SON DAKİKA
Hava Durumu

Amerika’nın Afganistan işgalinin sosyo-politik sonuçları

Yazının Giriş Tarihi: 11.06.2019 13:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.06.2019 13:12

11 Eylül 2001 saldırıları ABD ve tüm dünya için önemli bir dönüm noktası olmuştur. SSCB’nin uluslararası sahneden çekilmesiyle Soğuk Savaşın nihayete ermesi ABD’yi süper güç haline getirmiştir. Ancak ABD’nin stratejik hırsı bu gücü elinde tutmasına mani olmuş, saldırgan politikalarıyla ABD, terörün ve kalıcı kaosun başlangıcını Afganistan’ın işgaliyle başlatmıştır. Bu işgalin arkasında CIA’in 1995 yılında yayımladığı rapor vardır. Bu rapora göre yirmi yıllık zaman dilimi içerisinde yeryüzünün yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yüzde seksen beşi halkı Müslüman ülkelerin elinde bulunacaktır. Buna karşı bir tedbir alınması gerekmektedir. Nitekim 11 Eylül olayı bu stratejik aklı harekete geçirmek için ortaya konulan bir komplodan ibarettir.

Çin, Hindistan ve İran’la aynı bölgede yer alması ve Şangay beşlisinin tam ortasında yer alması Afganistan’ı ABD işgalinin hedefi haline getirmiştir. İslami terörizmle/radikalizme mücadele kisvesi altında asıl amaç, petrol ve enerji kaynaklarını kontrol altına almaktır. ABD işgali Çin’i çevreleme amacını güderek müstakbel bir süper güç oluşumunu önlemek niyetiyle gerçekleştirilmiştir. ABD’nin Afganistan işgali bu ülke için ciddi bir felakete sebep olmuş, Afganistan’ın bir ulus-devlet haline gelmesinin önüne geçilmiştir.

Öncelikle el-Kaide ve Taliban bu işgali meşrulaştırılmak için kullanılmış, daha sonra Suriye’de terör devleti kurmak için ABD tarafından ihdas edilen DEAŞ/IŞID, Suriye’de rolünü icra ettikten sonra peyderpey Afganistan’a kaydırılmıştır. Bölgede terörü azdırmak için yeterli deneyime sahip olan John Bass, Türkiye’den alınarak Afganistan’a büyükelçi yapılmıştır. Bu da yetmemiş olacak ki, Afganistan ABD tarafından bir terör merkezi haline dönüştürülmek istenmiş, Pakistan-Hindistan ve Pakistan-Afganistan ilişkileri zehirlenmeye çalışılmıştır.   

Afganistan, Taliban yönetimi zamanında sadece Pakistan, Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanınan bir ülkeydi. 11 Eylül sonrasında Taliban rejiminin yıkılmasıyla beraber başta kendi bölgesinde ülkeler ve diğer dünya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirici dış politika izlemiş ve çoğu ülkelerde büyükelçilikler ve konsolosluklar düzeyinde diplomatik ilişkiler geliştirilmiştir. 11 Eylül olaylarından önce Taliban yönetimi zamanında Afganistan ve Pakistan ilişkileri altın çağını yaşamaktaydı. Bu dönemde Pakistan, Afganistan’da siyasi nüfuzunu artırmıştı. Ayrıca Pakistan, bu sayede topraklarında yaşayan Peştuların merkezi hükümetten ayrılma isteklerinin de önüne geçerek rahatlamıştı.

 Taliban hükümetinin devrilmesinden sonra göreve gelen Hamid Karzai, 13 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde Pakistan’a karşı dönemsel olarak farklı politikalar izlemiştir. İlk yıllarda Pakistan’a meydan okumuş, ardından Pakistan’ın kardeş ve iyi bir komşu olduğunu ifade ederek dostluk vurgusu yapmıştır. İktidarının son yıllarında ise birçok defa Pakistan’ın Afganistan’daki istikrarsızlığı yönlendirdiğini ifade etmiştir. Karzai, 13 yıllık hükümet süresi boyunca güvenlik sorunları ve özellikle de Taliban ile müzakere konusunda Pakistan’ın yardımını almak için bu ülkeyi 21 kez ziyaret etmiştir. Fakat tüm bu ziyaretlere rağmen Karzai umduğu desteği bulamamıştır. Taliban sorunu iki ülke arasında en büyük sorun olarak hala mevcudiyetini korumaktadır.

