SON DAKİKA
Hava Durumu

Haniye ile birlikte barış umudu da öldürüldü

Yazının Giriş Tarihi: 19.08.2024 22:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.08.2024 22:25

Hamas Lideri Haniye'nin öldürülmesi zamanlama açısından çok büyük bir önem arz etmektedir. Netanyahu İran’la işbirliği yaparak Haniye’yi şehit etmeden önce Amerika Kongresi'ne katıldı. Burada çok büyük bir teveccühle karşılanan Netanyahu’yu Amerika Kongresi üyeleri elleri patlayıncaya kadar alkışladı. Biden'la, Trump'la ve Kamala Harris ile görüşen Gazze Kasabı, Haniye suikastını orada planlandı.

Biden’ın artık önemli ölçüde gücünü yitirdiği, yeniden başkan adayı olmayacağı nedeniyle 3-4 aylık bir topal ördek durumunda olduğu ortadadır. Tam da bu gerekçeyle Amerika'da özellikle siyasi bir boşluk doğduğu söylenebilir. Trump'ın başa gelme ihtimalinin gittikçe artıyor olması Netanyahu'nun içini rahatlatmakta ve katliamları sürdürme konusunda önünü açmaktadır. Zira Trump Biden'a göre daha fazla Netanyahu'nun yanında yer almakta ve Siyonist ve soykırımcı politikaları daha fazla desteklemektedir.

Haniye suikastıyla birlikte ondan 7-8 saat önce Beyrut'ta Hamas lideri Fuat Şükrü'nün yine suikastla öldürülmesi hadiselerini bir bütün olarak görmekte fayda vardır. Amerika desteğiyle İsrail, Irak'taki Şii milisleri bombaladı. Tüm bunlar Haniye cinayetinin adım adım gelişini gösteriyordu. Çünkü Irak'taki Şii milislerin harekete geçebileceği fikri tabii ki suikasttan önce planlandığı için burası da vuruldu.

Suikastların yapılmasının başlıca hedefi savaşın bölgeye yayılması, İran’da müzakereye yakın duran liberal karakterli Pezeşkiyan hükümetinin ABD ile yakınlaşmasının engellenmesi ve tam aksine ABD-İran savaşının startının verilmesidir. Netanyahu, Lübnan üzerinden savaşın bölgeye yayılmasıyla ile Gazze'yi uluslararası camiaya unutturmaya çalışıyor. Orada insanlığa karşı işlenen suç, soykırım ve sistematik katliamı uluslararası camianın gözlerinin önünden silmeye çalışılıyor.

İsrail'in Arzı Mevud sapkınlığı bağlamında Fırat'tan Dicle'ye kadar uzanan ve Türkiye'nin de 11 ilini içine alan, Suriye'yi, Lübnan'ı, Irak'ın önemli bir kısmını, Yemen'i kapsayan bir coğrafyada bir büyük devlet kurma hayali var. Allah'ın güya kendilerine böyle bir izin verdiğine dair saçma sapan bir inanışları var. Ve her ne kadar Amerika veya Avrupa ülkeleri buna karşıyız demelerine rağmen ben bu katliamlar silsilesinin Amerika tarafından planlandığı ve İsrail tarafından uygulamaya geçirildiği pek çok delille sabit hale gelmiştir.

Haniye’nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan kutlama törenine katıldığını ancak Lübnan Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah ve Yemendeki Husilerin lideri bu yemin törenine katılmak istediği zaman İran’ın “güvenliğini sağlayamayız” diyerek buna izin vermediğini dikkate almak gerekir. Buna rağmen İsrail'in en büyük düşmanlarının başında gelen, en çok aranan isimlerden biri olan Hamas liderinin gelmesine neden izin veriyorlar? Suikastın oluş tarzına baktığımız zaman yani devrim muhafızlarının lojmanında bir üst katında İslami cihat lideri olmasına rağmen sadece Haniye’nin katına gelen bir füze var ya da yatağın altına iki ay önce monte edilmiş uzaktan kumandalı bir bomba var. Dolayısıyla nokta atışıyla hedefin vurduğunu görüyoruz. Bu da yerel bir unsur olmadan yani İran’ın yardım ve yataklığı olmadan cinayetin işlenme imkânının olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla İran'ın da bu suikastta önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Dolayısıyla İran, kendi cumhurbaşkanını koruyamadığı ya da korumadığı gibi, Dışişleri Bakanı Abdüllahiyan’ın ölümüne yol açtığı gibi, burada da Haniye’nin ölümüne aslında imkân tanımış olan bir devlet olarak karşımıza çıkıyor.

