SON DAKİKA

#Mahfi Eğilmez

Ekometre - Mahfi Eğilmez haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mahfi Eğilmez haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Eğilmez: Kötü gidişat yapısal sorunlardan kaynaklanıyor Haber

Eğilmez: Kötü gidişat yapısal sorunlardan kaynaklanıyor

İktisatçı Mahfi Eğilmez, Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına ilişkin kaleme aldığı yazıda enflasyonla mücadelenin sorumluluğunun tek başına merkez bankasına çıkarılamayacağına dikkat çekti. Eğilmez, ülkedeki hukuk ve demokrasi sorunu çözülmeden ekonomide işlerin yolunda gitmeyeceğini anlattı. Aynı zamanda bankaların kredi faizlerinin TCMB’nin son toplantısında yüzde 46’ya çektiği politika faizini aştığına da değindi. Eğilmez, şu ifadeleri kullandı: “Bir ülkede eğer hukukun tarafsızlığı ve üstünlüğü, güçler ayrımı dengesine bağlı demokrasi, liyakate dayalı görevlendirmeler gibi temel meselelerde sorunlar büyük değilse o ülkede enflasyonla mücadeledeki başarı ya da başarısızlık merkez bankasına aittir. Buna karşılık ekonomide bu değindiğimiz sorunlar varsa enflasyonla mücadelenin sorumluluğu tek başına merkez bankasına çıkarılamaz.” Yapısal çözüm şart Mahfi Eğilmez, hukuk ve demokrasideki aksaklıkları yüksek enflasyonun merkezine koyarken ekonomideki kötü gidişatın ancak ve öncelikli olarak yapısal sorunların çözülmesiyle mümkün olacağını vurguladı. “Bizim gibi ülkelerde geçerli olabilecek söz şudur” tabirini kullanan Eğilmez’in yazısında bu cümleler dikkat çekti: “Hukukun tarafsızlığı ve üstünlüğü, güçler ayrımına dayalı demokrasinin işletilmesi ve liyakate dayalı görevlendirmeler gibi yapısal sorunlarını çözememiş hatta büyütmüş olan ekonomilerde enflasyon dahil bütün ekonomik sorunlar o yapısal sorunların sonucu olarak ortaya çıkar.” Faiz oranı %49’a kadar dayandı Mahfi Eğilmez, TCMB’nin 18 Nisan Cuma günü bankalara kullandırdığı fon miktarı 885 milyar TL’yi aştığını, bu fonlamaya uygulanan ortalama faiz oranın da yüzde 47.97 olduğunu belirtti. Eğilmez, “TCMB’nin politika faizi yüzde 46 olmakla birlikte bankaların TCMB’den ortalama borçlanma maliyeti (AOFM) politika faizinden (HRF) daha yüksek bir düzeyde oluştuğu için bankaların kredi faizleri de yükseliyor” ifadelerini kullandı.  Hatta faiz oranları bu bandı da aşarak yüzde 49’a dayandı.

