildi. Ancak bu desteklerin niteliğinde ilginç bir nüans dikkat çekti. Verilen silahlar kesinlikle Ukrayna’nın kazanmasına ya da saldırıyı durdurmasına yetecek ölümcül silahlar değildi. Bilakis savaşın bir meskun mahal/şehir çatışmasına dönüşmesi ve Kiev’in korunması üzerinde kurgulanmış ve savaşın uzamasına ancak pek çok Ukraynalı sivilin öldürülmesine yönelik bir strateji benimsenmişti. ABD ve NATO gerginliğinin tırmanması ve savaşın uzaması üzerinden Rusya’yı yıpratmak ve Çin’e karşı çevreleme politikasına destek verecek bir iktidarı Rusya’da söz sahibi kılmak istiyordu. Zira yaklaşık iki yüz bin askerini yığarak on gündür somut bir sonuç alamayan Putin’in ülkesinde kamuoyu baskısından kurtulması mümkün değildi. Nitekim Rus halkı kendisi gibi Slav ve Ortodoks olan kardeş bir halka niçin savaş açıldığı bilmiyordu. Binlerce Rus askerinin tabutunun Moskova’ya ulaşması Rus halkında Putin’e karşı bir nefret doğuracaktı. En vahim olanı ise, araya kan girdiği için Ukrayna’nın Rusya’dan ebediyen nefret edecek olmasıydı.

Sonuç olarak Ukrayna, ABD ve Rusya gibi iki katil ve despot/diktatör devletin ihtirasları arasında ezilmiş olacak, bu kanlı düellonun ve Ukraynalıların ölü bedenleri üzerine yeni bir dünya düzeni inşa edilecekti.  Bu savaşta - her iki devletle diyalog kurabilmesi ve izlediği dengeli siyasetle takdir toplayan - Türkiye’nin tutumu ve krizin Türkiye’ye yansımaları bir sonraki makalemizde ele alınacaktır.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.