SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sağlık

Ekometre - Sağlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sağlık sektörü tanıtımında yeni dönem Haber

Sağlık sektörü tanıtımında yeni dönem

Yapılan değişiklikler ile sağlık hizmetlerinde reklam yasağı korundu, yönetmeliğin kapsamı Uluslararası Sağlık Turizmi Faaliyetleri’ni içerecek şekilde genişletildi. Sağlık Ajans’ın Kurucu Ortağı Onur Aksakaloğlu, yönetmelikte yaşanan değişikliklerin sektöre etkilerini değerlendirdi. ‘Sağlık Hizmetlerinde Tanıtım ve Bilgilendirme Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik’ 2025 yılında yapılan değişiklikler ile yeni bir hal kazandı. Yeni yapılan değişiklikler ile yönetmeliğin kapsamı Uluslararası Sağlık Turizmi Faaliyetleri’ni içerecek şekilde genişletildi. Yeni değişiklikler ile yurt dışına yönelik dijital tanıtım için yabancı dil ve hedefleme esaslı özel bir istisna rejimi getirildi ve görsel materyaller, sponsorlu içerikler ile hasta memnuniyeti ifadelerine ilişkin kurallar daha sıkı ve ayrıntılı biçimde yeniden düzenlendi. Yeni yönetmelik ile içerikler genişletildi 2023 yılında yürürlüğe giren yönetmelikte reklam yasağı genel ve teorik bir çerçevede belirtilirken, 2025’te yapılan değişiklikle “sponsorlu içerik” ve “hedefleme” kavramları somutlaştırılarak dijital mecra uygulamalarına uygun şekilde yeniden tanımlandı; Türkçe içeriklerde ücretli veya sponsorlu tanıtım yapılamayacağı açıkça vurgulanırken, yabancı dilde ve yurt dışına yönelik tanıtımlar yalnızca Uluslararası Sağlık Turizmi kapsamında ve yurt dışı IP’lerine hedeflenmek koşuluyla yapılabilecek. 2023 yönetmeliğinde sağlık meslek mensupları, kamu ve özel sağlık kuruluşları ile sağlık hizmeti sunan gerçek ve tüzel kişiler tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerinin kapsamı olarak belirtilirken, Uluslararası Sağlık Turizmi ve aracı kuruluşlar ayrı bir teknik rejim olarak detaylı şekilde ayrılmıyordu. 2025’te yapılan değişiklikle kapsam, Uluslararası Sağlık Turizmi Faaliyetlerini de açıkça kapsayacak şekilde genişletildi; bu alanda faaliyet gösteren sağlık tesisleri ve aracı kuruluşlar için ayrı kurallar getirildi, aracı kuruluşların yetki belgesinin site ve sosyal medya hesaplarında görünmesi, URL’de ticari unvan veya işletme adının yer alması ve sağlık tesisi gibi görünmeyip sadece aracılık hizmeti sunma şartı getirildi. Sağlık sektörü dijital pazarlamasında yeni dönem başladı Yönetmelikte meydana gelen değişiklikler ile ilgili görüşlerini aktaran Sağlık Ajans’ın Kurucu Ortağı Onur Aksakaloğlu, “Sağlık hizmetlerinde reklam yasağı devam ederken, özellikle sponsorlu içerikler, hedefleme, görsel kullanımı ve hasta hikayeleri konularında dijital odaklı ve ayrıntılı düzenlemeler getirildi. Türkçe içerik ve yurt içi hedefleme alanı daha da daraltılırken, yabancı dil ve yurt dışı hedeflemeye ise sağlık turizmi çerçevesinde sıkı koşullarla sınırlı bir tanıtım imkanı tanındı. Ayrıca web sitesi ve sosyal medya hesapları, içerik kadar sorumlu kişi, güncellik, kaynak gösterme, link yapısı ve hasta verisi kullanımı gibi teknik zorunluluklara da bağlandı.” dedi.

