SON DAKİKA
Hava Durumu

FETÖ’nün uluslararası algısı

Yazının Giriş Tarihi: 29.06.2017 01:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.06.2017 01:12

 

1.    Giriş:

Günümüz terör örgütleri, klasik örgütlerden farklı olarak, belirli bir ideoloji, önceden belirlenmiş bir strateji ve tahdit edilmiş politik sınırlar içerisinde hareket etmemektirler. Bu nedenle ortak düşman olarak gördükleri ülke ya da yapılara karşı dışarıdan destek almaktadırlar. Hatta bu destek, taşeron eylem ve faaliyetlere dönüşmekte ve birbiriyle hiçbir ortaklığı olmayan terör örgütlerinin birlikte hareket etmelerini mümkün kılmaktadır. Bu gerçekliğin arkasında, devletlerin hasımlarıyla açıkça mücadele etmekten vazgeçerek asimetrik güçler üzerinden vekâlet savaşlarını tercih etmeleridir. Zira bu kabil vekâlet savaşlarının politik ve ekonomik maliyeti doğrudan savaşlara nazaran daha fazla göze alınabilir noktadadır.

İki binli yılların başından itibaren bölgemizde bu tür dış destekli terörün yayılması ve kaosun kalıcı hale gelmesi, 2003 yılında Amerika’nın Irak ve Afganistan işgaliyle başlamıştır. Amerika’nın demokrasiyi getirme iddiasıyla bölgeye terörü musallat etmesinin en önemli nedeni, CIA’ın 1997 yılında yayınlanan “Global Trends 2015” adlı rapordur. Bu rapora göre, 2015 yılına gelindiğinde yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin yüzde seksen beşi halkı Müslüman olan ülkelerin elinde olacaktı. Bunu önlemek için, 11 Eylül 2001 terör saldırıları tezgâhlandı. Gene aynı merkez tarafından Taliban, el-Kaide, Boko Haram gibi farklı isimler altında İslamofobiye hizmet etme misyonuna sahip terör örgütleri kurgulandı. Otpur gibi kalkışmaları tanzim etmede oldukça mahir olan hareketler ve Soros gibi finansörlerin katkılarıyla ülkeler bir bir istikrarsızlaştırıldı. Öyle ki 2003-2004 yıllarında Türkiye’nin kuzeyi - Ukrayna ve Gürcistan - , 2010 yılının sonunda Arap baharı olaylarıyla Türkiye’nin güneyi – tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyası- terörden nasibini fazlasıyla aldı.

2.    15 Temmuz ve FETÖ

15 Temmuz 2016 da – terör planlayıcı güçlere göre – Türk baharıydı. Darbe girişiminden ziyade bir iç işgal denemesi olan bu müdahale, kırk yıllık geçmişe sahip bir terör örgütü ile CIA’ın ortak teşebbüsüydü. İnsanların dini inanç ve İslami eğilimlerini istismar eden FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü), Türk devletinin bölücülük ve gericilik gibi korkulardan hareketle vatandaşla arasında oluşturduğu boşluktan istifade etti. Devletin inanan kesimin ihtiyacını yeterince karşılayamaması üzerine sözde hizmet eden bu örgüt, önce eğitim kurumları kurarak İslami hassasiyeti olan kesimleri dershaneler, ilkokul, ortaokul ve liseler üzerinden ağına düşürdü. 28 Şubat sürecinin getirdiği psikolojiyi de kullanan FETÖ, dindar insanların devlete ‘sızmasına’ hizmet ettiği propagandasını yaygınca yapmaktaydı. Çeşitli devlet kurumlarından ve siyasi partilerden destek ve himaye gören bu yapı, ordu, yargı, emniyet ve istihbarat gibi devlet mekanizmasının en önemli organlarını ele geçirmekle yetinmedi, toplumun en kılcal damarlarına kadar sızdı.

