Yıllardır hayatımızda olan bilgisayarların kullanıcıları, ”Güncelleme” terimine aşinadır. Güncelleme, bilgisayarların çalışmasını sağlayan işletim sistemleri ve işlerini yapmak için kullandıkları yazılımların belli bir süre sonra daha gelişmiş yeni bir yazılım ile yenilenmesidir. Daha güçlü ve daha fazla özellikleri olan bu yeni sürüm yazılım bilgisayara yüklenmez ise, yüklenilen bazı yazılımlar çalışmayacak, ya da ihtiyaç duyulan bazı yeni özellikler kullanılamayacak hale gelir. Daha sonra bu sürece akıllı telefonlarımız da dahil oldu. Buna en son eklenen halka da özellikle elektrikli arabalarımız oldu. Bu dönemin başlangıcını yapan Tesla otomobiller hakkında yıllarca bu bilgileri okuduk, duyduk. Tesla ülkemizde de satılmaya başlandığında bizler de görmüş olduk. Artık internete bağlı, Togg, Tesla gibi arabalar mevcut donanımda hiçbir yeni ekleme, arttırma yapmaya gerek olmadan daha etkin bir sürüş ve kontrol ve daha yeni birçok özelliğe kavuşuyor. Yani yıllarca yollarımızı dolduran kuş serisi araçlarımızın artık yeni dünyada yeri yok.
Aslında tüm bunları yapan, yani tüm bu gelişmeleri gerçekleştiren mühendisler, gece gündüz değişen dünyayı takip ederek, yeni bir donanım almamıza gerek kalmadan mevcut donanımlarda çalışabilecek daha iyi yazılımları geliştirmekteler. Yani kullandığımız akıllı cihazlar, içinde bilgiyi saklama ve işleme yetenekleri olan bu teknolojiler durdukları yerde öylece kaldıklarında, geri kalmaktalar.
Peki bilgiyi saklayan ve işleyen en bilindik ve hala birçok sırları barındıran, sadece çok az bir kısmını anlayabildiğimiz organımız, bilgiyi saklayan insan beyni? Aslında, tüm bu döngüleri yaratan, bu teknolojileri geliştiren ve ilerleten insan beyni de benzer bir mimariyle kurgulanmış durumda. Hatta, o kadar ileri bir mimariye sahip ki, dünyaya geldiği andan itibaren etrafındaki sesleri, kokuları, görüntüleri tüm dış girdileri devamlı olarak işlemekte ve anlamlandırmakta. Bu çıkardığı anlamlar ile etrafındaki diğer insanlar ve çevresiyle de bir iletişim kurmakta ve bir topluluk içerisinde yaşamını sürdürmekte. Bu süreçte, hem hayatta kendisine en büyük faydayı, hem de etrafındaki tanıdığı ve tanımadığı tüm insanlara sağlayabileceği en büyük faydayı sağlayabilmek için insanoğlu müthiş bir mekanizma ile “eğitim” kurumunu geliştirmiş ve eğitim sistemi içerisinde çocuk ve gençlikte insanları bir eğitimden geçirerek topluma entegre etmeyi becermiştir. Aslında bilgisayar benzetmesinden yola çıkarsak, insanın fiziksel varlığının bir parçası olan beyin, gri hücrelerin bilgi iletme, üretme ve işleme kapasitesi sayesinde bilgisayarın ana belleği ve işlemcisi konumundadır. Bu durumda nasıl ki bilgisayarlar gelişen ihtiyaçlar karşısında yeni yazılımlar yüklenerek daha etkin hale geliyor ise, insanoğlu da eğitim ile etkin hale gelebilmektedir.
Lakin, mağazadan yüklü birçok yazılımı ile aldığımız bilgisayarı, akıllı cep telefonlarımızı, akıllı arabalarımızı nasıl yıllarca hiçbir değişiklik olmadan kullanmak pek mümkün değilse, aslında insan da etrafındaki birçok değişimi ve yeni bilgileri içselleştirdiğinde daha etkin ve değerli olabilmekte. Eğer ülkemizdeki birçok insan gibi, kişinin okuduğu en son kitap, “Emin Oktay” tarafından yazılmış Lise 3 Tarih kitabı ise, aslında çoktan birçok virüsü kapmış, yapması gereken birçok işlevi yapamayan, teknolojisi geçmiş tarihi bir bilgisayar gibi olmak işten bile değil. İşte bu yüzden soruyorum.
Etrafımızda “Tesla” insanların çok olduğu bir toplum mu istiyoruz? Yoksa “Murat 124” tipi insanların olduğu bir toplum mu?
Bu durum fikirlerini değiştirmeyen zihinler içinde geçerlidir.”
Friedrich w. Nietzsche
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alim Küçükpehlivan
Tesla mı Serçe mi?