FMF hastalığına karşı dünyadan ilk klinik ilaç çalışması Haber

FMF hastalığına karşı dünyadan ilk klinik ilaç çalışması

Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gül, FMF’in (Familial Mediterranean Fever) dünyada en çok Türkiye’de görüldüğünü belirterek, kolşisin tedavisine dirençli hastalar için geliştirilen yeni biyolojik ilacın klinik çalışmalarında Türkiye’nin öncü konumda olduğunu söyledi Dünyada en fazla hasta Türkiye’de FMF, özellikle Akdeniz’in doğusunda yaşayan toplumlarda sık görülen, genetik geçişli bir hastalık. Türkiye’de görülme sıklığının 1/1000’den fazla olduğu ve bu nedenle “nadir hastalık” tanımının üzerinde seyrettiği ifade edildi. Bu oranla dünyadaki en fazla FMF hastası Türkiye’de yaşıyor Çocukluk döneminde başlayan, sebebi belirlenemeyen iltihap ataklarıyla seyreden hastalık; karın, göğüs, eklem bölgelerinde ağrıya neden oluyor ve apandisit ya da akciğer enfeksiyonu gibi farklı hastalıkları taklit edebiliyor. Erken tanı ve düzenli tedavi olmazsa, amiloidoz denilen ve böbrek başta olmak üzere organ yetmezliğine yol açan ciddi bir komplikasyon gelişebiliyor Tedavide Kolşisin ve yeni biyolojik ilaçlar FMF tedavisinde ilk seçenek olan kolşisin, atakların önlenmesinde ve amiloidoz riskinin azaltılmasında etkili. Ancak hastaların yaklaşık %5–10’u bu tedaviye yeterince yanıt vermiyor ya da yan etkiler nedeniyle ilacı kullanamıyor. Bu durumda IL-1 inhibitörü biyolojik ilaçlar devreye giriyor Türkiye, Rusya, Gürcistan ve Ermenistan merkezli yürütülen yeni bir ilaç çalışmasında, kolşisine dirençli FMF hastaları için umut verici sonuçlar elde edildi. Faz 2 aşamasında olan bu ilacın erken dönem bulgularının Ekim ayında Amerikan Romatizma Cemiyeti’nin kongresinde açıklanacağı duyuruldu “Hastalar yeni tedavilere erken ulaşabilecek” Prof. Dr. Ahmet Gül, Türkiye’de hasta sayısının fazlalığının klinik araştırmalarda ülkeyi önemli bir merkez haline getirdiğini belirterek şunları söyledi: “Türkiye, FMF hastalığında hem genetik araştırmalar hem de yeni tedavilerin geliştirilmesi açısından kritik bir ülke. Bu çalışmalar sayesinde hastalarımız yeni ilaçlara çok daha erken ulaşma şansı buluyor. IL-1’i engelleyen yeni tedavilerin artması, hastaların ataksız bir hayat sürmesi ve amiloidoz komplikasyonunun önlenmesi açısından büyük önem taşıyor.” Uzmanlar, hastaların tedaviye uyumunun artırılması, düzenli ilaç kullanımının teşvik edilmesi ve yeni ilaç seçeneklerinin geliştirilmesiyle FMF’in yol açtığı sağlık yükünün önemli ölçüde azaltılabileceğini vurguluyor.

Yapay zekayla dertleşmenin gizli tehlikeleri Haber

Yapay zekayla dertleşmenin gizli tehlikeleri

Akıllı algoritmalar, sohbet robotları, hatta terapist görevini üstlenen yapay zeka destekli uygulamalar insan zihniyle karmaşık bir dansa tutuşmuş durumda.. Günümüzde yapay zeka ile dertleşenlerin sayısının hızla arttığını, oysa bu dertleşmenin gizli tehlikeler içerebildiğini belirten Acıbadem Ataşehir Hastanesi’nden Uzman Psikolog Meysenaz Koser “Sosyal medya algoritmalarının bizim ne istediğimizi bizden önce bilmesi, duygularımıza cevap veren sanal asistanlar ve ‘terapi botları’ günümüzde sıradanlaştı. Bazı kullanıcılar, yapay zeka ile kurdukları etkileşimi bir ‘dijital dostluk’ olarak tanımlıyor. Hatta yalnızlık hissini azalttığını söyleyenlerin sayısı hiç de az değil. Ancak bu durum iki ucu keskin bir bıçak. Zamanla yalnızlaşmadan depresyona dek bir çok tehlikeye neden olabilir” diyor. Uzman Psikolog Meysenaz Koser, yapay zekayla dertleşirken dikkat edilmesi gereken 7 uyarısını sıraladı, ‘dijital dost’unuzla duygusal dertleşmelerinizde gizli tehlikeleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Yüzeysel yanıtlar verdiğini bilin Yapay zekanın yanıtları derin psikolojik destek yerine geçmez. Terapi veya psikolojik yardım sadece insanla yapılır. Zeka modelinin tavsiyeleri yüzeysel ya da genelleyici olabilir. Yapay zeka sorularınıza istediğiniz uzunlukta ve ayrıntılarla yanıt verse de sizin yaşadığınız deneyimin anlamını tam olarak kavrayamaz. Duygularınızı hissettiğini sanmayın Her bireyin ruhsal deneyimi eşsiz ve derinliklidir, bu derinliğin tamamı algoritmalarla kapsanamaz. Yapay zeka duyguları anlayabilir ama hissetmez, gerçek empati kuramaz. Sizi destekleyici görünse de, bu bir programlanmış yanıttır, içtenlik değil. Unutmayın, duygularınız ‘analiz edilecek veri’ değil, sizin yaşanmışlıklarınız ve ruhunuzun derinliklerinde hissettiklerinizdir. Gerçek ilişkilerin yerini tutmaz Uzman Psikolog Meysenaz Koser “İnsan ruhu canlı ilişkilerle iyileşir; yüz yüze temas, jest, ses tonu, göz teması gibi. Yapay zeka ile kurulan bağlar tek taraflı ve yapaydır. Kişi, yapay zekayla geçirdiği zamanın tatmin edici olduğunu düşünerek gerçek insan ilişkilerinden uzaklaşabilir. Sosyal bağlar zayıflayıp, aile, arkadaş ya da iş çevresindeki etkileşimlerde azalma yaşanabilir” diyor. Alışkanlık haline getirmeyin Sadece yapay zekaya dert anlatmak, alışkanlık haline gelirse sosyal kaçınmayı ve yalnızlığı artırabilir. Oysa insanlarla bağ kurmak hala ruh sağlığının temelidir. Üstelik yapay zeka ile kurulan ilişkide geri bildirimlerin her zaman olumlu ve kabul edici olması, kişiyi gerçek dünyadaki normal çatışmalara karşı savunmasız bırakabilir. Gerçek hayattaki reddedilmeler daha ağır hissedilebilir. Geçici bir rahatlama sağlayabilir ama! Yapay zekaya anlattıklarınızla geçici bir rahatlama hissedebilirsiniz. Ama asıl ihtiyaç duyduğunuz şey, karşılıklı, anlayan bir bilinçtir. Unutmayalım; yapay zeka bir araçtır. İnsan olmak, duyguları hissetmek ve paylaşmakla ilgilidir. Gizliliğe ve zaman kaybına dair bilinçli olun ‘Dijital dost’unuzla kendi duygularınızı paylaşırken kişisel veri güvenliğine dikkat edin. Anlattığınız her şey gelecekte işlenebilecek bir veridir. Öte yandan, yapay zeka ile geçirilen aşırı süre, kişinin kariyeri, eğitimi ya da kişisel gelişimi için ayırabileceği zamanı azaltabilir. Bağımlı hale gelmeyin Uzman Psikolog Meysenaz Koser ”Kişi zamanla yapay zekaya duygusal olarak bağımlı hale gelebilir. Bu da teknolojiden kopamama ve yalnız kaldığında aşırı stres hissetme gibi sonuçlar doğurabilir. Ayrıca zamanla ortaya çıkabilen ‘beni anlayan tek şey bir makine’ düşüncesi, kişiyi yalnızlık ve depresyona sürükleyebilir” diyor.

