SON DAKİKA
Hava Durumu

#Zafer Partisi

Ekometre - Zafer Partisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Zafer Partisi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Karamahmutoğlu: Demokratik seçimler tasfiye ediliyor Haber

Karamahmutoğlu: Demokratik seçimler tasfiye ediliyor

Türkiye gündemini değerlendiren Azmi Karamahmutoğlu: Bugün 15 Eylül, Türk demokrasi yaşamının ağır bir sınavdan geçeceği bir gün olarak bekleniyordu. Fakat süre almak istedi müdahalede bulunan taraf, Türkiye’mizde açlıkla baskı altına alınan, fakirleştirilen halkımızın sofrasından çalınan ekmeğinden sonra, şimdi de en temel vatandaşlık hakları ve demokratik hakları elinden alınmak, çalınmak isteniyor. Bunlar tehdit altında. Türkiye bir demokrasi mücadelesiyle karşı karşıya ve Zafer Partisi verilen demokrasi mücadelesinde, Türk demokrasisinin kökleşmesi ve güçlenmesi için her türlü çabanın içinde bugüne değin olduğu gibi, bundan sonra da olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, ana muhalefet partilerinden biri olarak bir anti-demokratik müdahaleyle karşı karşıya. 2023 yılının 4-5 Kasım günlerinde yapmış olduğu, 38. Büyük Kurultayının mahkeme kararıyla iptalinin görüşüldüğü bugünkü davada ara karar verilerek, duruşma bir buçuk ay sonraya, 24 Ekim 2025 tarihine ertelendi. Bu günlerde 1946 seçimlerinde zamanın iktidarınca uygulanan ‘Açık oy gizli sayım’ skandalına benzer, o skandaldan sonra Türk demokrasi tarihinde ülkemizde yaşanan en büyük skandala, yargı bir kaldıraç olarak kullanılarak, kullanılma suretiyle imza atılıyor. Ana Muhalefet Partisi'nin tamamen bu işle görevli olan Yüksek Seçim Kurulu'nun, denetimi altında yapılmış ve hukuken sonuç doğurmuş olan kongresi, bu konuda hukuken görevsiz başka bir mahkeme tarafından, bütün sonuçlarıyla birlikte yok hükmünde mutlak butlan olarak sayılmaya çalışılıyor. İleride mutlaka demokrasi tarihimizde ayıplı günlerden biri olarak anılacak olan bugün, sürecin içerisindeki bütün aktörleriyle birlikte ve AKP'nin kurumsal kimliğiyle birlikte, bu ayıplı anılmaktan kurtulamayacaktır. Muhalefet Partilerinden biri olan AKP hükümetinin karşısındaki partilerden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi'nde yaşatılanlar, yargısal iş ve işlemler gibi gösterilse de özünde siyasal sonuçlar doğuran bir siyasal müdahale olduğu apaçık meydandadır. Muhalefetin yargı marifetiyle sindirilmeye çalışıldığı günlerden sonra, bugünlerde AKP-Bahçeli iktidarının karşısında olan muhalefet partilerinin, yine yargı marifetiyle şekillendirilmesine tanık oluyoruz. Sindirilmesinden sonra muhalefet şimdi de şekillendiriliyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçmeninin tercihini mahkeme kararıyla yok sayan, CHP delegelerinin iradesinin gaspı anlamına gelebilecek bu yargı kararları, elimizde demokrasi adına kala kala sadece seçme hakkımız kalmışken, şimdi bu seçme hakkımızın bile kullandırılmayacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Rüşvetle kongre seçimlerinin kazanıldığını iddia edip, kurultay seçim sonuçlarının iptal edildiği ülkemizde, başka partiden seçilmiş belediye başkanlarını iktidarda bulunmanın gücüyle, transfer ederek hükümetteki AKP'ye katıyorlar. AKP bu transferler yoluyla seçimsiz bir yöntemle il ve ilçe belediyeleri kazanıyor. Havuç ve sopa ile mi yatırım rüşveti, tehdit veya şantaj ya da en masum ifadesiyle, vaatlerle mi bu belediye başkanlarını muhalefet partisinden istifa ettirip, iktidar partisi AKP'ye geçirtildiği sorusu zamanla cevabını bulacaktır. Siyasal partiler demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır ve en önemlilerindendir. AKP hükümeti başta siyasal partiler olmak üzere ülkemizin bütün demokratik kurumlarına saldırıyor. Böylece muhalefeti işlevsizleştirmeye çalışırken, gerçekte sonuç olarak doğrudan siyaseti de işlevsizleştiriyor ne yazık ki. Tayyip Erdoğan iktidarı Türkiye'yi içine yuvarladığı ekonomik buhranda, Türkiye'yi içine yuvarladığı bu açlıkla yoklukla sınanan bir dönemde, halkımız yoklukla, fukaralıkla, açlıkla boğuşurken, bu geniş halk kitlelerini şimdi bir de demokrasi ve en temel bireysel haklar mücadelesini, demokratik haklar mücadelesini vermek zorunda bırakıyor. Vatandaşlarımız şimdi de böylesi bir mücadelenin içine itiliyor. Bilindiği gibi ilk olarak Zafer Partisi'nin Sayın Genel Başkan Ümit Özdağ örneğinde olduğu gibi, yargı yoluyla, tutuklamalarla toplumun önündeki politik şahsiyetler siyaset yapamaz hale