Eğilmez: Vergi toplamak için kayıt dışı alana yönelinmeli Haber

Eğilmez: Vergi toplamak için kayıt dışı alana yönelinmeli

Kümesteki kazları yolarken diğer kazların ortalıkta gezindiğini ifade eden Eğilmez, servet vergisini dile getirmek yerine kayıt dışı alana yönelinmesi gerektiğini dile getirdi. T24’ün 15. yılı vesilesiyle düzenlenen konferans kapsamındaki oturumda konuşan Eğilmez, 35 yıldır yapısal reform ifadesini kullanıp bir de üzerine kitap yazdıktan sonra bunun nihayet hükümetlerin gündemine girdiği mesajı verdi. 20 bin dolar gelir istatistiki hayal Recep Erçin'in haberine göre, Türkiye’nin OVP sonunda 20 bin dolar kişi başına düşen gelire ulaşması konusunun istatistiki bir hayal olduğunu anlatan Eğilmez, “TL bazında milli gelir büyüklüğünü nominal alarak baskılanan dolar kuruna bölüyorsunuz. Mültecileri katmadan aldığınız nüfusa göre bunu buluyorsunuz” dedi. Eğilmez, kayıt dışılıkla mücadele ederken vatandaşın yastık altı birikiminin hedeflenmesinin Türkiye gerçekleri ile bağdaşmadığını ise şu sözlerle anlattı: “Anadolu kadını kolundaki bileziği vermek istemez. Eşinin işleri kötü gittiği zaman onu verir ama geri almak kaydıyla. İşler düzelince o yerine konur.” Türkiye de Fenerbahçe gibi örnek oluyor 21. yüzyılda ekonomi bilimi evrensel kalsa da evrensel bir ekonomi politikası olmayacağını ifade eden Eğilmez, “Biz dünyaya uyamadık ama dünya bize benzemeye başladı. Bu iyi bir haber. Türkiye enflasyon artarken faiz indirdi. Ben biraz Fenerbahçe gibi görüyorum. Kaleciye geri pas vererek oynayan bir takım var” diye konuştu. İngiltere’de bazı takımların da bunu yapmaya başladığını esprili bir dille anlatan Eğilmez, yapılan OVP’lerin sonucunda bir şey görememekten yakındı. Tütündeki kaçak 130 milyar lira Mahfi Eğilmez’in yer aldığı oturumda vergi uzmanı Emrah Akın, özellikle kayıt dışı tarafta tütüne dikkat çekti. Ülkeye giren kaçak tütün ürünlerinin 130 milyar lirayı bulduğunu aktaran Akın, Türk vatandaşlarının yurt dışından aldıkları tütün ürünlerin de her yıl 8 milyar dolar ödendiğini bildirdi. Sadece tütün özelindeki durumun cari denge ve kayıt dışılıkta yarattığı etkiye dikkat çeken Akın, tütün ürünlerindeki maktu vergi oranlarında yapılan düzenleme sayesinde enflasyonist etki yaratmadan vergi gelirlerinin artırılabildiğini anlattı. Akın, program kapsamında yeni gelir ihtiyacı doğacağı için ilave vergisel düzenlemeler beklenebileceğini sözlerine ekledi. Batı değil ama türkiye hazır 2023 Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası sahibi Prof. Dr. Ayşe Zarakol da T24 etkinliğinin konuşmacıları arasındaydı. “Yeni düzensizlik” başlığı altında bir konuşma yapan Zarakol, 2018 küresel finansal krizinden sonra Batı’da bir güvensizliğin baş gösterdiğini anlattı. “Liberal uluslararası düzeni nasıl kurtarabiliriz?” sorusunun gündeme geldiğini anlatan Prof. Dr. Zarakol, Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle birlikte ABD ve AB başta olmak üzere Batı’nın birlikte hareket etmesinin “kurtarılabilir” umudunu ortaya çıkardığını söyledi. Fakat geçen süreçte bu durumu kabullenme ve liberal küresel düzenin kurtarılamayacağı görüşünün ağır bastığını kaydeden Zarakol, Küresel Batı, Rusya-Çin ve Küresel Güney olmak üzere üç parçalı bir dünya jeopolitiğinin oluştuğunu not etti. Zarakol, 21. yüzyılın Soğuk Savaş dönemi gibi olacağını vurgulayarak, Batı’nın psikolojik olarak buna hazır olmadığını ama Türkiye’nin hazır olduğunu vurguladı.

