SON DAKİKA
Hava Durumu

Özel sektör ve devlet ilişkisi

Yazının Giriş Tarihi: 13.07.2022 11:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.07.2022 11:31

Sürtünmesiz ortamda şirket faaliyetleri

 

2017 yılı sonuydu, Amerika’da şirket kurup pazarı öğrenmeye ve uygun bir şekilde girmeye karar verdik, fuarlar konferanslar derken bir partner bulduk ve ardından San Francisco da kurduğumuz şirketi geçen yıl Florida’ya taşıdık. İş ortağımızın Florida’da olması, Türkiye ile olan zaman farkının San Francisco’dan daha az olması gibi birkaç kriter bu yolu seçmemize neden oldu. Araya pandeminin yavaşlığı da girince ancak ilerleme sağlamaya başladık. Bu arada bir şirket daha kurmamız gerekti Florida eyaletinde ve internet üstünden kredi kartı ile şirketi kurduk, bu kez muhasebeciye bile gerek kalmadı. Evet, Amerika’da illaki muhasebecinizin olması gerekmiyor. Şirket kurdunuz diye her ay bir yerlere harç, vergi vb. de yatırmıyorsunuz çünkü. İş miktarınız belli bir büyüklüğe gelinceye kadar devlet ve eyaletle aranızdaki ilişki çok az ve çok sade. Türkiye’de son durumun nasıl olduğunu merak ettim. Aslında birkaç kere tecrübe etmiştik, ama epey eski tecrübelerdi bunlar.

 

Beni en çok şaşırtan ve sizlerle bu yazıyı paylaşmama temel oluşturan bir durumu farkettim. Amerika’da şirket kurarken, hangi alanda faaliyet göstereceğinizi belirtmeniz gerekmiyor. Bankacılık dışında her şeyi yapabiliyorsunuz.   “The purpose of the corporation is to engage in any lawful activity for which corporations may be incorporated in this state". Yani, “Şirketin amacı, şirketlerin bu eyalette kurulabileceği herhangi bir yasal faaliyette bulunmaktır” Yani daha bugün bilinmeyen bir iş kolu da çıksa o alanda ticari faaliyet gösterebiliyorsunuz. Ama Türkiye’de ise, mutlaka en az bir faaliyet alanı tanımlamadan şirket kuramıyorsunuz.

 

https://www.ito.org.tr/documents/Ticaret-Sicil/onemli_bilgiler_ve_duyurular/mesgale_ornekleri.pdf

 

Bu fark bile aslında bizlere bir fikir vermekte, ama buradan başlayarak, daha hiçbir üretim, iş yapmamış bir işletmenin, ilk aydan itibaren vergi ödemeye başlaması, muhasebeci masrafları, stopaj, muhtasar gibi birçok konuyla muhatap olması girişimciliği de sekteye uğratmakta. Bu konuları geçtiniz diyelim, bir yıl, üç yıl geçti, başka bir iş yapmak isteseniz yine birçok işle uğraşmak zorundasınız, ticaret sicil gazeteleri, vb. gibi.  Tabi bu arada bağlı olduğunuz ticaret ve veya sanayi odası gerçeği de var. Zorunlu üye olunan bu oda altyapısı, şirketlerimizin %0.5 bilanço karından aidat almaktalar. Bir üst limiti olmakla birlikte aynı şey sanayi odasında da söz konusu ve toplamda %1’lik bir aidat mecburen alınmakta. Bütün bunlar için işletmelere de dönüp, bu topladığımız aidat ile şu kadar gelir elde ettik, şu tür faaliyetlerde kullanıyoruz, şunları nerede kullanmamızı istersiniz gibi açık ve şeffaf bir iletişiminde çok minimumda olduğunu da belirtmekte fayda var. Yani toplanan kaynak üzerinde, kaynağı yaratan kitlenin bir söz hakkı bulunmamakta.

 

Amerika’da ise böyle bir zorunluluk yok, isteğe bağlı bir oda altyapısı var, 250$’lık giriş ve üye aidatı size bu rakamın rahatlıkla birkaç kere çıkartılabileceği birçok hizmet ve üründe indirimler de sağlamakta, ayrıca bu yapı şirketlerin sorunları için de çok büyük bir lobi gücü olarak çalışmakta.  En üst baremin 5,000$ olduğunu da hatırlatalım. https://www.uschamber.com

 

Örneğin bizim odalarımız, 15 yıl çalışmış her avukata yeşil pasaport verildiği, hatta 24 yaşına kadar çocuklarının bile bu haktan yararlandığı bir düzenleme çıktığında, ihracatçımıza, 1 Milyon dolar ihracat yapana 1 yeşil pasaport verebildi. Halbuki bir avukat yeşil pasaportla yurtdışına daha çok para harcamaya gidecek iken, bir işletme, mal satmaya, ticari bağlantılar kurmaya gidecektir.

 

Tüm bu bahsettiğim örnekleri arttırmak mümkün, ama ana mesajım aslında net, Türkiye’de girişimcilik ve ticari hayatın giriş seviyesi ve maliyetleri bizden çok daha zengin birçok ülkeye göre çok daha yüksek. Halbuki işveren sayısının artması, istihdamın artması demektir. İstihdam, daha çok alım gücü ve daha çok ticaret ve daha çok vergi demektir. Yani aslında başta on birim vergi, aidat vs. almak yerine üç birim alınsa, şirket sayısı ve dolayısı ile yaratılan katma değer çok daha fazla artacak, oluşan ticari derinlikte kolayca beş on kat vergi geliri oluşturulabilecektir. Ayrıca bu yaklaşım, devleti daha yüksek vergi gelirine kavuştururken, daha küçük bir hacimle çalışma şansı da oluşturacaktır. Çalıştığından emin olduğumuz bir örnek varsa, tekrar bir araştırma, deneme yapma ihtiyacı duymadan karar vermek ve uygulamak mantıklı bir iştir. Dolayısı ile bu konuda başarılı örnekleri dikkatle kanunlarımıza uyarlamakta fayda var.

 

Dış akıldan faydalanmayan, kendi aklıyla yetinmekle kalır maalesef!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.