Paris’te Fransız Türk Ticaret Odası Başkanı Selçuk Önder ile buluştuk.. Önder aynı zamanda DTİK Dünya Türk İş Konseyi’nin Paris Temsilciliğini de yürütüyor.
Euronun bu kuruyla (neredeyse 5 lira) su bile alsanız batıyor ama özellikle “Paris’ten alayım” meraklıları için Başkan Önder’e indirim konusunu sordum. Bizdeki gibi her vitrinde neredeyse mağaza levhası gibi demirbaş hale gelen “İNDİRİM” spotlarını cadde mağazalarında hiç göremedim. “Paris’te çok sıkı denetlendiğini, indirimden önce mağazalarda bulunan ürünlerin, aynısının indirim sonrası da bulundurulmasının zorunlu olduğunu” anlattı. Hatta “perakende alışverişin yüzde 40 ı indirim sezonunda yapılıyor” imiş. Peki ne zaman? “Yılda iki kez; ocak ve temmuzda, mağazaların kapısında insanlar kuyruk olur..”
Öyle duyup da iştahınız kabarmasın.. İndirimlisini bile almak Türkiye’de alabileceğinizin minimum üç katı, eğer TL ye çevirirseniz tabii..
“Fransızlar lüks giyimde İtalyan markalarını tek tek satın aldılar” diyor Selçuk bey ve ekliyor “Dünya pazarında erkek giyiminin 185 milyar $, kadın giyiminin ise 230 milyar $ payı var. Türkiye erkek giyim pazarında dünya 4 üncüsü. Fakat Fransa’da Türkiye’den Fas’a doğru bir yöneliş var” Yılda 40 milyon turist çeken Paris bile Türk Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı için büyük Pazar..
Fransa iş dünyası çarpıcı bir gelişmeye imza atmış. “1 milyar € nun üzerinde cirosu olan 120 firma kendi TÜSİAD’ını kurdu. Frankfurt, Amsterdam, Londra buraya 1,5 saat. Pazar konusunda hakimiyetleri var” Ve bir tüyo daha.. Fransa tekstil piyasası Yahudilerin elinde.
Bu arada BursalıKüçükçalık; Paris’te 50 yıllık bir firmayı satın almış, Carrefour’a perde satıyor. Bouhaus ve IKEA’ya da perdeyi Türkiye’den gönderiyorlar.
İlişkiler zaman zaman gerginleşse de yatırımcılar için cazip pazarlardan biri şüphesiz Fransa. Selçuk Önder’e Fransa’da iş yapabilme imkanlarını, risk ve fırsatları sordum:
“Fransa’da yeni yıl, 1 eylülde başlar.Gelecek senenin programına girebilmek için eylül ayında toplantı ve planlamanızı yapmış olmalısınız. Fransa’da ihaleler 2-3 yıllıktır..” Vovv.. Bizim gibi anlık yaşayan insanlar için çok uzun dönemler ama daha da çarpıcı şeyler söylüyor Başkan Önder:
“Türkler tavla, Fransızlar satranç oyuncusudur. Bir Fransız size üç ay sonrasına randevu verebilir, bu sizi önemsemediğinden değil, randevuyu verdiyse önemsiyor demektir..” Bizim gibi sabırsız millet için anlaşılması zor, fakat tavla/satranç örneği ne kadar kısa vadede karşılık beklediğimizin en kısa ifadesi zaten, değil mi?
“Bir Fransız müşteriniz Türkiye’ye gelince karşılar, ağırlar gece yarısına kadar kebap yedirir sohbet edersiniz.. Aynı Fransız siz onu ziyarete gidince akşam 6 olunca sizi orada bırakır, ailesine gider. Bu normaldir, şaşırmayın..”
Pekiii.. Borcuna sadık mıdır Fransızlar? İhracat yaparken sözlerine ne kadar güvenilir? Bu soruyu da konunun uzmanı Cabinet Phenix firması kurucu ortağı Gürkan Beriş’e soralım:
“Alışveriş öncesi firmanın mali durum fotoğrafını çekiyoruz. Sonrasında da sürekli izliyor ve rapor veriyoruz. Örneğin o ay vergisini ödememişse, bu önemli bir olaydır, size de borcunu aksatabilir..” Eyvah eyvah.. Bu soruşturmayı tersine yapsalar yandı Türk firmaları!
“Alacağını ilk üç ayda alamadınızsa alma ihtimaliniz üçte bire iner, altı ayı geçerse yarıya sonrasında almanız zor..” diyor Gürkan bey.. Sıkı durun, bu söz işi sıkı ne kadar tutmanız gerektiğini özetliyor “Fransız işadamı gol atacak pozisyon yakalarsa atar!”