Kül yağışı sağlığı tehdit ediyor Haber

Kül yağışı sağlığı tehdit ediyor

“Orman yangınları yalnızca doğayı ve ekosistemi değil, soluduğumuz havayı da ciddi şekilde tehdit ediyor” diyen Uzm. Dr. Banu Özdemir Genç, özellikle küçük çocuklar, yaşlı bireyler, kronik solunum hastalığı olanlar ve hamile kadınların kül ve duman nedeniyle ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti. Uzm. Dr. Banu Özdemir Genç, özellikle küçük çocuklar, yaşlı bireyler, kronik solunum hastalığı olanlar ve hamile kadınların kül ve duman nedeniyle ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti. Genç, “Yangınlar, ormanları ve hayvanları yok ettiği gibi havayı da oldukça olumsuz etkiliyor. Yangın dumanındaki küçük ya da büyük partiküller havaya karışıyor. Özellikle küçük çocuklar, yaşlılar, astım, KOAH ve kalp hastaları yangın dumanından ve küllerinden en çok etkilenen gruptur” dedi. “Kül yağışı sonrası solunum sistemi zarar görebilir” Uzm. Dr. Banu Özdemir Genç, “Kül yağışı sonrası solunum yolları çeşitli şekillerde olumsuz etkilenebilir. Özellikle volkanik patlamalar, orman yangınları veya endüstriyel kazalar sonrası havaya karışan ince kül parçacıkları, solunum sistemi üzerinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Orman yangını dumanından yayılan parçacıklar farklı boyutlarda olsa da yaklaşık %90’ı, saç telinin otuzda biri kadar küçük olan ince parçacıklardan (PM2.5 yani 2.5 mikron çapında veya daha küçük parçacıklar) oluşur” ifadelerine yer verdi. “Duman ve partiküller solunum ve kalp sağlığını etkiliyor” Genç, “Bu ince partiküllerin (PM2.5, PM10) solunması, burun, boğaz ve akciğerlere kadar ulaşabilir. Akciğer hastalığı olan kişiler her zamanki kadar rahat nefes alamayabilir; öksürük, balgam, göğüste rahatsızlık, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmalar yaşayabilir. Kalp hastalığı olan kişilerde ise göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı veya yorgunluk görülebilir. Uzun süreli maruziyet, kronik solunum hastalıklarının kötüleşmesine neden olabilir” dedi. “Alerjik reaksiyonlar şiddetlenebilir” Genç, “Bazı kişilerde kül, alerjik semptomları artırabilir. Hapşırık, burun akıntısı ve gözlerde yanma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Özellikle hassas bireylerde solunum kapasitesinde geçici ya da kalıcı azalma görülebilir” dedi. “Kül ve dumanın en çok etkilediği gruplar” “Kül ve dumanın etkilediği risk grubunda kronik solunum hastalığı olanlar (astım, KOAH), yaşlı bireyler, çocuklar ve bebekler, hamile kadınlar ile kalp-damar hastaları yer alır” diyen Uzm. Dr. Banu Özdemir Genç, “Yaşlı bireylerde solunum sistemi daha zayıf olduğundan etkilenme riski yüksektir. Çocukların ve bebeklerin akciğerleri hâlâ gelişme aşamasında olduğu için kül parçacıklarına karşı daha hassastırlar. Hamile kadınlarda ise solunan zararlı partiküller hem anne sağlığını hem de bebeğin gelişimini etkileyebilir. Kül partikülleri, sadece solunum sistemini değil, dolaylı olarak kardiyovasküler sistemi de olumsuz etkileyebilir” dedi. “Kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için alınması gereken önlemler” “Bu nedenle korunma oldukça önemlidir” diyen Genç, “Özellikle risk grubundakiler dışarı çıkmaktan kaçınmalıdır. Maske takılmalı, tercihen N95 veya FFP2 tipi maskeler tercih edilmelidir. Cam ve kapılar kapalı tutulmalı, iç ortamda hava temizleyicileri kullanılmalıdır. Araç kullanılıyorsa iç hava sirkülasyonu moduna alınmalıdır. İç ortam hava kalitesinin düşük olduğu, yangından etkilenmiş yapılar veya yakınlarında duman ve kül kalıntısı olan yerlerde temizlik yapılırken, külü ve kalıntıları dağıtıp tekrar havaya karıştıracak eylemlerden uzak durulmalı; yeterli havalandırma ve diğer koruyucu önlemler alınmalıdır” açıklamalarında bulundu.