Ne var ki bu sızma hareketi, Türk devletinin sınırlarıyla mukayyet değildi. Türkiye düşmanı büyük devletlerin ve özellikle CIA’ın desteğini alan bu terör örgütü, yüz altmışa yakın ülkede – benzer bir biçimde – örgütlendi. İlkokuldan üniversiteye beynini yıkadıkları ve hurafelerle zihnini yeniden inşa ettikleri meczupları, her ülkede devletin en önemli mevkilerine getirdiler. Böylelikle devletlerinden ve amirlerinden emir alması gereken sivil ve asker bürokrasi, bu sapık örgütün elebaşının talimatlarını esas almaya başladı. Bu sürecin sonucunda Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkede paralel devlet yapıları oluşmaya başladı. FETÖ terör örgütünün eğitim kurumlarından yetişen militanlar, küresel mankurtlar haline gelmeye ve küresel bir terör ağı oluşmaya başladı. Zira bu militanlar pek çok ülkede akademisyen, iş adamı, bürokrat ve sanatçı olarak karşımıza çıktı. Türkiye aleyhine siyaset oluşturan her devlet, örgüt ve kurumla işbirliğinden çekinmediler.

15 Temmuz travmasını halkın direnişi ve sağduyusuyla atlatması üzerine gözler, FETÖ örgütünün elebaşını ülkesine kabul eden, her türlü temasına müsaade eden ve koruyan ABD’ye çevrilmiş durumda. Haddi zatında bağışlar ve illegal imkanlar sunarak satın aldıkları Senatörler, eğitim kurumlarına yerleştirdikleri ajanlar ve açtıkları sözleşmeli okullar (charter school) marifetiyle devşirdikleri etkin insanlar tarafından himaye edilen bu terör örgütü, uluslararası anlamda çok saygın bir konuma oturtulmaktadır.  Örneğin Almanya ve Fransa bu militanlara ülkelerinin en önemli kurumlarını teslim etmekte, yazılı ve görsel basında Türkiye karşıtı söylemlerini yaymalarına fırsat vermekte, Amerika başta olmak üzere pek çok ülke üniversitelerinde FETÖ lideri büyük bir filozof ve insanlığın barışa adanmış bir ruh ve figür olarak kürsü sahibi yapılmaktadır. Bu bağlamda bu çalışma; Henry Barkey, Graham Fuller ve Alan Makovski gibi uluslararası FETÖ’cülerin bu yapıyı ve liderini nasıl bir algı ve imaj üzerinden dünyaya pazarladıklarını izledikleri strateji ve sosyo-politik düzlem üzerinden analiz etmeyi hedeflemektedir.  

3.    FETÖ’nün Uluslararası Mevcudiyeti 

Cumhurbaşkanımızın en güvendiği isimleri ortadan kaldırmak, sonra da onu yalnızlaştırmak isteyen FETÖ boş durmuyor. Darbe girişiminin ardından ilk 4-5 ay bocalayan FETÖ lideri terörist Gülen, şimdi yeniden toparlanmaya başladı. İşte tam bu noktada MİT'in 15 Temmuz raporuna bakmakta fayda var. Raporun 18. sayfasında FETÖ'nün ABD'deki eğitim yapılanmasıyla ilgili önemli bilgiler var. Buna göre, ABD'de 4'ü üniversite 155'i charter olmak üzere 312 okulu var. 2016'da örgüt 12 yeni okul için başvuruda bulunmuştu.

