1994 yılında 4 ay İngiltere, Cambridge de yaşamıştım. Beni en çok şaşırtan iki şey aklımda:
Şaşırmıştım ve imrenmiştim. Hani toplum olarak sporu ve okumayı sevmeyen, hep seyreden bir kültürden gelince, insan şaşırıyor tabi. Sonra ara ara gittim ve gördüğüm dönüşüm beni şaşırtmaya devam etti. 30 yıllık bu dönüşüm çok ilginç bir hal almıştı. Hayır, spor yapan sayısında bir sorun yoktu, artıyordu hatta, ama kitap ve gazete okuyan metro yolcularının yerini önce facebook sonra instagram vb. diğer mecralarda gezinip duran, kafaları elindeki telefonlara gömülü her yaştan insan almıştı.
Aslında şaşıracak bir şey yok. Silikon vadisinin parlak beyinleri, gelişen cep telefonu teknolojileri ve internet sayesinde hepimize erişmeye çalışan ticari işletmeleri yeni bir dünyaya taşımışlardı. Artık sokaktaki panolar, gazetelerde haberlerin aralarındaki reklamlar, evimizin salonundaki TV’lerdeki haber, dizi ve eğlence programlarının içinde sunulan renkli reklamlardan çok daha etkin bir şey vardı ellerinde. Öyle ya, hangi reklamı tıkladığımızı, hangisini hızlıca yukarı kaydırdığımızı biliyor, okuduğumuz haber ve izlediğimiz videoların içeriklerine bakarak bizim ilgi alanımıza özel reklamları birebir sunabiliyor hale gelmişlerdi. Oysa caddelerin üstündeki panoların önünden geçen, televizyonu izleyen, gazeteleri okuyan kişilerin, kimler olduğu, görüp görmedikleri hiçbir zaman tam bilinemiyordu. Oysa şimdi, bizim kendi rızamızla verdiğimiz bilgiler sayesinde, yaşımızı, cinsiyetimizi, işimizi, eğitimimizi, nerede yaşadığımızı, tatile nereye gittiğimizi, dışarıda nerede yemek yediğimizi, internet alışverişleri sayesinde neleri nerelerden satın aldığımızı da bildikleri için bize o kadar hakimler ki. Dolayısı ile sadece bizim gibi okumayı sevmeyen, beceremeyen toplumları değil, eğitimli batı toplumunu da kafaları önde gözleri ekrana çakılı hayaletlere dönüştürmekte hiç zorlanmadılar.
Ayrıca bu saldırı da kullanılan silahlar geliştiği gibi, mermi sayısı da çok arttı. 1970’li yıllarda, Amerika’da ortalama bir insan her gün 500- 1,500 reklam görüyor iken, şimdi 4,000 ile 10,000 reklamdan bahsediliyor. (https://goadfuel.com/the-daily-ad-exposure-how-many-ads-does-the-average-person-see-each-day)
Sonuç ise maalesef çok dramatik. Guardian gazetesi, 1970’li yıllarda Los Angeles plajlarında ortalama insanların görüntülerini çekmiş. Hemen hepsi, tığ gibiler ve sanki askerden yeni gelmiş gençlerimizi andırırken şimdiki Amerikalıların durumu feci. Amerikan nüfusunun obezite oranı %40 ve morbid obezite oranı ise civarına ulaşmış durumda. (https://tr.euronews.com/saglik/2024/09/24/abdde-morbid-obezite-artiyor-arastirma ) Bu rakam 1970 li yıllarda ise ve %1 şeklinde imiş. Yani 50 yılda bu yalnızlaştırma, hareketsizleştirme ve kişiye özel reklamlar yüzünden insanların geçirdiği değişim inanılmaz sağlıksız bir toplum oluşturmuş. Bu tür bir araştırma ülkemizde de yapılsa benzer değişim gözlenecektir. Bu gidiş ne kadar devam eder bilinmez, ama sağlık sistemlerinin yükünü çok ciddi arttırdığı bir gerçek.