Sağlıkta sistem değişiyor Haber

Sağlıkta sistem değişiyor

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan yasa değişikliği teklifi ile sağlıkta yeni bir dönemin kapıları aralanacak. İnşallah, çok kısa bir süre içinde yeni bir dönem başlayacak. Sağlık sistemimizi ileri taşıyacak bir dizi köklü değişiklik hayata geçirilecek." ifadesini kullandı. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından, TBMM Başkanlığı'na sunulan Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nda yapılacak düzenlemeye ilişkin açıklama yaptı. Bugünün tarihi bir gün olduğunu belirten Memişoğlu, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan yasa değişikliği teklifiyle sağlıkta yeni bir dönemin kapıları aralanacak. İnşallah çok kısa bir süre içinde yeni bir dönem başlayacak. Sağlık sistemimizi ileri taşıyacak bir dizi köklü değişiklik hayata geçirilecek. Organ bağışında dijital başvuru imkanının sunulduğu ve bağışçı kararının esas alındığı yeni bir yapıya kavuşulacak." değerlendirmesinde bulundu. Bakan Memişoğlu, söz konusu değişikliğinin olması durumunda, özel hastane kadrosunda çalışan hekimlerin 2 sağlık kuruluşunda hizmet sunabilmesinin mümkün olacağını, kazançlarının hem kıdem tazminatlarına hem de emeklilik kazanımlarına yansıyacağını bildirdi. "Tıbbi işlem ve uygulamalar için onay dijital ortamda alınabilecek" Değişikliğin içeriğine ilişkin bilgi veren Memişoğlu, sağlık hizmetlerinin yeni sağlık meslek tanımlarıyla güçlendirileceğine ve optisyenlerin meslek örgütlerinin aktif hale getirileceğine işaret etti. Memişoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Tıbbi işlem ve uygulamalar için hasta ve hasta yakınlarının onayı artık dijital ortamda alınabilecek. Onay süreçleri daha pratik biçimde tamamlanarak acil vakalarda ve uzaktan sağlık hizmeti sunumunda kolaylık sağlanacak. İlaç tedarik zinciri ve tıbbi cihaz alanlarında denetimler artırılarak bir dizi yeni güvenlik adımı hayata geçirilecek. Özel sağlık kurum ve kuruluşlarının tanıtım ve bilgilendirme faaliyetleri daha sıkı biçimde takip edilecek." Aldatıcı ve yanıltıcı tanıtım ve reklam faaliyetlerinde bulunarak ticari kazanç elde etmek isteyenlere geçit verilmeyeceğinin altını çizen Memişoğlu, sürdürülebilir ve kontrollü üretim modeliyle tıbbi kenevirden elde edilen ilaçların, özel tıbbi amaçlı gıdaların ve kişisel bakım ürünlerinin üretimi ve satışının daha sıkı kurallara bağlanacağını, ruhsatlandırma ve takip işlemlerinin yalnızca Bakanlık tarafından yürütüleceğini bildirdi. Memişoğlu, şunları kaydetti: "Bugün geldiğimiz noktada, sahip olduğumuz bilgi birikimi, teknik kapasite ve nitelikli insan gücüyle çok daha ötesini hedeflediğimizi açıkça ifade etmek istiyorum. Sağlıklı Türkiye Yüzyılı ve Küresel Sağlıkta Lider Türkiye vizyonumuza emin adımlarla ilerlediğimizin bir kez daha altını çiziyorum. Yasa değişikliği teklifinin hazırlanmasında emeği geçenlere gönülden teşekkür ediyor, ülkemiz, milletimiz ve büyük sağlık ailemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum."