En büyük charter okullar Teksas'ta Harmony, Ohio'da Horizon, Kaliforniya'da Magnolia ismiyle faaliyet yürütüyorlar. Bu okullarda FETÖ 60 bin öğrenci okutuyor ve 5 bin kişi çalıştırıyor. 27 eyaletteki bu okullardan FETÖ'nün elde ettiği yıllık ciro 500 milyon Dolar. MİT'in raporuna göre FBI dört eyalette bu okullara baskın düzenledi ama bir tutuklama ya da cezai yaptırım olmadı. FETÖ'nün maddi olarak çökmediğinin, tam tersine güçlü olduğunun kanıtı diğer kıtalardaki okul sayıları. Afrika'da 63 okul, Asya'da 222 okul, Avrupa'da 150 okul, Kuzey Amerika'da 315 okul, Güney Amerika'da 7 okul ve Avustralya'da 7 okul mevcut. Örgütün sadece eğitim işinden dünya çapında elde ettiği ciro 1 milyar 250 milyon Dolar'ın üzerinde. Darbeden sonra 4-5 ay bocalayan FETÖ yeniden organize oluyor. Yeni siteler kuran, fake hesaplarla sosyal medyadan algı yapan ve Türkiye'de yargılanan örgüt mensuplarına aynı ifadeleri verdirten FETÖ yeni bir yapılanma içerisinde.

Yurtdışında 20 bin ila 30 bin arası elemanı olan FETÖ'nün Türkiye'de küçümsenmeyecek sayıda adamı var. 7 Haziran 2015 seçimlerinde FETÖ'cü polisler ve Hakan Şükür bağımsız aday oldular ve toplamda 500 bine yakın oy aldılar. Şu ana kadar 50 bin civarında tutuklu var, 150 bin kişi de kamudan uzaklaştırıldı. 215 bin Bylock kullanıcısı ve kripto unsurlarını hesaba katarsak hala ciddi sayıda FETÖ'cü var. Ve bu teröristler tek bir emirle kendilerini bile patlatırlar.

4.    FETÖ Diasporası ve Uluslararası Algı Savaşları

17-25 Temmuz 2013’ten sonra yeni bir lobi-diaspora ile karşı karşıya kalacağımızın ilk işaretlerini görmüştük. O dönem, Türkiye aleyhinde algı oluşturmaya dönük taraflı ve özel kurgulanmış bilgi, fotoğraf ve haberler FG bağlısı kişilerce pek çok dilde dünyaya servis edildi. 15 Temmuz’daki vahşi ve işgalci darbe girişime şüphe ile bakan Batılıların bir kısmı 2013’ten beri bu dezenformasyonun etkisindeydi.  FETÖ Diasporasını oluşturan unsurlar şu şekilde kategorize edilebilir (Ilıcak 2012:  34):

-FG’nin 100’den fazla ülkedeki okullarından mezun o ülke vatandaşı öğrenciler ile okullarda görevli öğretmenler, okullar vasıtasıyla dostluk kurulan ülke yöneticileri ve etkili şahsiyetler.

-15 Temmuz öncesi ve sonrası dünyanın değişik ülkelerine giden FETÖ üyesi akademisyen, yazar-gazeteci, öğretmen ve bürokratlar.

-FETÖ ile işbirliği yapma potansiyeline sahip, Türkiye karşıtı lobiler ve strateji merkezleri.

-Dışişlerinde ve Türkiye’nin kültür-eğitim kuruluşlarının yurt dışı birimlerinde kendini gizleyerek görevde kalan FETÖ bağlıları.

 Türkiye için şimdi FETÖ Diasporası ile mücadele süreci başlıyor. Dünyanın her ülkesinde yaşayan yurtsever Türkiye vatandaşları; ülkemizdeki uluslararası öğrenciler; üye olduğumuz İİT, KEİÖ, D8 gibi kuruluşlar; TRT World, TRT Arapça, Daily Sabah gibi farklı dillerde yayın yapan medya kuruluşları; Türkiye’deki diplomatlar; ülkemizde gerçekleştirilecek uluslararası kongre, festival, sempozyumlar; farklı ülkelerde yaşayan Türkiye dostu yazarlar, sanatçılar sporcular; TİKA, YTB, Yunus Emre Enstitüleri bu mücadele için ilk akla gelenler. Elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’ın dünya devletleri nezdinde yapacağı girişimler de FETÖ ile mücadelenin önemli ayağı olacak.