Peki bu kadar yalnızlaşan toplum için Silikon Vadisi ne yaptı dersiniz? Evet sağlık için koşu, yürüyüş vb. takibi yapan bir çok uygulama geliştirdiler, ama yalnızlık için yeni bir alan yarattılar. Buluşma (diğer bir adıyla, randevulaşma) uygulamaları (Dating app) geliştirdiler. Başını Tinder’ın çektiği bu alanda geliştirilmiş birçok uygulama, insanları kendi belirledikleri kriterler dahilinde buluşturmaya ve bir araya getirmeye hazır olduklarını iddia ediyorlar ve 2023 yılında neredeyse 5.5 Milyar dolar gelir elde ettiler. (https://www.businessofapps.com/data/dating-app-report ) Sadece Tinder bu gelirin 2 Milyar dolarını tek başına kazandı ve yıllık %7 civarında büyüme ile geçen yıl 350 milyon kullanıcı bu uygulamaları kullanıyor.
Kısaca, herkese birer ekran vererek bizleri bölüp parçalayıp yöneten bir dünyaya evrildik. Geleceğin ne getireceğini bilmiyorum ama yazılım mühendisi olarak 33 yıl önce sektöre girdiğimde böyle günleri göreceğimizi hayal etmemiştim.
2017 yılında Azerbaycan’da büyük bir süt ürünleri fabrikasında çalışmaya başlayan bir arkadaşımı ziyaret etmek, orada internet üstünden yazıştığımız partner adayı bir firmayı da yakından tanımak için 4 günlük bir seyahat yaptım Bakü’ye. Giderken, “Aman dikkat et, çıkış zor olabilir! Orada ne iş yap
Günümüzün en önemli kelimelerinden birisi “Sürdürülebilirlik”. Herhalde iş dünyasında en çok duyduğumuz kelimelerden birisi bu ve “Yapay Zekâ” ile popülerlikte yarışıyorlar. Sürdürülebilirlik denilince akla ilk gelen, gelecekte de yapmaya devam edebileceğimiz bir faaliyette olma durumu. Ama kelimen
Bilinen bir analizdir, dünya nüfusunun ve doğal olarak ülkelerin nüfusunun da aynı şekilde %2’si dahi ve üstün zekalı (IQ 130 ve üstü) olarak kabul edilir. %1’i geçmeyecek şekilde de yetenekli, yani spor, resim, sanat vb. gibi dallarda nüfusun olduğu öngörülmektedir. Dünyayı ve ülkeleri ileri götür
24 Ocak 2025 günü 15 yaşındaki bir evladımız, yine 15 ve 16 yaşındaki iki evladımız tarafından bıçaklanarak ve dövülerek öldürüldü. Eğitim sistemimiz ile ilgili kaygılarımı geçmişte belirtmiştim ama bu son olay artık külahı önümüze koyup düşünmemizi gerektiriyor. Zorunlu Eğitim nüfusumuz, 21 AB
Artık bir hayal daha gerçek oluyor. Arabamıza nereye gideceğini söyleyeceğiz ve tüm yolu araç bilgisayar sistemi sayesinde hiçbir şeye dokunmamıza gerek kalmadan gideceğiz. Bu hayal artık Amerika’da Tesla kullanıcıları için gerçek. Ben de yaklaşık 1,5 yıldır Türkiye sınırları içerisinde Tesla Model
Bu konuda hepsinde haklısınız Bir taraftanda aslında ileri olan ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerde hepsi telefona kapaklanmış halde duran insanlar förüyoruz buda demek oluyorki İnsanlar heryerde aynı kültür veya az gelişmiş ihtiyaçlarını hızlı karşıladığınızda insanlar ona ilgi gösterip kullanıyor Gelecegimiz yapay zeka donanmısş robotlardan önceki halimize dua edecek gibi görünüyoruz kilolu insanlar daha da artacak herişi robotlar yapacak
Merhaba Alim Bey yazınızı büyük bir ilgiyle okudum Teknolojinin insanların sosyal bağlarını nasıl etkilediğini ve kişiye özel reklamlarla okuma alışkanlıklarımızı nasıl değiştirdiğini düşündüren bu perspektifiniz gerçekten etkileyiciydi Konuyu derinlemesine ele almanız ve dikkat çekici detaylara değinmeniz yazınıza güçlü bir anlam katmış Emeğinize sağlık