Çağın sessiz çığlığı: UYKUSUZLUK Haber

Çağın sessiz çığlığı: UYKUSUZLUK

Psikiyatri Uzm. Dr. Pelin Taş: “Uyku sorunu olan hastaların yaklaşık %50’si psikiyatrik tanı alabiliyor” Uyku Bozuklukları, Psikiyatrik Hastalıkların hem sebebi hem de sonucu olabiliyor… Öyle ki, uyku problemleri tek başına hem ruh sağlığı etkiliyor hem de günlük hayatta akla gelebilecek pek çok hastalığın habercisi olabiliyor. Eskilerin ‘uyusun da büyüsün’ sözü bir dönem unutulmuş olsa da günümüzde hem çocuklar hem yetişkinler hem de ileri yaş bireyler için yaşam kalitesi adına uykunun önemini tekrar gün yüzüne çıkarıyor. Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın, yeterli ve kaliteli uyku hakkında ‘sağlıklı yaşam için vazgeçilmez unsurların başında gelir’ yorumunu yapıyor. Uyku sağlığı ve bozuklukları hakkında bilgi veren Uzm. Dr. Meliha Aydın; “Uyku hem bağışıklık sisteminin düzgün çalışabilmesi hem de başta beyin ve sinir dokuları olmak üzere, vücudun geri kalanında uyumlu ve düzenli bir fizyolojik ortam sağlanabilmesi için hayati bir ihtiyaçtır. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) verilerine göre insomnia yani uykusuzluk, toplumda en sık görülen uyku bozukluğudur. Buna göre tüm yetişkinlerin üçte birinde uykusuzluk belirtilerinin izlendiği yapılan bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Bu, yetişkinlerin yüzde 6 ila 10’unda ise ‘uykusuzluk’ tanısı alacak derecede şiddetli belirtiler izlenir. “diyor. TEDAVİ EDİLMEYEN UYKUSUZLUK CİDDİ HASTALIKLARA YOL AÇIYOR Tedavi edilmeyen uyku bozukluklarının günlük hayatı giderek zorlaştırdığına değinen Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın; “Uyku problemleri, sosyal hayatın etkilenmesi, sabah yorgunluğu, sabah baş ağrısı, dikkati toplamada bozukluk, unutkanlık, işte başarısızlık, trafik kazalarında artış, kalp sorunları, hipertansiyon, sinirlilik, mide yanması, bazı reflü çeşitleri de dahil olmak üzere mide ve bağırsak hastalıkları, obezite, depresyon, cinsel isteksizlik, kan hastalıkları ve geceleri idrar sorunları gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen pek çok rahatsızlığa yol açabilir. Günlük yeterli ve kaliteli uyku uyuyamayan kişilerde hayatı tehdit edebilecek düzeyde sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Bu açıdan uykusuzluğun tedavi edilmemesi, yetersiz ve kalitesiz uykuya yol açarak birçok komplikasyonun gelişmesine olanak verir: Obezite ile birlikte kalp-damar sağlığının bozulması Diyabet, yüksek tansiyon gibi kronik rahatsızlıklar Bağışıklık sisteminin zayıflaması ve buna bağlı sık enfeksiyon hastalığı gelişmesi İnme gibi beyin-damar hastalıkları ile buna bağlı epilepsi gelişmesi Astım gibi bağışıklık sistemi ile alakalı akciğer problemleri Anksiyete, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar Konsantrasyon düşüklüğüne bağlı trafik kazası gibi günlük yaşamda hayatı tehdit edebilecek durumların gelişmesi Okul veya iş performansında ciddi düşüş ve buna bağlı sosyal sorunlar Hafızanın zayıflaması Cinsel fonksiyon bozuklukları Teşhis için ilk adım: uyku testi (POLİSOMNOGRAFİ) Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın; “Polisomnografi (PSG) yani uyku testi, uyku ile ilgili hastalıkların tanısında sıklıkla başvurulan bir yöntem. Bu içerikte; hastanın gece uykusu sırasında beyin dalgaları, solunum düzeni, kas aktiviteleri, kanındaki oksijen düzeyi, göz hareketleri gibi yaşamsal faaliyetleri kayıt altına alınır. Ayrıca hastanın uyku esnasındaki görüntüsü de kaydedilerek ileriki değerlendirmeler için saklanır. Polisomnografi ile elde edilen tüm bu bilgiler ışığında hastada uyku apnesi tanısı olup olmadığına karar verilir. Uyku apnesi durumunda multidisipliner bir yaklaşım ile onun üzerine eğilmek faydalı olacaktır. Bu süreçte hastaya yaklaşım, sadece tedavi değil aynı zamanda önemli “yaşam tavsiyeleri” vermektir. İnsomnia rahatsızlığında kişiler yakınları tarafından desteklenmesi de son derece önemlidir. Hasta yakınlarının doğru ve yeterli düzeyde bilgilendirilmesi, hastaların günlük yaşam pratiğinde yaşadıkları sorunlar hakkında farkındalıklarının arttırılması da tedavi sürecinde önemli bir destek olacaktır. Hastaların uyku kalitesinin arttırılmasına yönelik tedbirlerde aile bireyleri aktif rol üstlenmeli, hastaların yeterli ve kaliteli uyku alabilmeleri için gerekli hassasiyeti göstermelidirler” diyor. Psikiyatrik hastalıkların sessiz ortağı: Uyku bozuklukları Uyku bozuklukları ve psikiyatrik hastalıklar hakkında konuşan Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Psikiyatrist Uzm. Dr. Pelin Taş ise iyi bir ruh haline sahip olabilmek için sağlıklı bir uyku rutinin önemine dikkat çekiyor. Psikiyatrist Uzm. Dr. Pelin Taş; “Uyku bozuklukları psikiyatrik hastalıkların hem sonucu hem de sebebi olarak karşımıza çıkabiliyor. Ruhsal hastalığı olan bireylerin yaklaşık %50-80’inde uyku sorunu bulunmakla birlikte, uyku sorunu olan hastaların da yaklaşık %50’si psikiyatrik tanı almaktadır. Uyku sorunları birçok psikiyatrik hastalık için tanı ölçütlerinin bir parçasıdır. Depresyonda, anksiyete bozukluklarında, duygudurum bozukluklarında, bağımlılıklarda ve bilişsel bozukluklarda sıklıkla uyku bozuklukları görülebiliyor.” Psikiyatrist Uzm. Dr. Pelin Taş, psikiyatrik hastalıkların tedavisinde yalnızca ilaç ve terapi değil, uyku hijyeninin de düzeltilmesi öneriyor. Bu anlamda yapılması gerekenler ise: Her gün aynı saatte yatılmalı ve sabahları aynı saatte kalkılmalıdır. Eğer aynı saatte yatıp uykuya dalamıyorsanız bile sabah kalkış saatiniz mutlaka aynı olmalıdır. Uykunuz gelmeden yatağa girmemeli, yattıktan sonra yarım saatten daha fazla süre uyuyamaması halinden yataktan kalkıp loş ışıkta kitap okuma, sakin bir belgesel izleme veya dinlendirici bir enstrümantal müzik dinleme gibi rahatlatan etkinliklerde bulunulmalı. Uyku geldiğinde ise yeniden yatağa dönülmeli. Gündüz uyuklamalarından kaçınılmalı. Yatak odasının karanlık ve sessiz olması sağlanmalı. Yatak odası sadece uyumak ve cinsel yaşam için kullanılmalı. Haftada en az üç gün ortalama 30-40 dk düzenli egzersiz yapılmalı. Ancak yatma saatine yakın ağır egzersizler yapılmamalı. Yatağa girmeden bir saat önce elektronik cihazlardan uzaklaşılmalı. Yatma saatine 2 saat kala yemek yeme eylemi sonlandırılmalı. Akşam saatlerinde kafeinli gıdalardan (çay, kahve, çikolata, kola gibi), alkollü içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınılmalı.