Afganistan ve İran ilişkilerine baktığımızda İran, 11 Eylül olaylarından önce Taliban’a karşı yıllarca savaşan kuzey ittifakını destekleyen kilit ülke konumunda idi. 1998 yılında Taliban savaşçıları Mezarı Şerif’te İranlı diplomatları öldürdüğünde İran neredeyse Taliban rejimi ile savaşa girecekti. Bundan dolayı İran, 11 Eylül operasyonunda Amerika’nın Afganistan’ı işgaline ihtiyatlı yaklaşmıştır. Dolayısıyla ABD’nin Afganistan’a yönelik operasyonu orada İran’a düşman olan rejimin yıkılması anlamına geldiği için bu durum İran’ın ekonomik ve stratejik çıkarlarına hizmet etmiştir. İran, 11 Eylül sonrası Karzai döneminde Afganistan’ın yeniden inşa sürecinde pozitif rol oynamıştır. Afganistan’ın hızlı bir şekilde yeniden imar edilmesi konusunda önemli çabalar sarf ettiği görülmüştür. 11 Eylül sonrası iki ülke arasında ticari ve ekonomik ikili ilişkiler geliştirilmiştir.

Afganistan ve Türkiye ilişkileri Taliban rejimi döneminde askıya alınmıştır. Taliban rejiminin yıkılmasıyla Afganistan-Türkiye münasebetleri yeniden başlamış ve hızla gelişmiştir. Taliban rejiminin yıkılmasından sonra Karzai döneminde Afganistan’ı ilk ziyaret eden dış işleri bakanı İsmail Cem olmuştur. Ziyaretin yapıldığı gün Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliğinin de açılışı yapılmıştır. İlerki yıllarda Afganistan ve Türkiye ilişkileri daha da gelişmiş ve “Stratejik Ortaklık” anlaşması da imzalanmıştır. Bölgede kalıcı barış, güvenlik, istikrar ve refahın sağlanması amaçlanmış, ulaştırma, sanayi, tarım ve sağlık alanında işbirlikleri kurularak ikili ekonomik faaliyetler geliştirilmiştir.

TİKA (Türk Kalkınma ve İşbirliği Ajansı) ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla eğitim, sağlık ve alt yapı gibi birçok alanda yatırım yapan Türkiye, bugün hâlâ Afganistan’da faaliyetlerini sürdürmektedir. Halkın yaşam koşullarını iyileştirmek, hastaneler açmak, idari ve yargı sistemini geliştirmek, Afgan güvenlik güçlerinin kabiliyetlerini arttırmak, bayındırlık, alt yapı ve sosyal destek çalışmalarına katılmak gibi birçok konu Türkiye’nin Afganistan’daki faaliyetleri arasında sayılabilir.

 ABD, savaştan bıkan Afganistan halkına Taliban rejiminin sona ermesinden sonra Afganistan’da demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik ve kadın haklarının korunacağı sözünü vermiştir. 2005 yılında stratejik ilişkilerin kurulması için ABD ve Afganistan cumhurbaşkanları tarafından ortak bildirinin imzalanmasıyla somut adımlar atılmıştır. Bu bildiri 2008 ve 2009 yıllarında o zamanki iki ülkenin dışişleri bakanları tarafından da imzalanmıştır. ABD ve Afganistan stratejik anlaşmasına, Afganistan’ın bazı komşuları rahatsızlık bildirerek itiraz etmişlerdir. Bu anlaşmayla ABD’nin Afganistan’da yerleşmesini kendi zararlarına gören ülkeler Pakistan ve İran olmak üzere bilinmektedir. AB, Bonn Konferansının hemen sonrasında yaptığı mali yatırımlar ve Afganistan’a özel temsilci göndermesiyle Afganistan sorununa yaklaşımında bir “bütün” olarak rol oynama isteğini ortaya koymuştur. 16 Kasım 2005 tarihinde Strasbourg’da AB ile Afganistan arasında bakanlık düzeyinde siyasi diyalog kuran ve ilişkileri düzenleyen Ortak Bildirge (Joint Declaration) adıyla yeni bir mekanizma ihdas edilmiştir.

