SON DAKİKA
Hava Durumu

Çatışmaların yeni adresi Çin ve Asya Pasifik mi oluyor?

Yazının Giriş Tarihi: 19.11.2022 12:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.11.2022 12:09

16 Eylül 2021 tarihi Rusya ve özellikle Çin’e karşı ABD’nin somut ve yeni bir stratejik hamleyi devre soktuğu bir dönüm noktası olarak tarihe geçecektir. Zira bu tarih itibarıyla Yeni Soğuk Savaş’ın üçüncü cephesi olarak tespit edilen Asya-Pasifik’te yeni bir ittifak doğmuştur. Malum olduğu üzere ilk iki cephe sırasıyla Akdeniz ve Karadeniz olmuştur. Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD’nin oluşturduğu bir güvenlik paktı olarak tanımlanan AUKUS… Haddi zatında 1951 yılında kurulan ANZUS’un (Avustralya, yeni Zelanda ve ABD) farklı bir versiyonu olan bu güvenlik mimarisi her ne kadar hiçbir ülkeyi hedef almadığını deklare etse de, ABD’nin nükleer denizaltı teknolojisini Asya-Pasifik bölgesini hedef alarak paylaşmasının altında yatan temel motivasyonun Çin’in mütemadiyen ilerleyen genişleme perspektifine ket vurmak olduğu tüm taraflarca biliniyor. Nitekim Çin anlaşmanın bölgedeki statükoyu fesada uğratacağını, silahlanmaya ivme kazandıracağını ve Soğuk Savaş mentalitesinin bölgede yeniden hâkim hale geleceğini yüksek sesle ifade ediyor. Ne var ki ABD, Rusya ve Çin arasında yeni bir dünya düzeninin inşa edilmeye çalışıldığı bir dönemde birbirlerinin manevra alanlarını tahdit etme arayışında olmaları yeni bir Soğuk Savaş’ın habercisi olarak karşımıza çıkıyor.

ABD’nin liderliğinde oluşturulmaya çalışılan yeni güvenlik mimarisi ABD-Çin rekabetini tüm Asya-Pasifik’e teşmil ederek nükleer enerji üzerinden başlayan krizi kuantum teknolojisi, denizaltı sistemleri, siber teknoloji ve yapay zekâ gibi parametreler üzerinden yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Bu durum iki farklı teknoloji üzerinden kutuplaşmış yeni bir dünya düzeninin inşasını ve hegemonik gücünü son yirmi yıldır -11 Eylül 2001 tarihinden beri izlenen yanlış politikalar nedeniyle- kaybetmekte olan ABD’nin, Avrupa ve Rusya’yı yanına çekerek Çin’le baş başa kalma ve Çin’i kuşatarak onun faydalandığı küresel kabiliyetleri bir bir elinden alma stratejisi güttüğünü açıkça ortaya koyuyor. Ne var ki ABD bu defa da konjonktürü ve jeopolitikayı yanlış okuyor ve kendini zor durumda bırakacak oldukça riskli adımlar atıyor. Zira yukarıda saydığımız amaçları gerçekleştirmek, Rus korkusu yaratarak Avrupa Birliği ülkelerini kendi himayesine almak ve Avrupa ve Rusya’yı kendi karşısında alternatif üretemez hale getirmek için Ukrayna’da savaşı tetikleyen ABD, acaba Asya-Pasifik’te Çin’e karşı kendini salt Amerikan çıkarlarını korumak için kurban edecek bir halk ya da devlet bulabilecek midir? Fransa’nın 90 milyar dolar kıymetindeki Avustralya’ya denizaltı satma projesini iptal ettiren, Avrupalı müttefiklerine danışmadan/haber vermeden Afganistan’dan çekilen ve NATO başta olmak üzere tüm uluslararası örgüt ve yapıları tek taraflı politikalar güderek kendi menfaatleri için istismar eden ABD, geçici olarak pekişmiş gibi görünen Atlantik İttifakı’nı nereye ve ne zamana kadar taşıyabilecektir? Nitekim Ukrayna Savaşı tam da bu esnada ABD’nin Batılı müttefiklerini Amerikan/NATO savunma teminatı hususunda ikna etmek için imdada yetişmiştir.

Bu bağlamda bölgesel güçlerin Asya-Pasifik üzerinden ABD-Çin rekabetine yaklaşımlarını şöyle özetleyebiliriz. Hindistan, Hint-Pasifik oluşumunun kendisine ekonomik kazançlar getireceği inancıyla bu yapının bir parçası olmak istemekte ama kesinlikle Çin’le ilişkilerini kesmek istememektedir. Bu bakımından ABD’nin Hint-Pasifik iddiası çökmüştür. Öte yandan Güney Kore ABD’nin yanında yer almakla birlikte Çin’le ilişkilerini akamete uğratacak bir angajmana girmekten kaçınmaktadır. Bölgede her halükarda ABD ile birlikte hareket etmeyi temin eden tek ülke, Japonya’dır. Japonya ikinci dünya savaşından itibaren güçlenen ekonomisi ve Anayasası’nın izin vermemesine rağmen inşa ettiği teknolojik açıdan mükemmel ordusuyla bölgenin yükselen gücü olmak istiyor. Ne var ki ABD, yükselmekte olan bu gücün yeri ve zamanı geldiğinde geçmişin hesabını sormasından korkuyor ve ilişkileri geliştirmede tereddütlü bir seyir izlemekle iktifa ediyor.

