SON DAKİKA
Hava Durumu

Atlar ve Arabalar

Yazının Giriş Tarihi: 17.03.2023 15:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.04.2023 16:55

Ben 40 yıl önceki çocukluk anılarıma döndüğünde atlarını nallatan birkaç köylümüzü hayal meyal hatırlıyorum, köyümüzde atı olan hane sayısı belki 50 hanede bir idi. Biraz araştırma yapınca gördüm ki, 1915 yılında Amerika’nın nüfusu yüz milyon imiş ve o tarihlerde at nüfusu için  26.5 milyon diyor kaynaklar. Yani ortalama 4 Amerikalıya bir at düşüyormuş. 100 yıl sonra 2015 yılında Amerika 320 Milyon kişiye ulaşırken, at nüfusu ise, 850 bine düşmüş. Yani bin kişiye 2,5 at düşer hale gelmiş.

Yüz yıl içinde bu kadar çok dramatik şekilde bir değişim başka bir alanda pek olmasa gerek. Türk Amerikan İş Konseyinin bir toplantısında Mercedes ülke müdürü bir Amerikalı yöneticiye otomotivin geleceği konusunda neler öngörüldüğünü sorduğumda yukardaki örneği rakamlar olmadan şöyle anlatmıştı:

“Yüz yılın başında, Amerika’daki her hanede bir at vardı. Bugün ise, Amerika’da neredeyse herkesin bir arabası var ve artık at binmek için Amerikalılar özel çiftliklere gidip, hobi olarak ata biniyorlar. 2050 yılında bunun benzerini arabalar için yaşayacağız. İnsanlar araba kullanmak için özel pistlere gidecekler ve oralarda araba kullanabilecekler. Arabalar artık kendi kendilerine gidecekler ve evlerimizin önünde bu kadar çok araba da olmayacak”

Bu tahmine yaklaşık çeyrek asır kaldı. Teknolojinin gelişim hızına bakılırsa çok uzak bir öngörü değil bence. Hava kirliliği, trafik yoğunluğu, gereksiz yatırım vb. gibi bir çok sebepten bu öngörü çok kıymetli. En yoğun araba kullanan kişilerin bile ortalama olarak günün % 15’inde sürüş halinde olduğundan yola çıkarsak, araba sahipliği aslında çok atıl bir yatırım. Dolayısıyla sürdürülebilir bir dünya ve kaynakların etkin kullanımı için arabaların ortak mal olması, veya daha doğrusu kullandığımız kadar ödediğimiz bir abonelik sistemiyle kullanılır hale gelmesi kaçınılmaz bir gereklilik. Ayrıca, ağır trafik kazaları incelendiğinde kazaya sebebiyet veren kusurların % 94 ’ünde insan faktörünün bulunmasını da buna eklediğimizde neden arabaların kendi kendine gitmesinin daha elzem olduğunu kolayca görebiliriz. Bugün trafiğe çıkartılan, talep edildikçe kullan ve işin bitince bırak diye özetlenebilecek paylaşımlı bir aracın, trafikten  5- 15 araç kadar azalma sağlayabileceğini öngörüyor çalışmalar. Portekiz’de yapılan bir araştırmada, aslında ülkedeki araç sayısının % 10’unun ülkedeki tüm hareketlilik ihtiyacını karşılayabileceği bulunmuş. Yani araç sahipliği olabildiğince verimsiz bir ekonomi yaratıyor. Unutmayalım ki, araç sayısının 10 da bire düştüğü bir karayolu ağında trafik yoğunluğu ve bundan dolayı yaşanan gecikmelerde ortadan kalkacağından ekonomik anlamda birçok açıdan bu bir gereklilik. Avrupa Birliği, 2017 yılında yapılmış bir çalışmada, trafik yoğunluğunda kaybedilen, zaman/yakıt/amortisman yükünün yıllık 100 Milyar Euro olduğunu açıkladı.  Amerika’da yapılan bir çalışmada ise etraflıca düşünülmüş bir araba paylaşım politikasının kısa sürede araç sayısını 3 te 1 oranında azaltacağı bulunmuş. Dolayısı ile “Araba Sevdası” artık eninde sonunda çözülmesi gereken bir sorun olarak net bir şekilde önümüzde duruyor.  Otomotiv sektörünün en büyüğü 4-5 gelişmiş ülkenin ekonomilerinde bu tür bir evrilmeyi nasıl gerçekleştirebileceğini merak ediyorum, ömrümüz yeterse göreceğiz. Özel sektörün bunu yapmamak için direneceğini de tahmin ediyorum. Ama kanun koyucular, kendi endüstrilerine zarar vermeden bu geçişi planlamaya başladılar görünüyor.  

Almanya bu konuda ciddi çalışmaların yapıldığı ana ülkelerden birisi. Öko-Institut’un bir araştırmasında, araç sahipliğinden caydırıcı bir yaptırım olmadan, araç paylaşımını cazip hale getirmenin çok zor olduğu tespiti yapılmış ve araçlara ek vergi getirilmesi önerilmiş. (https://innovationorigins.com/en/can-car-sharing-contribute-to-a-traffic-transformation/)

Öyle görünüyor ki, dünyanın kaynaklarını verimsiz yatırımlara dönüştürmek yerine, verimi arttıracak düzenlemeler birkaç koldan gelmekte. Gerek kendi şahsi hayatlarımızda gerek işlerimizde gerek endüstrimizde ve gerekse ülke ekonomisinde bu konulara kafa yormamız ve buna göre planlar yapmaya başlamamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Öyle ya, 25 yıl sonra şimdi üretilen araç adetlerinden çok daha az araç üretileceğini öngörüyorsak, otomotiv endüstrimize uzun dönemde bu gözle bakmamız gerekmekte. Otomotiv fabrikaları ve yan sanayisi, Türk sanayisinin ana direklerinden birisi.

Peki ne yapacağız? Aslında en yeşil ve en katma değeri yüksek alana yönleneceğiz. Yazılıma yönleneceğiz. Bugün TOGG kendi ürettiği arabalara, “akıllı cihaz” diyor. İşte o akıl, yazılım demek. Bugün maalesef TOGG’un içindeki yazılımların büyük bir ağırlığı yabancı, eminim zaman içerisinde bu cihazlarda çok daha fazla yerli yazılım olacak, sadece TOGG değil, birçok farklı otomotiv için de yerli yazılım sanayimiz öne çıkacak. Bu konuda hazırlıkları ve planları zamanında yapabilirsek tabi ki.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.