Işıkhan: Birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz Haber

Işıkhan: Birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "Vatandaşlarının tamamını genel sağlık sigortası şemsiyesi altına alan ve herkese birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz" açıklamasında bulundu. Işıkhan, kentteki programı kapsamında Mersin Valisi Atilla Toros'u makamında ziyaret etti. Daha sonra merkez Akdeniz ilçesindeki Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hizmet binasının açılış törenine katılan Işıkhan, ramazan ayının hayır ve bereket getirmesini diledi. Işıkhan, SGK'ye yeni yuva kazandırmanın heyecanını yaşadıklarını ifade ederek, "Son derece modern olanaklara ve her türlü donanıma sahip bu eserin, Mersin'imize, Mersinli hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Rabb'im buralarda aziz milletimize hizmet etme yolunda hayırlı, güzel ve nitelikli işler yapmayı nasip eylesin." dedi. Kamu kurumlarının en iyi şartlarda hizmet sağlayabilmesinin önemini vurgulayan Işıkhan, şöyle konuştu: "Kurumlarımız, sosyal devlet anlayışımızı ve güçlü devlet şiarımızı temsil eden mekanizmalardır. Bununla birlikte en az binalarımız kadar güçlü ve kapsamlı bir sosyal güvenlik sistemi, toplumumuzun geleceğe daha güvenli bakabilmesini sağlayacak en önemli unsurlardan birisidir." Işıkhan, SGK'nin, son 23 yılda nüfusun tamamına eşit ve kaliteli sağlık hizmeti sunduğunu, çalışanlar, işverenler ve emekliler arasında hakkaniyetli denge sağlama yolunda önemli mesafe katettiğini anlattı. Kurumsal kapasitesini güçlendiren SGK'nin vatandaş memnuniyetini sürekli artırma gayretinde olduğunu söyleyen Bakan Işıkhan, "Sigortalılara ve işverenlere yönelik prim teşviklerinden kayıt dışı istihdamla mücadeleye kadar geniş bir yelpazede sürekli kendini yenileyen, geliştiren bir kurum olmayı da başarmıştır." diye konuştu. "Herkese birinci sınıf sağlık hızmeti sunan tek ülkeyiz" Işıkhan, Genel Sağlık Sigortası sisteminin, sosyal güvenlik reformunun önemli bir ayağı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu: "Geçtiğimiz yıllarda tüm dünyayla birlikte ülkemizi de etkisi altına alan Kovid-19 salgını, sağlık sisteminin önemi ve değerini bir kez daha gözler önüne seren, insanlık adına son derece kritik bir dönem olmuştur. Aynı zamanda sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik hususunda isimleri gelişmiş ülkeler arasında zikredilen birçok ülkenin de sınıfta kaldığı bir süreç olarak da zihinlere kazınmıştır. Bu anlamda şunu gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki vatandaşlarının tamamını Genel Sağlık Sigortası şemsiyesi altına alan ve herkese birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz. Sadece son 2 yılda geri ödeme listesine aldığımız ilaçlar dahi bu kaliteyi aslında işaret etmektedir. Bu veriler bile bizim için yeterlidir. Vermiş olduğumuz hizmetler ve sahip olduğumuz vizyonla bugün ülkemizdeki sosyal güvenlik sistemi dünya çapında örnek alınabilir bir seviyeye ulaşmıştır." Kendileri için başarının en önemli göstergelerinden birinin, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği olduğunu dile getiren Işıkhan, şunları kaydetti: "Bu noktada mali bünyesi daha güçlü, aktüeryal dengeleri daha sağlam bir sosyal güvenlik sistemi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sosyal güvenlik reformuyla elde etmiş olduğumuz bu başarıyı, yine başarının asıl mimarı olan sizlerin daimi gayretleriyle sürdüreceğimize inancım tamdır. Sosyal Güvenlik Kurumu, 'gece gündüz' demeden, mesai kavramı gözetmeksizin çalışan, çabalayan siz değerli mesai arkadaşlarımız sayesinde, ilerleyen yıllarda da inşallah yüksek standartlardaki hizmetleri aynı hızla sürdürecek ve vatandaş odaklı hizmet anlayışı yolculuğumuza devam edeceğiz. Burada Mersinli vatandaşlarımıza en iyi hizmeti verecek yüzlerce personelimizle devletimizin koruyucu eli olacağımıza yürekten inanıyorum."