getiriliyor. Hatta bazıları siyasi yasaklı hale getiriliyor. Bazıları da siyasi yasaklar getirdikten sonra böylece seçilme hakları elinden alınırken, şimdi de yapılmış olan kongrelerle iş başına gelen siyasi parti örgütlerinin yöneticilerini mahkeme kararıyla görevden alarak, genel seçmenin oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak, seçilme hakkından sonra vatandaşların önemli bir kısmının seçme hakkını da ellerinden alıyor. Adeta ülkemizde demokratik seçimler tasfiye ediliyor. Seçimli demokrasinin mezarı kazılıyor. Yani belki sancılı, inişli çıkışlı, inkıtalı bir geçmişe sahip olsa da ülkemizde ilerleyen, gelişen bir seçimli demokrasi işleyişi rejimi vardı, şimdi bu seçimli demokrasinin mezarı kazılıyor. Birinci yılına yaklaşmakta olan PKK terör örgütüyle yürütülen pazarlığın, içerisindeyiz ve sonuçlarına ilişkin vaat edildiği gibi, umut var emareler görülmediği gibi, kuşkucu yaklaşanların şüphelerini haklı çıkartacak vahim işaretler alınıyor. Söyleyegeldiğimiz gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Bölücü Kürtçü terörün, Suriye'deki gibi, yine aynı şekilde Türkiye'de de başka bir isim altında, terör saldırılarını sürdürebileceği olasılığını göz ardı etmemeliyiz. Bu olasılığı göz ardı etmek, gaflete düşmek demektir. Bugüne değin PKK terörü konusunda gayet uyanık, dikkatli ve tetikte davranan güvenlik güçleri, bundan sonra da bu uyanıklığını devam ettirmeli, siyasilerin onların önüne sermiş olduğu gaflet tuzağına düşmemelidir. Zafer Partisi olarak başından beri söylemiş olduğumuz husus, PKK narko-terör örgütü, Türkiye'de sadece tabela indirmiştir. Suriye'de bir başka isimle varlığını silahlı olarak devam ettirmektedir. Yarın Suriye'de olduğu gibi Türkiye'de de bir başka isim altında, yine bölücü Kürtçü terör örgütü olarak devam etmeyeceğinin hiçbir güvencesi garantisi yoktur. Emperyalizmin Türkiye üzerindeki emelleri sürdüğü sürece bölücü Kürtçü terör örgütü, her dönem için kullanışlı bir aparat olacaktır. Beraberinde Devlet Bahçeli'nin bu hafta içerisinde bu pazarlık masasına karşı çıkan Zafer Partisi ve İYİ Parti gibi partilere yönelik söylemiş olduğu, PKK'yı örnek almaları, PKK gibi sorunlu davranmaları önerisini tiksinerek, iğrenerek reddediyoruz Zafer Partisi olarak. Değerli Türk kamuoyu dün 14 Eylül tarihinde Partimiz Zafer Partisi, üçüncü olağanüstü tüzük kurultayını gerçekleştirdi. Tüzük kurultayı yoğun katılımlı geçti partilerimiz açısından. Diğer yanıyla Zafer Partisi'ne üyelik yaptıran, Zafer Partisi'nde siyaset yapmak için Zafer Partisi'nin devleti yönetmek iddiasıyla siyasette var olan, yoksa bir başka partinin genel başkanını cumhurbaşkanı yapmak ya da bir başka partinin genel başkanını cumhurbaşkanlığında tutmak gibi utanılası bir siyaset gütmek yerine, doğrudan devlet yönetimine katılmak için yaptığı siyasete ortak olmak isteyen her kademeden insanlar, özellikle akademiden çok sayıda profesör unvanlı kadrolar Zafer Partisi’ne katılmış ve Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olmak, yer almak için çalışmalar yapmak üzere partimiz bünyesinde yer almışlardır. Parti organlarında da hakeza görev alacaklarını öngörebiliriz pekâlâ. Bunun dışında akademinin dışında da yine kendi alanında başarılı işlere imza atmış, kendi alanında yetkinliğini, yeterliliğini kanıtlamış ve başka partilerde de siyaset yapma deneyimi, particilik yapma tecrübesi olan arkadaşlar bundan sonrası için Türk siyasetinde Zafer Partisi'nde yer alarak siyasal yaşamlarını devam ettirmeye karar almışlardır. Dün Olağanüstü Kurultayımızda partimize katılan bu arkadaşlarımızın her biri çok çok kıymetlidir ve her birine Zafer Partisi'ne hoş geldiniz, ülkeniz için sorumluluk aldığınızdan ötürü her birinize teşekkür ediyorum ve bundan sonrası için de başarılar diliyorum. Bu güzel haberle basın toplantısını sonlandırmak istiyorum. Bugünkü Türk demokrasisi açısından felaketle sonuçlanabilecek bir karar mahkemeden çıkmadı. Ancak ülkemiz bir buçuk ay daha Türk demokrasisine yönelik CHP üzerinden yapılan bu saldırıyla belli ki meşgul edilecek. Biz bir buçuk ay daha okula aç gönderilen çocukları konuşamayacağız, yatağına aç yatırılan çocukları konuşamayacağız, genç işsizleri konuşamayacağız, hayat pahalılığını, yüksek gıda enflasyonunu konuşamayacağız, işsizliği konuşamayacağız. Biz bir buçuk ay daha AKP iktidarının muhalefete dönük siyaseti işsizleştirme, anti demokratik müdahalesini konuşuyor olacağız. Ne yazık ki.

Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın tahliye sonrası basın açıklaması Haber

Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın tahliye sonrası basın açıklaması

Mahkeme, 2 yıl 4 ay hapis cezası verdiği Ümit Özdağ'ın tahliyesine karar verdi. Özdağ, saat 16.30 sularında cezaevinden çıktı. Cezaevi önünde kısa bir açıklama yaptı Prof. Dr. Ümit Özdağ: Sevgili arkadaşlarımız burada gördüğünüz gibi büyük bir neşe içerisinde ve davulla zurnayla karşıladılar. Ancak ortada ne yazık ki davul ve zurnayla neşe içerisinde olabileceğimiz bir Türkiye manzarası yok. Birçok suçsuz insan haksız yere tutuklu olarak şu anda Silivri'de ve değişikçe sahiplerinde kalıyorlar. Hepsine buradan ayrı ayrı selamlarımı yolluyorum. Ekrem Bey'e selamlarımı yolluyorum. Buğra Bey'e selamlarımı yolluyorum. Hiç içeride olmaması gerektiğini düşündüğüm Ayşe Barım Hanımefendi'ye selamlarımı yolluyorum. Özetle bütün haksız şekilde tutuklu olan ve düşman ceza hukuku çerçevesinde tutuklu olan bütün insanlara selamlarımı yolluyorum. Zafer Partisi’nin mensupları, bütün arkadaşlarım haklı olarak benim 5 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmamdan büyük bir sevinç duydular ama bu sevinç adaletsizlik devam ettiği için, düşman ceza hukuku uygulamaları devam ettiği için buruk bir sevinç. İnşallah hukuk devleti tesis edildiğinde bütün yurttaşlar aynı hukuk çerçevesinde bağımsız yargı oluştuğu zaman, şu anda yok çünkü böyle bir yer, bağımsız yargı oluştuğu zaman hep birlikte o zaman sevineceğiz. Ama daha önce kişisel sevinç alanında kalıyor ki bu da sorumluluk mevkiinde olan siyasetin yapmaması gereken bir şey. İnşallah o günleri birlikte görürüz. İnşallah Türkiye'de siyasetçiler basından korkarlar ama basın siyasetçilerden korkmaz. İçeride doğrusu çok vaktiniz oluyor. 10 gazete okuyordum ve üç tane de televizyon kanalının yayın yapılması için Adalet Bakanlığı'na başvurdum. Onlar da kabul ettiler ve bağlattılar. Böylece onları da izleme şansım oldu. Tabii bir de sürekli gelen avukatlar vardı ve ziyaretçiler vardı. Ben de günde aşağı yukarı 10-12 ziyaretçi alıyordum. Bazen 18'e kadar yükseliyordu sayı. Onun için dışarıda ne olup bitiyor büyük ölçüde izleme imkanımız oluyordu. O çerçevede tespitlerimin dışarıya çıkınca değişeceğini, farklılaşacağını düşünmüyorum. Zor bir süreçten geçiyoruz. Yüksek tansiyon hastası olanlar bilirler, yüksek tansiyon vücudun bütün organlarını etkiler. Siyasette de yüksek tansiyon sadece muhalefeti etkilemez. Aslında iktidarı daha fazla etkiler. Yüksek tansiyonlu bir toplum olmaktan hızla çıkmamız gerekiyor ve bu yüksek tansiyonu düşürmek de olağanüstü kolay. Nasıl biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayın. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kararlarını uygulayın. Yeni bir anayasa yapmaktan bahsederken, yeni bir anayasa çalışmalarına başlamadan önce mevcut anayasanın gereklerini yerine getirin ki yeni bir anayasanın talebinin haklılığı olsun, meşruluğu olsun ve sonra da o anayasada nelerin konuşulacağı konuşulabilsin. Sadece bu adımın atılması bile düşman ceza hukuku uygulamasından vazgeçildiği anlamına gelir. Biz bugün bir muhalefet mensubu olarak, muhalefet siyasetçisi olarak anayasanın beni korumadığını biliyorum. Sizi de korumuyor. Yasalar da sizi korumuyor. Bizi korumuyor ama aynı anayasa ve yasalar vatandaşların bir bölümünü iktidara yakın olan bölümünü de koruyor. Bu adil değil. Doğru değil. Bir millete bir hukuk olur. Arzumuz bu.

Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın tutukluluğun devamına karar verildi Haber

Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın tutukluluğun devamına karar verildi

Parti sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu: Değerli arkadaşlar, Silivri yerleşkesindeki duruşma salonunda başlayan mahkeme Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın halkı kin ve düşmanlığa tahrikten açılmış bir davasına ilişkindi. Sayın Özdağ, Silivri Mahpushanesi'nde 5. ayına girmiş vaziyette. İşin doğrusu bugünkü bu duruşmada biz bir tahliye bekliyorduk. Öyle ki ceza almış olsa bile en azından bir karar verilirdi yahut tutuksuz yargılama şeklinde gün verilirdi diye bekliyorduk. Fakat ne yazık ki bunların hiçbiri olmadı. Bugün burada mahkeme tutukluluk halinin devamına karar verip duruşmayı bir sonraki tarihe attı. Türkiye'nin değişik illerinden buraya gelmiş hem Zafer Partililer hem de Zafer Partili olmadığı halde gönüllü, yurtsever insanlar var. Onlar desteğe geldiler. İşin doğrusu bekledikleri bugün burada Ümit hocayla kucaklaşmaktı, onu alıp gitmekti fakat olmadı. Biz yine Sayın Ümit Özdağ'ı Silivri Mahpushanesi'ndeki tek kişilik hücresine bırakıp evlerimize gideceğiz. Bu kararı veren mahkeme heyeti de bu akşam evlerine gidip sıcak yastıklarına, hava çok sıcaksa serin yastıklarına başlarını koyup uyuyacaklar. Fakat Sayın Ümit Özdağ tutuklu bir şekilde yargılamaya devam edecek. Tutukluluk halinin sebebi de kaçma şüphesi ve delilleri karartma şüphesi oysa bütün deliller toplanmış vaziyette bu kuşku artık ortadan kalkmış durumda. Sayın Ümit Özdağ'ın kaçma şüphesinden söz etmek mizaha bile malzeme olamayacak bir iddiadır. Öyleyse bu yargılamada tutuklu yargılama kararında ısrar niyedir diye baktığımızda ta ilk güne 19 Ocak tarihine dönmemiz lazımdır. Eziyet için. Sayın Ümit Özdağ eziyet etmek içindir. O en başından beri yapılanın düşman ceza hukuku olduğunu söylemişti. Bugün Sayın Özdağ'ın savunma avukatlarından akademisyen Prof. Dr. Savaş Özdağ bunu düzeltme yoluna gitti. Düşman ceza hukuku yerine kaba kuvvet tabirini kullandı. Sayın Ümit Özdağ'a kaba kuvvet uygulanıyor. Yani hukuk ve kanunlar değil kaba kuvvet uygulanıyor. Şimdi yeniden tutuklu şekilde duruşmanın devamına karar verilmesi de bir kaba kuvvet halidir, bir düşman ceza uygulamasıdır. Düşman ceza hukuku uygulamasıdır. Yaşadığımız halin kısaca özeti budur. Varsa sorularınızı alabilirim.

