Bir devlet ortaokulunda İngilizce öğretmeni olan bir arkadaşım var. Depremde yıkılma tehlikesi olan bir başka okul onların okulunu kullanmaya başlamış. Genel bir pratik oluşmuş bu konuda, okulların birisi daha erken saatte başlıyor, diğeri de epey geç bir saatte bitiriyormuş. Anladığım kadarı ile onların okul artık saat 13:30 da derslere başlıyor, 7:30 da bitiriyormuş. Biraz dertliler, çünkü öğrenciler o geç saatlerde konsantre olamıyormuş. Ders süreleri biraz kısaltılsa her şey bir miktar daha mantıklı hale gelecekmiş ama onların ilde bunu yapmıyorlarmış, sanırım İl Milli Eğitim Müdürünün inisiyatifi bu yönde olmamış.
Okulla ve eğitimle ilgili o kadar çok şikâyeti vardı ki, hemen her konuştuğum öğretmende duyduğum şeyler zaten. Müfredat güncel değil, öğrencileri konsantre edemiyoruz, veliler ilgilenmiyor, sınıfta kalmakta olmadığından boş kâğıda bile 40 – 50 verip geçiriyoruz diyor. Hatta birkaç yıl önce bir müfettiş, doğrudan arkadaşıma, “Öğrenci okula çantasıyla gelip akşamda çantasıyla eve gidiyorsa derslerini geçecek kardeşim.” demiş. Anlaşılan devletimiz okullardan beklentiyi devlet memuru yetiştirsin yeterli gibi bir beklentiye sahip. Öyle ya, bugün birçok memur işe gidip geliyorlar ve maaşlarını hakkediyorlar. Bir başka şikâyeti ise dönem ortasında, İngilizce ve Türkçe derslerinde sınav sistemi değiştirilmiş. Konuşma, dinleme ve açık uçlu sorularla yapılsın yazılılar ve ayrı sınavlar olarak yapılsın, tek bir not verilsin demiş Millî Eğitim Bakanlığı. Şikâyet tabi ki hedeflenen amaçtan değil, elbette okuduğunu anlama, konuşabilme, kendini ifade edebilme ölçülmeli. Dil eğitiminin çoktan seçmeli test yapılması büyük bir hata ve bu hatadan dönülmüş. Şikâyet ise, bu geçiş ile ilgili bir uygulama birliği yok, planlama yapılmamış, her şey öğretmenlere bırakılmış. Bakanlık, “Bakın, bir şekilde halledin işte…” demiş anlaşılan. Ayrıca LGS sınavında test usulü devam edecek mi? Orada da dil sınavları da aynı şekilde değişecek mi belli değilmiş. Planlama, ön hazırlık yapmadan tüm dil öğretmenleri aniden tek sınav yerine üç sınav yapmak zorunda şimdi ve nasıl değerlendireceklerini de bilmiyorlar.
Benim bu yazıyı kaleme almama iten olay ise öğleden sonra zaman diliminde eğitim yapan bu okuldaki müdür, bu sene 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni için saat 15:30 da tüm öğretmenleri okula çağırmış. Arkadaşımın cuma günü dersi yok, üstüne üstlük okuldaki öğretmenler “10 Kasım sabahı, 9:05’de, sabah diliminde eğitim yapan okul zaten Anma Töreni yapacak, bizim bir daha tören yapmamız gerekli mi?” diye sorduklarında aldıkları cevap: “Hem tören yapılacak hem de o gün dersi olmayan öğretmenler bile törene katılacak, gelmeyenlere disiplin cezası uygulanacak” olmuş.
Şimdi size de saçma geldi değil mi bu uygulama? Bu ahmaklık ve çaresiz inanmışlık düzeyini algılamak gerçekten çok zor. Bu aslında tepeden inme, soru ve yorum almadan otoriter yöneticiliğin en çarpıcı örneklerinden birisi olsa gerek.
Düşünün mesela 14 yaşında bir ortaokul öğrencisisiniz ve 10 Kasım saat 9:05 de ebediyete göçmüş Mustafa Kemal Atatürk’ü o gün 15:30 da anmak zorundasın diyen bir eğitim sisteminde okula gidiyorsunuz. Ne bu konuda itiraz hakkı bulunmayan öğretmene, ne de böyle ahmakça çıktılar üretebilen bir eğitim sistemine güveniniz kalmayacaktır.