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kenan Sertalp
Türkler tavla, Fransızlar satranç oyuncusudur
Paris’te Fransız Türk Ticaret Odası Başkanı Selçuk Önder ile buluştuk.. Önder aynı zamanda DTİK Dünya Türk İş Konseyi’nin Paris Temsilciliğini de yürütüyor.
Euronun bu kuruyla (neredeyse 5 lira) su bile alsanız batıyor ama özellikle “Paris’ten alayım” meraklıları için Başkan Önder’e indirim konusunu sordum. Bizdeki gibi her vitrinde neredeyse mağaza levhası gibi demirbaş hale gelen “İNDİRİM” spotlarını cadde mağazalarında hiç göremedim. “Paris’te çok sıkı denetlendiğini, indirimden önce mağazalarda bulunan ürünlerin, aynısının indirim sonrası da bulundurulmasının zorunlu olduğunu” anlattı. Hatta “perakende alışverişin yüzde 40 ı indirim sezonunda yapılıyor” imiş. Peki ne zaman? “Yılda iki kez; ocak ve temmuzda, mağazaların kapısında insanlar kuyruk olur..”
Öyle duyup da iştahınız kabarmasın.. İndirimlisini bile almak Türkiye’de alabileceğinizin minimum üç katı, eğer TL ye çevirirseniz tabii..
“Fransızlar lüks giyimde İtalyan markalarını tek tek satın aldılar” diyor Selçuk bey ve ekliyor “Dünya pazarında erkek giyiminin 185 milyar $, kadın giyiminin ise 230 milyar $ payı var. Türkiye erkek giyim pazarında dünya 4 üncüsü. Fakat Fransa’da Türkiye’den Fas’a doğru bir yöneliş var” Yılda 40 milyon turist çeken Paris bile Türk Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı için büyük Pazar..
Fransa iş dünyası çarpıcı bir gelişmeye imza atmış. “1 milyar € nun üzerinde cirosu olan 120 firma kendi TÜSİAD’ını kurdu. Frankfurt, Amsterdam, Londra buraya 1,5 saat. Pazar konusunda hakimiyetleri var” Ve bir tüyo daha.. Fransa tekstil piyasası Yahudilerin elinde.
Bu arada Bursalı Küçükçalık; Paris’te 50 yıllık bir firmayı satın almış, Carrefour’a perde satıyor. Bouhaus ve IKEA’ya da perdeyi Türkiye’den gönderiyorlar.
İlişkiler zaman zaman gerginleşse de yatırımcılar için cazip pazarlardan biri şüphesiz Fransa. Selçuk Önder’e Fransa’da iş yapabilme imkanlarını, risk ve fırsatları sordum:
“Fransa’da yeni yıl, 1 eylülde başlar. Gelecek senenin programına girebilmek için eylül ayında toplantı ve planlamanızı yapmış olmalısınız. Fransa’da ihaleler 2-3 yıllıktır..” Vovv.. Bizim gibi anlık yaşayan insanlar için çok uzun dönemler ama daha da çarpıcı şeyler söylüyor Başkan Önder:
“Türkler tavla, Fransızlar satranç oyuncusudur. Bir Fransız size üç ay sonrasına randevu verebilir, bu sizi önemsemediğinden değil, randevuyu verdiyse önemsiyor demektir..” Bizim gibi sabırsız millet için anlaşılması zor, fakat tavla/satranç örneği ne kadar kısa vadede karşılık beklediğimizin en kısa ifadesi zaten, değil mi?
“Bir Fransız müşteriniz Türkiye’ye gelince karşılar, ağırlar gece yarısına kadar kebap yedirir sohbet edersiniz.. Aynı Fransız siz onu ziyarete gidince akşam 6 olunca sizi orada bırakır, ailesine gider. Bu normaldir, şaşırmayın..”
Pekiii.. Borcuna sadık mıdır Fransızlar? İhracat yaparken sözlerine ne kadar güvenilir? Bu soruyu da konunun uzmanı Cabinet Phenix firması kurucu ortağı Gürkan Beriş’e soralım:
“Alışveriş öncesi firmanın mali durum fotoğrafını çekiyoruz. Sonrasında da sürekli izliyor ve rapor veriyoruz. Örneğin o ay vergisini ödememişse, bu önemli bir olaydır, size de borcunu aksatabilir..” Eyvah eyvah.. Bu soruşturmayı tersine yapsalar yandı Türk firmaları!
“Alacağını ilk üç ayda alamadınızsa alma ihtimaliniz üçte bire iner, altı ayı geçerse yarıya sonrasında almanız zor..” diyor Gürkan bey.. Sıkı durun, bu söz işi sıkı ne kadar tutmanız gerektiğini özetliyor “Fransız işadamı gol atacak pozisyon yakalarsa atar!”