Beyindeki saatli bomba: Anevrizma Haber

Beyindeki saatli bomba: Anevrizma

Son zamanlarda kalp krizi ile birlikte isminden en çok söz edilen hastalıklar arasında beyin anevrizmaları geliyor. Çoğu zaman belirti vermeyen beyin anevrizmaları, fark edilmeden uzun süre kalabiliyor. Ancak patlama durumunda, hayatı tehdit eden sonuçlara neden olduğu için anevrizmaların erkenden teşhis edilmesi ve kontrol altında tutulması büyük önem taşıyor. Beyin Kanamalarının En Büyük Sebebi LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Aile Hekimliği Uzmanı Dr. İyigün Gedik, genelde ani bir beyin kanaması geçiren kişilerle gündeme gelen beyin anevrizmalarının tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti: “Beyin anevrizması kafanın içerisinde bulunan arterlerin (atardamarların) ince bir duvarla çıkıntılaşmasıyla oluşur. Sabit durdukları sürece bir bulgu vermeyebilirler, kimi zaman da çevre dokulara baskı yaparak boyutlarına göre nörolojik bulgular oluşturabilirler. Rüptüre olduklarında, yani yırtıldıklarında ise beyin kanamasına sebep olarak ciddi bir hastalık ve yaşam kaybı nedeni olabilirler.  Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan çalışmalar ve otopsi serilerine göre beyin anevrizmalarının sıklığı binde 4 ile yüzde 6 arasında değişmektedir. Beyin kanaması geçiren hastaların yaklaşık %20-25’i hastaneye ulaşamadan hayatını kaybetmektedir. Hastaneye ulaşabilenlerde ise iyileşme süreci zorlu ve değişkendir. Beyin kanamalarının büyük çoğunluğunun sebebi de beyin anevrizmalarıdır.” Her Anevrizma Kanamaya Sebep Olur Mu?  Anevrizma boyutunun kanamada etkili olduğunun altını çizen Uzm. Dr. İyigün Gedik, “Yapılan çalışmalarda her anevrizmanın kanamaya sebep olmadığı görülmüştür. Kanama gelişmesinin muhtemel sebebi anevrizmanın boyutu olarak gösterilmiştir. 6 mm’den küçük anevrizmaların kanama riski düşüktür. Yine 10 mm’den küçük anevrizmaların yırtıldığında iyileşme süreci, büyük anevrizmalara göre daha iyidir” dedi. Kimler Risk Altında? Risk faktörlerinin beyin anevrizmalarında çok önemli olduğunu da belirten LifeClub hekimlerinden Aile Hekimliği Uzmanı Dr. İyigün Gedik, “Aile üyelerinde beyin anevrizma öyküsü olanlarda ve beyin anevrizması olan birinci derece akraba sayısı arttıkça risk artıyor. Bazı ailesel geçişli sendromlarda da anevrizma riski artar. Bunlar; otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı, bağ doku hastalıklarının bazıları, biküspit aort valvi’dir. Toplumda sigara içen ve/veya hipertansiyonu olan kadınlarda, hipertansiyonu ve aterosklerozu olup sigara kullanımı olan kişilerde de anevrizma gelişme riski yüksektir” dedi.  Erken Tanı Mümkün Mü? Gedik son olarak, çeşitli tarama yöntemleri ile anevrizmaların erken evrede fark edilebildiğini söyledi: “Rüptüre olmamış anevrizmalar, kontrastlı BT (Beyin Tomografi) anjio ve MR anjio tetkikleriyle görüntülenebilir. BT çekiminde radyasyon kullanımı MR çekimine kıyasla dezavantajdır. Konvansiyonel serebral anjiografi tetkiki oldukça yüksek riskli invazif bir girişim olduğu için taramada kullanılmamaktadır.  Şu an için rehberlerde beyin anevrizması taraması rutin olarak önerilmemektedir. İki veya daha fazla birinci derece akrabasında beyin anevrizmasına bağlı kanama öyküsü olanların en az bir kere görüntüleme yöntemleriyle taranmasını öneren çalışmalar mevcuttur. Ailesel sendromlara sahip olanlar, konu ile ilgili kaygısı bulunanlar ve risk faktörlerini taşıyanlar, tercihe bağlı olarak görüntüleme yöntemleri ile taranabilir. Hipertansiyonun kontrol altında tutulması ve sigara içmekten kaçınılması en temel önlemler olarak akılda tutulmalıdır.”