Yıllardır hayatımızda olan bilgisayarların kullanıcıları, ”Güncelleme” terimine aşinadır. Güncelleme, bilgisayarların çalışmasını sağlayan işletim sistemleri ve işlerini yapmak için kullandıkları yazılımların belli bir süre sonra daha gelişmiş yeni bir yazılım ile yenilenmesidir. Daha güçlü ve daha fazla özellikleri olan bu yeni sürüm yazılım bilgisayara yüklenmez ise, yüklenilen bazı yazılımlar çalışmayacak, ya da ihtiyaç duyulan bazı yeni özellikler kullanılamayacak hale gelir. Daha sonra bu sürece akıllı telefonlarımız da dahil oldu. Buna en son eklenen halka da özellikle elektrikli arabalarımız oldu. Bu dönemin başlangıcını yapan Tesla otomobiller hakkında yıllarca bu bilgileri okuduk, duyduk. Tesla ülkemizde de satılmaya başlandığında bizler de görmüş olduk. Artık internete bağlı, Togg, Tesla gibi arabalar mevcut donanımda hiçbir yeni ekleme, arttırma yapmaya gerek olmadan daha etkin bir sürüş ve kontrol ve daha yeni birçok özelliğe kavuşuyor. Yani yıllarca yollarımızı dolduran kuş serisi araçlarımızın artık yeni dünyada yeri yok.
Aslında tüm bunları yapan, yani tüm bu gelişmeleri gerçekleştiren mühendisler, gece gündüz değişen dünyayı takip ederek, yeni bir donanım almamıza gerek kalmadan mevcut donanımlarda çalışabilecek daha iyi yazılımları geliştirmekteler. Yani kullandığımız akıllı cihazlar, içinde bilgiyi saklama ve işleme yetenekleri olan bu teknolojiler durdukları yerde öylece kaldıklarında, geri kalmaktalar.
Peki bilgiyi saklayan ve işleyen en bilindik ve hala birçok sırları barındıran, sadece çok az bir kısmını anlayabildiğimiz organımız, bilgiyi saklayan insan beyni? Aslında, tüm bu döngüleri yaratan, bu teknolojileri geliştiren ve ilerleten insan beyni de benzer bir mimariyle kurgulanmış durumda. Hatta, o kadar ileri bir mimariye sahip ki, dünyaya geldiği andan itibaren etrafındaki sesleri, kokuları, görüntüleri tüm dış girdileri devamlı olarak işlemekte ve anlamlandırmakta. Bu çıkardığı anlamlar ile etrafındaki diğer insanlar ve çevresiyle de bir iletişim kurmakta ve bir topluluk içerisinde yaşamını sürdürmekte. Bu süreçte, hem hayatta kendisine en büyük faydayı, hem de etrafındaki tanıdığı ve tanımadığı tüm insanlara sağlayabileceği en büyük faydayı sağlayabilmek için insanoğlu müthiş bir mekanizma ile “eğitim” kurumunu geliştirmiş ve eğitim sistemi içerisinde çocuk ve gençlikte insanları bir eğitimden geçirerek topluma entegre etmeyi becermiştir. Aslında bilgisayar benzetmesinden yola çıkarsak, insanın fiziksel varlığının bir parçası olan beyin, gri hücrelerin bilgi iletme, üretme ve işleme kapasitesi sayesinde bilgisayarın ana belleği ve işlemcisi konumundadır. Bu durumda nasıl ki bilgisayarlar gelişen ihtiyaçlar karşısında yeni yazılımlar yüklenerek daha etkin hale geliyor ise, insanoğlu da eğitim ile etkin hale gelebilmektedir.
Lakin, mağazadan yüklü birçok yazılımı ile aldığımız bilgisayarı, akıllı cep telefonlarımızı, akıllı arabalarımızı nasıl yıllarca hiçbir değişiklik olmadan kullanmak pek mümkün değilse, aslında insan da etrafındaki birçok değişimi ve yeni bilgileri içselleştirdiğinde daha etkin ve değerli olabilmekte. Eğer ülkemizdeki birçok insan gibi, kişinin okuduğu en son kitap, “Emin Oktay” tarafından yazılmış Lise 3 Tarih kitabı ise, aslında çoktan birçok virüsü kapmış, yapması gereken birçok işlevi yapamayan, teknolojisi geçmiş tarihi bir bilgisayar gibi olmak işten bile değil. İşte bu yüzden soruyorum.
Etrafımızda “Tesla” insanların çok olduğu bir toplum mu istiyoruz? Yoksa “Murat 124” tipi insanların olduğu bir toplum mu?
“Derisini değiştirmeyen yılanlar ölmeye mahkumdur.
Bu durum fikirlerini değiştirmeyen zihinler içinde geçerlidir.”
Friedrich w. Nietzsche