Tüm bu kuşku ve endişelere ilaveten ABD ve Birleşik Krallığın Avustralya gibi nükleer silaha sahip olmayan bir ülkeyle yüksek seviyede uranyumla çalışan nükleer teknolojiyi paylaşma kararı, Nükleer Silahların yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın (NPT) ihlal edilerek yüksek seviyede uranyum transferi yapılması anlamına gelmektedir. Bu bakımdan ABD’nin çifte standartlı nükleer politikaları, nükleer silahların yayılmasını engelleme çabası içerisindeki ülke ve grupların tepkisini çekmektedir.  ABD’nin Asya-Pasifik’te Çin’le rekabeti bölgeyi daha önce hiç şahit olmadığı bir kaosa sürükleyecek gibi görünmektedir.

Haddi zatında tüm bu tartışmaları tetikleyen olay, ABD’nin Asya-Pasifik hâkimiyetine bağlı yeni bir dünya düzeni inşa etmek isteyen Biden’ın Asya-Pasifik turu oldu. 23 Mayıs 2022 tarihinde Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesinin lansmanını yapan Biden, 24 Mayısta Asya NATO’su olarak da adlandırılan QUAD’ı topladı. Bu esnada Pekin’in saldırması durumunda Tayvan’a müdahil olacağını deklare etti. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Blinken Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ve Çin Komünist Partisini hedef alarak Çin’in uluslararası düzeni şekillendiremeye muktedir vizyonunun bir asırlık evrensel değerler sistemini berhava edeceği ikazında bulundu.

Çin ve Rusya arasındaki jeopolitik rekabete oynayarak Kuşak Yol Projesine alternatif yeni bir ortaklık modeli oluşturan (Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi) ABD’ye karşı Çin ise karşı atağa geçmiş durumda. Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, SSCB döneminden kalma ideolojik ve ekonomik problemlerden dolayı asla bir araya gelemez denilen Çin ve Rusya’nın daha fazla yakınlaşmaya doğru gittiği görülüyor. Buna mukabil ABD’nin QUAD, AUKUS ve Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesini bir blokta toplayarak ekonomik, güvenlik ve savunma boyutları olan bir ‘Asya NATO’su’  oluşturmasına kesin gözüyle bakılıyor.  Haddi zatında ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’dan müteşekkil Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) Çin’in Asya-Pasifik’te artan etkisine karşı denge oluşturmak amacıyla 2007’de kurulmuş, Avustralya’nın çekilmesi sonucu bir süre askıya alınmış ve 2017’de yeniden canlandırılmış bir yapılanma olarak tam da bu amaca hizmet etmekteydi.

Nisan ayında Çin’in Solomon adalarıyla imzalamayı planladığı güvenlik anlaşması, ABD’nin Çin’i çevreleme politikalarına karşı ilk cevap niteliği taşımaktaydı. Nitekim bu anlaşmanın neticesinde Solomon adalarına ait limanları Çin’in kiraladığı ve buralarda donanma üssü kuracağı netleşmiş oldu. Çin’in mukabelesi bununla da sınırlı kalmayarak Kiribati, Samoa, Fiji, Tonga, Vanuatu, Papua Yeni Gine, Doğu Timor, Mikronezya ve Fiji’de kapsayacak geniş çaplı bir ittifaklar silsilesiyle devam etti.

Çin Dışişleri bakanı Wang Yi, 26 Mayıs- 4 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirdiği diplomatik ziyaretlerle “Ortak Kalkınma Vizyonu” adını taşıyan yeni bir stratejiyi hayata geçirmiş oldu. Resmi belgelere bakıldığında bu anlaşmalar dizisi, Pasifik bölgesindeki ada ülkelerinin kolluk kuvvetlerinin eğitilmesi, hukuki işbirliklerinin geliştirilmesi, ortak balıkçılık ve denizcilik planlaması ve serbest ticaret bölgeleri oluşturulmasından ibaret oldukça masum bir stratejiye karşılık gelmekteydi. Ne var ki ABD başta olmak üzere müttefikleri bu hamleyi, Çin’in Asya-Pasifik’teki nüfuz alanını dengeleri bozacak bir biçimde genişletme ve askeri ve ekonomik gücünü artırma çabası olarak algıladı. Nitekim bu ülkelerden Kiribati ve Solomon adalarının –ki Avustralya ve Yeni Zelenda’nın arka bahçesi ve Pasifik’in batmayan denizaltıları olarak tanımlanırlar- Tayvan’la ilişkilerini 2019’da sonlandırmış ve “Tek Çin” politikasını benimsemiş olmaları, bu kaygıların haklı gerekçelere dayandığı istikametinde somut deliller olarak karşımıza çıkmaktaydı.  Buna mukabil ABD, Solomon adalarında 29 yıl önce kapattığı büyükelçiliği yeniden açma kararı alırken, söz konusu üslerin kurulması durumunda Washington’ın askeri harekât seçeneğini masadan kaldırmadığını belirtti. Avustralya’nın yeni atanan dışişleri bakanı ise, Fiji’den başlayarak bu adaların önemli bir kısmını ziyaret etmek suretiyle alınacak tedbirleri sahada müşahede etmek istedi. Yeni Zelenda durumu ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılarken Mikronezya Cumhurbaşkanı David Panuelo ada devletlerine mektup göndererek söz konusu anlaşmaların Çin ve Batı arasında yeni bir Soğuk Savaş’a yol açabileceği iddiasında bulundu.  

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.