5.    FETÖ ve ABD

Peki ABD'ye yön veren siyasi akıl nasıl davranıyor? ABD'li yöneticiler Türkiye'de "iki taraf arasında devam edegelen bir iktidar mücadelesi" olduğu izlenimi uyandırmaya çalışıyor. İki legal güç arasında bir iç savaşın cereyan ettiği algısı oluşturulmak isteniyor. Bunun yanında ABD'liler, FETÖ'ye karşı devletin yürüttüğü mücadeleyi, "Erdoğan'ın muhaliflerini tasfiyesi" olarak lanse ediyorlar. Tüm bu koruyucu tavrın arkasında pek çok sebep yatıyor. Öyle anlaşılıyor ki, FETÖ'yü Türkiye'deki operasyonları için kullanmaya devam etmek istiyorlar. İkincisi, dünyadaki istihbarat ağları içinde FETÖ'nün tedarik zincirini hâlâ değerli görüyorlar. Üçüncüsü ise, FETÖ'nün tasfiyesi durumunda geçmiş günahlarının ortaya saçılmasından korkuyorlar. Ve bunun mevcut ABD'li idareciler açısından hesap verilmesi zor unsurlar olduğu kanaati oldukça hâkim. Oysa bilinmesi gereken, FETÖ'nün pislikleri ortaya çıktıkça bunun, ABD dış politikasının değil, iç politikasının bir meselesine dönüşeceği. FETÖ'nün arkasındaki uluslararası şebeke belirginleşmeye, ABD içindeki bir grubun bu darbeyle ilişkisi hakkında daha somut birtakım göstergeler ortaya çıkmaya başladıkça FETÖ meselesi ABD için daha da karmaşık bir hal alacak. Ona bugün ABD'de alan açanlar yarın kendi kamuoyuna hesap vermek durumunda kalacak.

15 Temmuz FETÖ’cü darbe denemesi ardından ortaya çıkan bir bilgi FETÖ-CIA bağlantısını yeniden gözler önüne serdi. Büyükada’da, zamanında İngilizlerin işgal karargahı olarak kullandığı bir otelde, darbe girişiminin gerçekleştiği gün “darbe uzmanı” Henry Barkey konaklıyordu. Barkey, FETÖ’ye ABD’de oturma izni alan, “ılımlı İslam” projesinin dünyadaki mimarlarından ve CIA üst düzey yöneticisi Graham Fuller’in ortağıydı. Darbe girişiminin ardından FETÖ’cü darbecilere yapılan operasyonları ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Joseph Votel “Türk Ordusu içindeki birçok müttefikimiz hapse kondu” şeklinde değerlendirdi. Bu kadar açık şekilde FETÖ’cü darbecilerin korunması, FETÖ-CIA iş birliğinin artık ne kadar aleni şekilde yapıldığına da delil oluşturdu. Darbeye katılan askerlerin ceplerinden şifre olarak kullandıkları FETÖ elebaşı Fetullah Gülen tarafından okunmuş 1 dolarlar bulundu. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, kendisinin de kaçırıldığı darbe girişimi ardından verdiği ifadesinde darbecilerin kendisini Fetullah Gülen’le görüştürmek istediğini söyledi.

2008’de Rusya’dan kaçan FETÖ’cüler, Türkiye’ye dönmek yerine Kanada’ya sığınma talebinde bulundu. Kanada Göçmenlik Kurumu da referans için Jamestown Foundation isimli ABD’li düşünce kuruluşuna başvurdu (Uzun 2014: 55-56) Jamestown Foundation isimli kuruluş, FETÖ’cülere referans oldu. Ancak Jamestown Foundation’ın yönetim kurulu incelendiğinde, CIA ile bağlantısı açıkça görülüyor. Jamestown Foundation yönetiminde yer alan Michael Hayden, 2006-2009 yılları arasında CIA Direktörlüğü görevini yürütmüştü (Senem 2012: 45-46). FETÖ’ye referans olan kuruluşun yönetiminde, eski üst düzey CIA yöneticisinin bulunması, FETÖ’nün ABD’li istihbarat kuruluşu tarafından desteklendiğini gözler önüne seriyor. FETÖ elebaşı Amerika’da karargâh gibi bir villada ağırlanıyor. CIA tarafından korunan villasında dünya çapından üst düzey birçok siyasetçiyi, bürokratı ve iş adamını ağırlıyor. Planlamalarını bu karargâhtan yapıyor ve örgütü bu karargâhtan yönetiyor.