Zafer Partisi basın bildirisi Haber

Zafer Partisi basın bildirisi

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonuna, İsrail yoğun hava saldırıları içeren “Demir Kılıç” harekatı ile karşılık vermiştir. Bölgede silahlı çatışmalar halen yoğun olarak devam etmektedir. İsrail’in yakın zamanda Gazze bölgesine yönelik bir “kara harekatına” girişeceği açık kaynaklarda yer almaktadır. Hamas-İsrail çatışması ile birlikte, Türkiye’nin etrafı askeri çatışmalar, riskler ve belirsizlikler daha artmıştır. Rusya-Ukrayna Savaşı, Karabağ Savaşı, Irak ve Suriye’de İç Savaş ve bu bölgede Akdeniz erişimli bir “Terör Koridor Devletçiği” oluşturma gayretleri, Ege’de Yunanistan’ın 22 adamızı işgal etmesi, 13 milyon sığınmacı ve kaçağın oluşturduğu güvenlik, demografi, sosyal ve ekonomi sorunları, çeşitli terör örgütlerinin (PKK/YPG, FETÖ, IŞİD, DHKP vd.) oluşturduğu riskler ile ABD ve Rusya’nın bölgedeki askeri tertiplenmesi dikkate alındığında; Türkiye’nin yeni bir “askeri güvenlik değerlendirmesi” yapması,İhtiyaç duyulan asker sayısını yeniden hesaplaması,Ulusal güvenlik ihtiyaçları kapsamında, askeri istihbarat sistemini geliştirmesi,Türk askerinin geleneksel disiplin ve moralini yüksek tutacak bir Personel Yönetim Sistemi kurulması, Askeri Sağlık ve Yargı sistemini yeniden kurması,Sınırlarda tam kontrolü sağlaması konuları öncelikli ihtiyaçlar olarak görülmektedir. Diğer yanda, Hamas-İsrail çatışmasında, taraflardan Hamas, İsrail’in yok edilmesini amaçlayan ve ateşkes talepleri gibi zorunluluk halleri hariç İsrail ile temas kurmayan bir anlayıştadır. İsrail ise uzun yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze’ye, askeri operasyonla birlikte elektrik, su, gıda ve ilaç gibi insani ihtiyaçların erişimini de kestiğini açıklamıştır. İsrail’in bu tutumunun artık Gazze’yi boşaltmak, sivil halkı bölgeden uzaklaştırmak ve kalanları topluca imha etmek amacına yönelik olduğu düşünülmektedir. Karşılıklı olarak Çatışma Hukukunun (1949 Cenevre Sözleşmesi) yok sayıldığı mevcut angajmanda maalesef sivil halk da hedef olmakta ve taraflar büyük kayıplar vermektedir. Bu risklerden ilki; savaşın bölge ülkelerine sıçrayarak bölge güvenliği ve istikrarı için daha büyük tehlike oluşturmasıdır. Benzer şekilde Gazze’nin boşaltılması ve muhtemel bir kitlesel göç, yeni acılar ve büyük sorunlar doğuracaktır. Anılan riskler ve bu risklerin başta Türkiye olmak üzere, bölge üzerinde oluşturabileceği tehditler dikkate alındığında, acilen aşağıda belirtilen tedbirlerin alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır: Çatışmalar daha fazla büyümeden, taraflar acil bir “ateşkes” için ikna edilmelidir,Ateşkes süreci, Birleşmiş Milletler Teşkilatı gözetiminde, bölge ülkelerinden oluşan ve Türkiye’nin de yer aldığı bir komisyonca yürütülmelidir,Her iki taraf halkının acilen ihtiyaç duyduğu ilaç, gıda, su, elektrik gibi temel insani ihtiyaçların karşılanması için çalışma başlatılmalıdır,Bölgede yeni bir göç hareketi yaşanmamalıdır,Nihai çözüm için, bağımsız bir “Filistin Devleti” kurulması ve Filistin Devletinin “İsrail’in yaşam hakkını” kabul etmesi gerekmektedir. Uzun yıllardır çatışan tarafların artık bu uzlaşı noktasına gelmeyi kabul etmeleri, bölgede birlikte yaşadıkları diğer uluslara karşı da bir sorumluluk ve gereklilik halini almıştır.

