SON DAKİKA
Hava Durumu

Korku arttıkça piyasalar likiditeye boğuluyor

Yazının Giriş Tarihi: 30.03.2020 13:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.03.2020 13:42

Piyasaların öncelikli konusu koronavirüs olmaya devam ediyor. Gerek virüsün yayılma hızı ve etkileri gerekse virüsün ekonomik tahribatını azaltmaya yönelik alınan önlemler piyasaları şekillendirmeye devam ediyor. Bu süreçte virüsün ekonomik tahribatı ile mücadele konusunda her ülkenin merkez banaklarından ve hükümetlerinden ayrı ayrı önlem paketleri açıklanmaya devam ediliyor. Bu konuda en büyük adım ABD Merkez Bankası Fed ve ABD hükümetinden geldi. Fed, piyasaların sorunsuz bir şekilde işlemesi ve para politikasının etkinliğini sağlamak amacıyla hazine tahvili ve konut kredisine dayalı menkul kıymet alımı yapacağını duyurdu. Bu alımlar için ihtiyaç duyulan miktarda ibaresi kullanılarak bir üst limit tanınmaması Fed’in sınırsız genişlemeye gittiği şeklinde yorumlandı. Hatırlanacak olursa bu karar öncesinde Fed faizleri sıfıra indirmiş ve 500 milyar dolar tutarında Hazine tahvili ve 200 milyar dolar tutarında devlet kuruluşlarının mortgage destekli menkul kıymetlerini alacağını duyurmuştu. Fed’in bu hamlelerinin ardından ABD senatosunda da koronavirüs salgınının ekonomiye ve sosyal alandaki olumsuz etkilerine karşı ülke tarihinin en büyük kurtarma paketini onayladı. Yaklaşık iki trilyon dolar büyüklüğündeki paketin senatoda oybirliği ile alınmış olması da önemli. Paket,  her ABD’de kişi başı bin 200 dolarlık çek, küçük ölçekli işletmelere hızlı şekilde yardım ve holdinglere milyar dolarlık krediler öngörüyor. Bununla birlikte sağlık sistemi ve eyalet yönetimleri için de teşvikler bulunuyor. ABD’nin yanında diğer büyük paketler açıklanan bir coğrafya da Euro Bölgesi. Avrupa Merkez Bankası 120 milyar dolarlık pakete ek olarak 2020'den önce 750 milyar euroluk devlet ve özel şirket tahvili alımı öngören bir programı onayladı. Almanya’nın kurtarma paketi 750 milyar euroyu buldu. İspanya 200 milyar dolar, Fransa işsiz kalanlara 45 milyar Euro ve şirketlere 300 milyar dolarlık kredi garantisi ile bu silsileye katıldı. İngiltere de şuana kadar hükümetin ve merkez bankasının açıkladığı paketler 600-700 milyar doları buldu. Çin, Japonya ve dünyanın geri kalanı da eklendiğinde toplam parasal ve mali teşvik ile desteklerin büyüklüğü 7 trilyon doları buluyor. Türkiye’de de 18 Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 100 milyar TL’yi bulan bir ekonomik destek paketi açıklandı. Tüm dünyada alınan bu önlemler piyasalardaki serbest düşüşü sınırlarken, zaman zaman güçlü tepkiler yaşanmasını da sağladı.

 

Likidite önlemleri dibin oluşmasını sağladı mı?

 

Virüsün etki alanının genişlemesi ile birlikte merkez bankaları ve hükümetlerden gelen adımlar piyasalardaki panik havasını yatıştırsa da volatilite hala oldukça yüksek seyrediyor. Bununla birlikte 2008 krizinden de edinilen tecrübeler, likidite önlemlerinin ilk anda piyasalarda olumlu etkileri görülse de piyasalarda sürekli olarak yeni teşvik beklentisini doğurması, piyasalarda bir süre sert hareketlere neden olabiliyor. Her yeni önlem ana sorun ortadan kalkmaya başlamadığı sürece hastaya morfin verilmesi gibi sınırlı rahatlamalar sağlıyor. Bir süre geçtikten sonra da yeni teşvik ve destek beklentisi kuvvetleniyor. Şuan ana sorun olan virüsün yayılma hızı ve çevresel etkileri özellikle Avrupa ve ABD tarafında henüz düşüş eğilime geçmiş değil.  Bu halkaya Türkiye’yi de eklemek mümkün. Böyle olunca gerek virüsün yayılma hızı gerekse yavaş yavaş verilere yansıyacak olan virüsün ekonomik tahribatı piyasalardaki bu volatil süreci artırabilir. Geçtiğimiz hafta ABD’de açıklanan haftalık işsizlik maaşı başvuruları verilerdeki bozulmayı en net şekilde gösterdi. ABD'de ilk kez işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının iş gücü piyasasını etkilemesiyle, 21 Mart ile biten haftada 3 milyon 283 bine yükseldi ve tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Piyasada beklentiler çok geniş bir alana yayılırken ortalama beklenti 1 milyon 650 bin civarında olması yönündeydi. 2008 yılındaki yüzyılın finansal krizi olarak adlandırılan süreçte görülen rakamların bile mumla aranıyor olması sürecin ekonomik aktivitelerde oluşturduğu tahribatı göstermektedir. İlerleyen günlerde başka veriler de bu tahribatı gösterdikçe, toparlanmanın gecikebileceğine yönelik endişeler piyasalarda baskı unsuru oluşturabilir. Şu ana kadar merkez bankaları ve hükümetler likidite musluklarını açmış olsalar da bu imkanlara ulaşamayan ve zorda kalan firma haberleri de piyasalarda baskı oluşturabilecek ikinci etken. Bu haftadan itibaren bu iki konunun daha fazla gündeme geldiğini görebiliriz.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.