Fuller Afganistan’a kadar İslam dünyasında CIA adına operasyonlara katılarak alanında uzman oluyor ve dünyada bir milyarı aşan Müslümanları ABD’nin yönetmesi adına projeler hazırlıyor. FETÖ, bu projenin bir uzantısıdır. ABD’ye kaçtığında FBI “Bu adam tehlikeli” diyerek sınır dışı edilmesini istiyor. Ancak Fuller’in araya girmesi ve Gülen’e kefil olması ile Gülen Amerika’da kalıyor. Gülen’in Amerika’ya kaçması için birçok sebep vardı. Bu sebeplerden biri Ankara Emniyet Eski Müdürü Cevdet Saral ‘Paralel devlet’ konusunu 1999’da ilk kez resmi kayıtlara geçirmiş olması. Bu rapor ve bunun gibi gelişmelerin ardından FETÖ elebaşı Gülen, CIA tarafından apar topar Amerika’ya götürüldü.

6.    Sonuç ve Değerlendirme

Gülen’in ABD’de tutulmaya ve desteklenmeye devam edilmesi, AB’nin Türkiye’nin yaşadığı travmayı hiç dikkate almadan sadece OHAL ve idam cezasına odaklanması, NATO’nun Türkiye’deki müttefiklerini kaybettiklerine dair feryatları, FETÖ’cü teröristlerin Almanya ve Fransa başta olmak üzere pek çok AB ülkesinde Türkiye’nin imajına yönelik manipülasyonlarda istihdam edilmesi göstermektedir ki FETÖ, tamamen uluslararası nitelikte bir terör örgütüdür. Bu terör örgütü Türkiye’den intikam almak, dış politikada ülkemizi yalnızlaştırmak ve Ortadoğu başta olmak üzere ulusal güvenliğimizi ilgilendiren hususlarda özgün ve ulusal çıkar odaklı politikalarımızı geleneksel müttefiklerimizin siyasetine çekme gibi hususlarda hala işlevsel görülmektedir. Bu işlevselliği ülke içerisinde de sürdürmek adına FETÖ ile mücadele sulandırılmaya çalışılmakta, insanımızın bu mücadeleye inancını azaltacak sabotajlar yapılmakta ve iktidar sahipleri FETÖ karşısında aciz bırakılmaya mahkûm edilmektedir. Türkiye muhalifi uluslararası güçlerin iç destekçileriyle birlikte 15 Temmuz ruhunu boğma, bu süreçteki kazanımlarını geri çevirme ve tam da tasfiye aşamasında başarının sağlandığı fikrinin yaygınlaştığı esnada uyuyan hücreleri ve kriptoları harekete geçirme noktasında çok ciddi başarılar kaydetmeye başladığı gözlemlenmektedir. Bu bağlamda Mısır’da yaşanan Tahrir süreci unutulmamalı, yargı üzerinden insanların nasıl tahrik edildiği ve sürecin bir anda nasıl ters yüz edildiği gözden kaçırılmamalıdır. 16 Nisan 2017 referandumu akabinde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerek karar alma süreçleri bakımından yeni bir ivme kazanan ülkemizin siyaset yapıcılarının aylardır sekteye uğrayan ve yanlış bir mecrada ilerleyen FETÖ’yü tasfiye sürecini isabetli bir eksene oturtarak yeniden başlatması hayati önemi haizdir.  

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.