Devlet, vatandaşların ürettiği vergiler ile, devletin ve milletinin sürdürülebilirliğini sağlasın diye görevlendirilen profesyoneller topluluğuna verilen ad ise, burada görevi suiistimal söz konusudur. Eğitim sisteminin her yeri dökülürken, sorgusuz sualsiz bu tür garip uygulamalara gark olmuş bir eğitim makinasının varlığı, yokluğundan daha zararlı görünmekte bana. Yanılıyor muyum? Çocuklarımızı, en değerli varlıklarımızı, vatanımızın ve milletimizin geleceğini teslim ettiğimiz okullarımıza biraz daha yakından bakmaya devam edeceğim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alim Küçükpehlivan
10 Kasım saat 15:30
Okulla ve eğitimle ilgili o kadar çok şikâyeti vardı ki, hemen her konuştuğum öğretmende duyduğum şeyler zaten. Müfredat güncel değil, öğrencileri konsantre edemiyoruz, veliler ilgilenmiyor, sınıfta kalmakta olmadığından boş kâğıda bile 40 – 50 verip geçiriyoruz diyor. Hatta birkaç yıl önce bir müfettiş, doğrudan arkadaşıma, “Öğrenci okula çantasıyla gelip akşamda çantasıyla eve gidiyorsa derslerini geçecek kardeşim.” demiş. Anlaşılan devletimiz okullardan beklentiyi devlet memuru yetiştirsin yeterli gibi bir beklentiye sahip. Öyle ya, bugün birçok memur işe gidip geliyorlar ve maaşlarını hakkediyorlar. Bir başka şikâyeti ise dönem ortasında, İngilizce ve Türkçe derslerinde sınav sistemi değiştirilmiş. Konuşma, dinleme ve açık uçlu sorularla yapılsın yazılılar ve ayrı sınavlar olarak yapılsın, tek bir not verilsin demiş Millî Eğitim Bakanlığı. Şikâyet tabi ki hedeflenen amaçtan değil, elbette okuduğunu anlama, konuşabilme, kendini ifade edebilme ölçülmeli. Dil eğitiminin çoktan seçmeli test yapılması büyük bir hata ve bu hatadan dönülmüş. Şikâyet ise, bu geçiş ile ilgili bir uygulama birliği yok, planlama yapılmamış, her şey öğretmenlere bırakılmış. Bakanlık, “Bakın, bir şekilde halledin işte…” demiş anlaşılan. Ayrıca LGS sınavında test usulü devam edecek mi? Orada da dil sınavları da aynı şekilde değişecek mi belli değilmiş. Planlama, ön hazırlık yapmadan tüm dil öğretmenleri aniden tek sınav yerine üç sınav yapmak zorunda şimdi ve nasıl değerlendireceklerini de bilmiyorlar.
Benim bu yazıyı kaleme almama iten olay ise öğleden sonra zaman diliminde eğitim yapan bu okuldaki müdür, bu sene 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni için saat 15:30 da tüm öğretmenleri okula çağırmış. Arkadaşımın cuma günü dersi yok, üstüne üstlük okuldaki öğretmenler “10 Kasım sabahı, 9:05’de, sabah diliminde eğitim yapan okul zaten Anma Töreni yapacak, bizim bir daha tören yapmamız gerekli mi?” diye sorduklarında aldıkları cevap: “Hem tören yapılacak hem de o gün dersi olmayan öğretmenler bile törene katılacak, gelmeyenlere disiplin cezası uygulanacak” olmuş.
Şimdi size de saçma geldi değil mi bu uygulama? Bu ahmaklık ve çaresiz inanmışlık düzeyini algılamak gerçekten çok zor. Bu aslında tepeden inme, soru ve yorum almadan otoriter yöneticiliğin en çarpıcı örneklerinden birisi olsa gerek.
Düşünün mesela 14 yaşında bir ortaokul öğrencisisiniz ve 10 Kasım saat 9:05 de ebediyete göçmüş Mustafa Kemal Atatürk’ü o gün 15:30 da anmak zorundasın diyen bir eğitim sisteminde okula gidiyorsunuz. Ne bu konuda itiraz hakkı bulunmayan öğretmene, ne de böyle ahmakça çıktılar üretebilen bir eğitim sistemine güveniniz kalmayacaktır.
Devlet, vatandaşların ürettiği vergiler ile, devletin ve milletinin sürdürülebilirliğini sağlasın diye görevlendirilen profesyoneller topluluğuna verilen ad ise, burada görevi suiistimal söz konusudur. Eğitim sisteminin her yeri dökülürken, sorgusuz sualsiz bu tür garip uygulamalara gark olmuş bir eğitim makinasının varlığı, yokluğundan daha zararlı görünmekte bana. Yanılıyor muyum? Çocuklarımızı, en değerli varlıklarımızı, vatanımızın ve milletimizin geleceğini teslim ettiğimiz okullarımıza biraz daha yakından bakmaya devam edeceğim.