Mahfi Eğilmez: Vergi paketinin bir anlamı kalmadı Haber

Mahfi Eğilmez: Vergi paketinin bir anlamı kalmadı

Dr. Mahfi Eğilmez, "Gider bildirimiyle ilgili madde yer almayacağına göre vergi paketinin bir anlamı kalmıyor" dedi. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan, bugün AK Parti MYK'da görüşülen ve bu hafta TBMM'ye gelmesi beklenen vergi reformu paketiyle ilgili iktisat uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez kişisel blogunda bir yazı kaleme aldı.  Eğilmez'in yazısındaki ilgili kısım şöyle: "Vergi paketi tasarısında vergi reformu ifadesini hak edecek tek düzenleme, servet bildirimi almayı kapsamadığı için eksik de olsa, gider bildiriminden yola çıkarak vergilendirilmemiş, kayıt dışı kalmış gelirleri yakalayıp vergilendirmeye yarayacak olan inceleme ve vergilendirme yetkisiydi. Basına yansıdığı kadarıyla o da tasarıdan çıkarılmış. Böylece kayıt dışı ekonomiyi kayda alma olanağı da tamamen dışlanmış. Aslında bu, beklenen bir gelişmeydi. Türkiye, son yıllarda, bu tür servetlerin, gelirlerin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir ülke konumuna geldi. Ve bu tür kayıt dışı servetlerin, kayıt dışı gelirlerin sahipleri siyaseti finanse edenler arasında yer alıyor. Benim önerdiğim şekliyle servet bildirimi ve gider bildirimi yürürlüğe sokulsa ve geçmiş yılların sorumluluğunu kaldırmak üzere bir defaya mahsus olarak beyan alınıp, ortaya çıkacak farklardan vergi alınsa bu yılın bütçe açığı kapanır ve gelecek yıllar da kurtarılırdı. Ne yazık ki bu sağlıksız yapıyı düzeltebilmek, kayıt dışı ekonomiyi kayda almak, vergi dışı servet ve gelirleri vergilendirmek için eksik de olsa, küçücük bir umut ışığı olan gider incelemesi düzenlemesi bile tasarıdan çıkarılmış. Bence gider bildirimiyle ilgili madde yer almayacağına göre vergi paketinin bir anlamı kalmıyor zaten, tamamından vazgeçilse yeridir."