Metabolizmanın patronu  “tiroid Bezi” Haber

Metabolizmanın patronu “tiroid Bezi”

Tiroid bezi boynun ön tarafında bulunan ve salgıladığı hormonlarla tüm metabolizmayı düzenleyen az veya fazla çalıştığında çeşitli hastalıklara sebep olabilen yaklaşık 30 gram ağırlığında bir organ. İyotu metabolize ederek kullanan tiroid bezi, iyot alım bozukluklarında gündeme gelebildiği gibi, nodül oluşumu ve kanserli dokularla da ortaya çıkabiliyor. Hipotiroidi ve Hipertiroidi Nedir? Tiroid bezinin hormon fonksiyonları bozukluğunun hipotiroidi ve hipertiroidi olarak iki şekilde görüldüğünü belirten, LifeClub Aile Hekimi Uzmanı Dr. İyigün Gedik, “Hipofiz bezi tarafından salgılanan TSH (tiroid stimülan hormon), tiroid bezinde T3 ve T4 denilen hormonların salınmasını uyarır. T3 ve T4 hormonlarının eksikliğine yol açan durumlar hipotiroidizm olarak adlandırılır. Hipotiroidide yorgunluk, saç dökülmesi, kabızlık, istemsiz kilo alma, güçsüzlük gibi şikayetler oluşur. Tiroid bezinin salgıladığı T3 ve T4 hormonları fazla salgılandığında ise hipertiroidi tablosu oluşur. Hipertiroidide sinirlilik, ellerde titreme, kilo kaybı, çarpıntı gibi şikayetler oluşur” dedi. Tiroid Bezinde Büyüme: Guatr Dr. İyigün Gedik, halk arasında guatr olarak bilinen hastalığın ise tiroid bezi büyümesi olduğuna dikkat çekti: “Yaygın olarak kullanılan guatr kavramı ise tiroid bezinin büyümesini anlatır. Büyüyen tiroid bezinde nodül oluşumu olabileceği gibi nodülsüz yaygın büyüme de izlenebilir. Oluşan nodüller boyut ve yapısal olarak değerlendirilerek kanserli doku oluşumu açısından taranır. Tiroid bezinin görüntülenmesi için ultrasonografi ve sintigrafi yöntemleri kullanılır. Saptanan nodüllere gerekirse biyopsi yapılarak kesin tanısı konur.” Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Tiroid bezi sağlığını korumanın önemli olduğunun altını da çizen LifeClub Hekimi Dr. İyigün Gedik, tedavi yöntemlerini şöyle anlattı: “Tiroid hormon bozukluklarında ilaç tedavisi uygulanırken guatrın tedavisinde altta yatan neden bağlı olarak radyoaktif iyot(atom) tedavisi ya da tiroid bezinin ameliyatla kısmen ya da tamamen alınması (tiroidektomi) yöntemleri uygulanabilir. Tiroid bezimizin sağlığını korumak için yeterli ve dengeli iyot tüketmek, düzenli aralıklarla hormonlar, boyut ve nodüller açısından değerlendirilmesi için kan tetkiki ve görüntüleme yaptırmak faydalı olacaktır.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.