Ümit Özdağ, Kemal Kılıçdaroğlu nu destekleyecek Haber

Ümit Özdağ, Kemal Kılıçdaroğlu nu destekleyecek

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Zafer Partisi Genel Merkezi'nde buluştu. Kısa bir görüşmenin ardından ikili beklenen açıklama için kameraların karşısına geçti. Kılıçdaroğlu, "Oturduk konuştuk kurmaylarımız bir araya geldi güzel sonuçlar elde edildi. Umarım Türkiye güzel günlere gebe zaten, çok daha güzel bir atmosferde seçim sonrası tekrar konuşacağız ve Türkiye'yi huzura kavuşturacak adımnları kararlılıkla atacağız" diyerek Özdağ'a teşekkür etti.  "Türkiye'nin en önemli sorunu hiç şüphesiz ülkemizde yaşayan 13 milyon sığınmacı ve kaçağın vatanlarına geri yollanmasıdır" diyerek sözlerine başlayan Ümit Özdağ ise özetle şunları söyledi: "Bu 13 milyon sığınmacı vatanlarına geri yollanmadan ve yenilerinin gelmesi önlenmeden Türkiye'nin ekonomik sorunlarını aşamayız. Vatandaşlık satarak Türk halkının gayrimenkul almasını rahatlıkla sağlayamayız, sokaklarda güvenlik sağlayamayız. Bir ülkede 13 milyon sığınmacıyla ekonomisini güvenliğini doğru bir çizgiye oturtamayız. 14 Mayıs seçimlerine giderken Türk halkından zafer partisi olarak sığınmacıları vatanlarına göndermek için destek istedik.  "Kemal bey'le sığınmacıların gönderilmesi konusunda anlaştık" Birinci turun sonunda gördük ki ortaya çıkan siyasi görünüm iki adayın 28'inde bir ikinci yarış için Türk halkının önüne gideceği çerçeveyi oluşturmuş ve AK Parti Genel Başkanvekili Numan Bey bizi ziyaret etti, destek istedi. Sığınmacılar konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz deyince anlattıkları şey sığınmacıların vatanlarına dönmesini içermiyordu. Kemal Bey'le görüştük Kemal Bey çok net bir şekilde sığınmacıların vatanlarına dönmesi gerektiğini ve bu politikayı izleyeceğnii söyledik. Detayları konuştuk. Zafer Partisi'nin önerdiği bir sene içinde insan haklarına uygun, Suriyelilerin Suriye'de güvenliğini sağlayacak ama Türk ekonomisi için de yükü kaldıracak, sokaklarımızda tekrar güvenliği sağlayacak bir model üzerinde kendisiyle fikir birliğine vardık ve bundan dolayı da Zafer Partisi olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turda destekleme kararı aldık." Destek şartlarını açıklamıştı  Ümit Özdağ, daha önce yaptığı açıklamalarda destek şartlarını 13 milyon sığınmacının gönderilmesi, Cumhuriyetin kuruluş esaslarının, Anayasa'nın ilk 4 maddesinin, 66. maddenin güvence altına alınması, PKK, FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütleriyle mücadele olarak saymıştı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Ekometre En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.