İran’ın son dönemde yaptıkları ile tamamen İsraillin hizmetinde Amerika’nın emrinde hareket eden ve Ortadoğu’yu onlarla birlikte dizayn etmeye çalışan bir devlet olarak karşımıza çıktığını gün geçtikçe daha fazla görmekteyiz. İlk bakışta Hamas’ın arkasında duran hami ve Filistin’in koruyucu abisi gibi görünen İran’ın tam tersi İsrail hedefine hizmet eden bir devlet olarak hareket ettiğine şahit oluyoruz. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın daha liberal olduğunu, batı ile entegrasyonu savunduğunu bilen İran rejimi, cinayetin onun batıya açılma politikalarını da baltalayacağı umuduyla destekledi. İsmail Haniye’nin Katar’da Mısır’da Ürdün’de farklı coğrafyalarda yürütülen barış müzakerelerinde baş aktör durumda olduğuna dikkate alırsak Haniye ile birlikte barış ve ateşkes ümitlerinin de öldürüldüğünü görüyoruz. Uzunca bir süre İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes olamayacağı ortada. Nitekim savaşçı ve uzlaşmaz kimliğiyle bilinen Yahya Sinvar’ın merhum Haniye’nin halefi olması bu ümitsizliği daha da perçinlemekte.

Hatırlanacağı üzere, 2023 Aralık ayında İsrail’in istihbarat şefi Renan Bar “biz Hamas liderlerini Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de nerede olursa olsun öldüreceğiz” açıklamasını yaptığında MİT Müsteşarı İbrahim Kalın da buna karşı çıkmış ve buna Türkiye’de teşebbüs ederse kafasının kırılacağını bildirmişti. Son zamanlarda Hamas ve Hizbullah liderlerinin bir biri ardına öldürüldüğünü görüyoruz. İran’ın Şam büyükelçiliğine yapılan saldırıyı biliyoruz. Hizbullah ve Hamas mensubu birbirinden önemli isimlerin katledildiğini görüyoruz. En son Kasım Süleymani’nin mezarı başındaki anmada 84 kişi hayatını kaybetti. Yapılmak istenen Ortadoğu’nun dizaynını Filistin üzerinden gerçekleştirmek. Bu dizaynı yaparken de Hamas’ın siyasi kanadını yeniden şekillendirmek. Bunu büyük bir pervasızlıkla İsrail yapıyor. İslam dünyasına, Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya “biz istemediğimiz insanı isteğimiz şekilde öldürürüz, istediğimiz yeri işgal ederiz kimse de önünde duramaz” mesajı veriyor İsrail.

Bu gelişmelerin Türkiye’ye çok fazla yansıması olacağını ve özellikle Suriye PKK’sı olan YPG-PYD’nin İsrail emrine verileceğini fark eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç gün önce Rize’de “Libya’ya, Karabağ’a girdiğimiz gibi bir gün İsrail’e de gireriz” diyerek yaklaşan tehlikeyi gündeme getirdi. Zira İsrail’in Gazze’de başarılı olması durumunda önce Lübnan, daha sonra Suriye ve en nihayetinde Türkiye Siyonist barbarlığın ve saldırganlığın hedefi haline gelecektir. Tahran’la muhtemel bir kara savaşının meydan ise Suriye olacaktır. Bu da İsrail’le Türkiye’nin komşu olması anlamına gelir.

Dolayısıyla bu yaklaşan tehdidin artık bölgesel bir savaşa dönüştüğünü gören Cumhurbaşkanımız da Türkiye’nin caydırıcı gücünü hatırlatma ihtiyacı hissetti. Türkiye bundan sonra Gazze’deki savaşı durdurmak için daha aktif bir siyaset izleyecektir. İsrail’in bu pervasız katliamcı adımlarımı durdurmak için bölge ülkeleri ile daha yakın bir işbirliği içine girecektir. Bu bağlamda ABD bölge ülkeleriyle -Trump’ın ifadesiyle- nasıl bir Ortadoğu NATO’su oluşturmak istiyorsa Türkiye de bunun hilafına bölgeyi ABD emperyalizminden ve teröründen korumayı amaçlayan bir güvenlik mimarisi kurmayı planlıyor. Sayın Devlet Bahçeli’nin Mısır, Irak ve Suriye’yi zikrederek ifade ettiği pakt budur.

Türkiye’nin yakın zamanda Suriye’ye bir operasyon daha yapabileceği öngörüsünde bulunabiliriz. Çünkü Lübnan demek aynı zamanda Suriye demek. Lübnan’ı idare eden İran, Suriye’de söz sahibi olan yine İran. Dolayısıyla burada inisiyatifi kaybetmemek adına Türkiye’nin Suriye’de ciddi bir operasyon yaparak daha geniş çevreleri etki altına almak, kendi güvenliğini sağlamak ve oradaki PKK ve teröristan devletinin kurulmasına mani olmak gibi bir mecburiyeti var. Çünkü bu savaş durdurulmazsa geleceği son nokta Türkiye olacaktır. Türkiye’nin de şimdiden tedbirlerini alarak bu savaşın etki alanının daralması ve sönümlenmesi için elinden geleni yapmaktan başka bir tercihi yoktur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.