Taliban rejiminin devrilmesinden sonra Afganistan ile Avrupa Birliği arasında ikili ekonomik ilişkiler geliştirilmiştir. 2002-2011 arası dönemde kalkınma ve insani yardım adına Afganistan’a 2,5 milyon Euro katkı yapan Avrupa Birliği, 2011-2013 yılları arasında gerek komisyon gerekse üye devletler nezdinde Afganistan’a toplam 600 milyon Euro yatırım yapmıştır. Karzai hükümeti döneminde devletin yeniden inşa edilmesi için çabalayan Afganistan’a Birleşmiş Milletlerden de destek gelmiştir. Birleşmiş Milletler, Afganistan’ın modernleşmesine destek olmak amacıyla terörle mücadeleden insan haklarına, uyuşturucuyla mücadeleden ekonomik yapılanmaya, adalet sisteminden kız ve erkek çocuklara okul imkânı sağlanmasına kadar birçok konuda Afganistan hükümetine destek olmuştur. Birleşmiş Milletler, Karzai hükümeti ile işbirliği içerisinde modernleşme sürecine katkıda bulunmuştur.

Afganistan 1970’li yılların sonlarında Sovyet işgaline maruz kalmış bir ülkedir. Afganistan’da Sovyet işgalini kabullenmeyen çeşitli etnik ve mezhepsel gruplar ortaya çıkmış ve bu gruplar kimi ülkeler tarafından desteklenerek zamanla daha da güçlü hale gelmişlerdir. Amerika tarafından “Yeşil Kuşak” projesi kapsamında Mücahit gruplara her türlü destek sağlanmıştır. Bu mücahit grupların yıllarca süren mücadeleleri sonrasında Sovyetler Birliği Afganistan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Sovyetler Birliği’nin ülke dışına atılmasından sonra mücahit gruplar arasından Taliban Örgütü halk tarafından da gördüğü destek ile ülke yönetiminin başına geçmiştir. Taliban yönetimi ülkeyi kendi ideolojilerine göre idare ederken 2001 yılına gelindiğinde Taliban rejimi için sonun başlangıcı gelmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye yapılan terör saldırıları sonrası El Kaide üyelerinin Taliban rejimi ile bağlantılarının ortaya atılması Afganistan’ı terörizm destekçisi ülke durumuna getirmiş ve diğer ülkelerin tepkisini çekerek hedef haline gelmiştir.

ABD ve koalisyon ülkeleri terör bağlantıları sebebiyle Afganistan’a askeri müdahalede bulunarak Taliban rejimini bitirmişler ve Afganistan’ın çeşitli bölgelerinde NATO askerleri konuşlandırmışlardır. Taliban rejiminin devrilmesinden sonra demokrasi inşa etme maksadıyla ilk olarak geçici hükümet kurulmuş, sonrasında devlet organlarında çeşitli değişiklikler yapılmış ve yeni anayasa hazırlanmıştır. Bu gelişmelerin yanı sıra ABD ve koalisyon ülkelerinin Afganistan üzerinde etkisi hala devam etmektedir. Günümüze baktığımızda Afganistan’ın sorunlu yapısının hala devam ettiğini, 11 Eylül sonrası demokrasi getirme vaadiyle Afganistan’a giren ABD’nin bu anlamda pek başarılı olamadığı görülmektedir. Ayrıca Taliban örgütünün hala ülkenin çeşitli bölgelerinde faaliyetine devam ettiği bilinen bir gerçektir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.