Mahfi Eğilmez: Türkiye için fal açtılar Haber

Mahfi Eğilmez: Türkiye için fal açtılar

Mahfi Hoca, kendi bloğunda kaleme aldığı, "IMF’nin Türkiye ekonomisi 2024 falı üzerine düşüncelerim" başlıklı yazı kaleme aldı. Eğilmez, IMF'in söz konusu tahminlerinde Türkiye'de kişi başına yıllık gelirinin 460 bin lira, aylık gelirinin ise 38 bin 333 lira olduğunun ifade edildiğine dikkat çekerek, "Siz buna inanır mısınız?" diye sordu. Mahfi Eğilmez, yazısında şunları aktardı: "Fal sözcüğünü başlıkta özellikle kullandım. Çünkü içinde bulunduğumuz dönem doğru dürüst tahmin yapma olanağını vermiyor. Her an bir yerde sorun çıkıyor, savaş dalgaları alevleniyor, bunlara ek olarak bu yıl dünyanın dört büyük ekonomisinden birisi olan Euro Bölgesi durgunlukla savaşıyor, diğeri olan Çin eski ivmesini kaybetmiş durumda devam ediyor, Japonya uzun süredir devam eden durgunluktan çıkma yolunda son derecede zayıf sinyaller veriyor. Dört büyük ekonomi arasında en iyi durumda görüneni ABD ekonomisi gibi olsa da orada da bu yıl seçimlerin olması durumu belirsiz hale getiriyor. Bu gelişmeler, petrol, doğal gaz, altın, emtia fiyatlarını dalgalandırıyor. Bütün bunlara Türkiye’nin kendine özgü belirsizlikleri, sıkıntıları da eklenince yapılan iş tahmin değil büyük ölçüde fal bakmaya dönüşüyor. Aşağıda IMF’nin Türkiye ekonomisiyle ilgili yeni tahminleri yer alıyor. IMF’nin tahminleri 2028’e kadar uzansa da ben buraya 2024’den ötesini almadım. 2024 yılı için yapılan tahminler bile tahmin yapma ile falcılık arasında dururken ondan ötesi artık tam olarak falcılığa girdiği için buraya almadım. Önce tabloyu paylaşayım sonra da yorumlamaya çalışayım (tablodaki veriler için kaynak: IMF, World Economic Outlook Database, April 2024.) Büyümeyi IMF'in tahmininden yüksek bekliyorum IMF, Türkiye’nin 2024 yılında yüzde 3 büyümesini bekliyor. Benim beklentim biraz daha yukarıda. Daha yüksek bir büyüme beklememin nedeni Türkiye’nin henüz yeterli bir parasal sıkılaştırma içine girmemiş ve gevşek maliye politikası izlemeye devam etmekte olması. Bütçe açığının ikiye katlandığı bir yılda büyümenin çok düşmesini beklemek bence doğru olmaz. Tüketim bütün hızıyla devam ediyor ve büyüme esas olarak tüketim temelli olduğu, ayrıca deprem harcamalarının bu yıl hızlanması da zorunlu olduğu için ben büyümenin yüzde 3,5 – 4 arasında gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. Cari fiyatlarla GSYH’nin 40.113 milyar TL’ye çıkması bekleniyor. Cari fiyatlarla ifadesi bildiğiniz gibi enflasyonu içinde barındıran yani arındırılmamış GSYH demek. Bir başka ifadeyle mal ve hizmetlerin satış fiyatları piyasadan toplanıyor, üst üste konuyor ve cari fiyatlarla GSYH elde ediliyor. Dolayısıyla bu fiyatların içinde o yılın fiyat artışları da (enflasyon) var. IMF’nin tahminine göre bunun dolar cinsinden karışlığı 1.341 milyar USD. Burada giderek USD/TL yıllık ortalama kurunu 29,92 olarak hesaplıyoruz. IMF verilerinden giderek hesapladığımızda 2023 yılının yıllık ortalama kuru 21,77 görünüyor. Buna göre IMF, TL’nin dolara kaşı 2024 yılında yüzde 37,4 oranında değer kaybedeceğini tahmin ediyor. Bu tahmini yılsonu kurlarına da aynen uygularsak, IMF’nin 2024 yılsonu USD/TL kurunu 40,6 olarak tahmin ettiği sonucuna ulaşabiliriz. İlk iki ayda ithalatta ve dolayısıyla cari açıkta görülen düşüş kurun bu tahmin doğrultusunda gerçekleşme olasılığını güçlendiriyor olsa da ithalattaki düşüşün önemli ölçüde altın ithalatına getirilen kısıtlamadan kaynaklandığını gözden kaçırmamak gerekir. Türkiye'de kişi başına gelir aylık 3.635 dolar Bu tahminler gerçekleşirse Türkiye’de kişi başına gelir 2024 yılında yıllık 460 bin liraya yaklaşacak demektir. Bunun dolar karşılığı 15.368 USD. Yani bu hesaba göre Türkiye’de ortalama aylık gelir 38 bin lira ya da 1.280 dolar. Hesaplara satın alma gücü paritesiyle bakarsak kişi başına gelir 2024 yılı için 43.624 USD olarak görünüyor. Bunun aylık olarak karşılığı 3.635 Dolar. Bir kez daha yazayım: Satın alma gücü paritesiyle baktığımızda Türkiye’de kişi başına gelir aylık 3.635 dolar olarak çıkıyor. Bunu ben söylemiyorum satın alma gücü paritesiyle yapılan hesap böyle çıkıyor. Satın alma gücü paritesinin tamamen yanlış bir ölçü olduğuna ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin uyanmalarını, bu sisteme başkaldırmalarını önlemek için uydurdukları bir ölçü olduğuna ilişkin görüşümün her geçen gün haklı çıktığını görüyorum. Öte yandan GSYH hesapları da cari fiyatlarla alındığı sürece sorunlu olmaya devam ediyor. Her şeyden önce cari fiyatlarla GSYH’nin içinde fiyat artışları var yani bu hesaplar enflasyondan arındırılmış değil. İkinci olarak da TL ile hesaplanan ve içinde enflasyon barındıran GSYH, yıllık ortalama USD/TL kuruna bölünerek dolar cinsinden GSYH bulunuyor (USD Cinsinden cari fiyatlarla GSYH = TL cinsinden cari fiyatlarla GSYH / Yıllık ortalama dolar kuru.) Bu durumda dolar kuru ne kadar düşük olursa dolar cinsinden GSYH o kadar yüksek çıkıyor. Merkez Bankası’nın dolar kurunu baskılamaya çalışmasının önemli nedenlerinden birisi GSYH’yi dolar cinsinden yüksek çıkarmak ve kişi başına geliri de olduğundan fazla göstermek: Milyarlarca dolarlık döviz rezervinin harcanmasının en önemli nedeni bu. Bunlara bir de sığınmacıların durumunu eklemek gerekir. Sığınmacıların üretime katkıları GSYH hesaplarında toplama dâhil ediliyor ama kişi başına gelire geçilirken yani cari fiyatlarla GSYH, nüfusa bölünürken bunlar nüfusta sayılmıyor. Böylece kişi başına gelirimiz de olduğundan çok daha yüksek çıkıyor. Bütün bu illüzyonları görmezden gelirseniz Türkiye’de satın alma gücü paritesine göre ortalama kişi başına gelir aylık 38 bin lira denildiğinde mutlu olabilirsiniz. Türkiye'ye yatırımlar hızla düşüyor IMF’nin tahminlerine göre 2024 yılında Türkiye’de yatırımlar ve tasarruflar hızla düşüyor. Tasarruflardaki düşmenin reel faizin negatif olarak devam edeceği beklentisine dayalı olduğunu tahmin ediyorum. İnsanlar, negatif reel faiz elde ettikleri yerde tasarruflarını düşürür, harcamalarını artırırlar. Buna karşılık faizlerin enflasyona göre düşük kaldığı ortamda yatırımların artması gerekir. Bu gerçeğe karşın yatırımlardaki düşüşün tek açıklaması yatırım için gerekli güven ortamının sağlanamamış olmasıdır. IMF, işsizlik oranını 2023 yılı için 9,9 olarak hesaplamış bulunuyor. Bu, yıllık ortalama işsizlik oranını gösteriyor. TÜİK’in yılsonu işsizlik oranı yüzde 8,8, yıllık ortalama işsizlik oranı da yüzde 9,4 idi. Arada 0,5 puanlık bir fark bulunuyor (ihmal edilebilir.) 2024 için IMF yıllık yüzde 10,1’lik bir işsizlik oranı tahmini yapıyor: Büyümenin yüzde 3’e gerileyeceği tahminiyle tutarlı bir artış. IMF, 2024 yılında yıllık ortalama enflasyonun yüzde 62,5, yılsonunda da yüzde 54,3 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyor. Yılsonu için yüzde 54,3 oranı Merkez Bankası’nın beklentisinin 18,3 puan üzerinde bir beklentiye işaret ediyor. Eğer IMF tahmini doğru çıkarsa enflasyon bir yılda enflasyon yüzde 64’den (2023 yılsonu değeri) yüzde 54,3’e düşmüş olacak. Bu düşüşün önemli bir bölümü uygulanan ve sıkı olduğu öne sürülen para politikasının etkisiyle değil tümüyle Temmuz ve Ağustos aylarındaki yüksek enflasyon oranlarının (iki ayın toplamı % 18’den fazla) devreden çıkması sonucu gerçekleşmiş olacak. İthalattakı artış ihracattan düşük kalabilir IMF’nin tahminlerine göre ithalattaki artış oranı ihracattaki artış oranıyla başa baş olacak gibi görünüyor. Bu tahminlerde altın ithalatına getirilen kısıtlama yer almış mıdır almamış mıdır bilmiyorum ama ben ithalattaki artışın ihracata göre biraz daha düşük kalacağını tahmin ediyorum. Kamu kesimi brüt borç stoku yüzde 30’lar düzeyinde bir yere yerleşmiş görünüyor: Bu, iyi bir gösterge. Türkiye, birçok ülkenin kamu kesimi borç yükünün altında bir yüke sahip bulunuyor. Son iki yılda 50 milyar dolarlık bir açığı zorlayan cari denge 2024 yılında 40 milyar dolar düzeyine gerileyecek görünüyor ki bunun GSYH’ye oranı yüzde 3’tür. Yüzde 3 oranındaki bir cari açık Türkiye gibi petrolü, doğal gazı ithal etmek durumunda olan bir ülke için normal düzey olarak kabul edilebilir. Bu yazı bir ekonomik değerlendirme yazısı olduğu için burada finansal değerleri ele almadım. Ne var ki Merkez Bankası'nın rezervlerini, özel kesimin ve merkez bankasının dış borç yükünü, bankaların kredi ve mevduat ilişkisini, kur korumalı mevduatın durumunu ele almadan yapılacak bir değerlendirme eksik kalır. O nedenle bu yazım yalnızca bir tespit yazısı olarak kabul edilmeli.

Mahfi Hoca, yıllara göre TL’nin büyük değer kaybını anlattı Haber

Mahfi Hoca, yıllara göre TL’nin büyük değer kaybını anlattı

Mahfi Eğilmez, TL’nin son yıllarda yaşadığı değer kaybını ilişkin çok çarpıcı bilgiler ve grafiklerin yer aldığı ‘Türk Lirası’nın dış değeri” başlıklı yazı kaleme aldı. Mahfi Hoca yazısında, TL’nin 2010-2011 yılından itibaren değerinin düşmeye başladığına dikkat çekerek, “USD-TL kuru ne kadar düşük olursa, dolar cinsi GSYH ve kişi başına gelir o kadar yüksek çıkıyor. Bu da başarıymış gibi sunuluyor” dedi. Mahfi Hoca, yazısında şu görüşlere yer verdi: “Bir ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değer değişimini (kayıp ya da kazanç) iki şekilde izlemek mümkün: (1) Herhangi bir yabancı ülke parası karşısında ulusal paranın değer değişimini dönem sonu kurlarını alarak ölçmek. (2) Reel efektif kur endeksi denilen bir yöntemi kullanarak ölçmek. TL’nin dolar karşısında yıllar itibarıyla ortaya çıkan değer değişimini önce dönem sonu kurlarıyla gösterelim (grafik, TCMB döviz kuru verileri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır) Grafik bize TL’nin dolara karşı sürekli değer kaybı içinde olduğunu gösteriyor. Şimdi de daha teknik bir ölçme yöntemi olan reel efektif kur endeksine bakalım. TCMB uygulaması açısından, Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre TL’nin ağırlıklı ortalama değerine nominal efektif döviz kuru (NEK), NEK’deki nispi fiyat etkilerinin arındırılmasıyla oluşturulan ortalamaya da reel efektif döviz kuru (REK) adı veriliyor. TÜFE bazlı REK hesaplaması Türkiye’deki fiyat düzeyinin dış ticaret yapılan 36 ülkenin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı ortalaması alınarak yapılıyor. Burada ülkelere verilen ağırlıklar ülkelerin Türkiye ile olan dış ticaret hacmine göre hesaplanıyor. REK hesaplamasında kullanılan formül şöyle: Bu formüldeki harflerin anlamları da şöyle: N: Kapsanan ülke sayısı, PTur: Türkiye’nin fiyat endeksi (TÜFE), wi: i ülkesinin Türkiye’nin REK endeksindeki ağırlığı, Pi: i ülkesinin fiyat endeksi, ei,Tur: TL cinsinden i ülkesinin parasının kuru. REK eğer 100 ise TL’nin değeri ticaret partneri ülkelere göre tam olması gereken değerdedir. 100’ün üzerindeyse TL değerli, 100’ün altındaysa değersiz demektir. 100’den ne kadar uzaklaşmışsa olması gereken değerden o kadar sapmış olmaktadır. Aşağıdaki grafik TL’nin yıllar itibarıyla REK endeksi değişimini gösteriyor: Buna göre TL, 2010 ve 2011 yılında oldukça değerliymiş, zaman ilerledikçe değer kaybetmeye başlamış ve 60’ın altına kadar gerileyerek aşırı değersiz duruma gelmiş. Gerek yalnızca doları esas alarak, gerekse Türkiye’nin en önde gelen 36 ticaret ortağının paralarıyla TL’nin ilişkisini ele alarak baktığımızda TL’nin son dört yılda çok ciddi bir değer kaybı yaşadığını görüyoruz. Bu büyük değer kaybının TCMB’nin döviz satarak kura müdahale etmesine karşın gerçekleşmiş olması dikkat çekicidir. USD TL kuru ne kadar düşük olursa dolar cinsi GSYH ve kişi başına gelir o kadar yüksek çıkıyor. Bu yolla GSYH ve kişi başına gelir yüksek gösterilmiş oluyor ve bir yanılsamaya dayalı olan bu durum bir başarı göstergesi olarak sunuluyor.”

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Ekometre En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.