Zirai donun Türkiye'ye verdiği zarar

Türkiye, 2025’te 12 milyon ton bitkisel üretim kaybetti. TÜİK, zirai don et­kisiyle şekillenen 2025 yılı ilk bitki­sel üretim tahmin­lerini açıkladı

Haber Giriş Tarihi: 28.05.2025 09:38
Haber Güncellenme Tarihi: 28.05.2025 09:38

Ta­hıllarda bir önceki yıla göre yüzde 5,3 (71,4 milyon ton), sebzeler­de yüzde 1,7 (33 milyon ton), meyvelerde yüzde 24,4 (21,4 milyon ton) oranında azalış öngörülüyor. 2024’teki yak­laşık 137 milyon tonluk bit­kisel üretimin 2025’te 125, 8 milyon tona gerilemesi öngö­rülüyor.

12 milyonluk kayıp, “Türki­ye’nin gıda kırılganlığını, ta­rım ticaretindeki bağışıklı­ğını, mukavemetini” ortaya koydu. Tarım ticareti, 12 mil­yonluk kaybı absorbe edebi­lecek mi? TARSİM, Ziraat Bankası üreticinin finansma­na erişiminde küresel çap­ta gerçek bir sınav verdi/ve­riyor. Her iki kurum da saha­da maddi manevi motivasyon kaynağı olarak üretenin ya­nında. En büyük sınavı Tarım Orman Bakanlığı vermeye de­vam ediyor, her anında üreti­cinin yanında.

Yaş sebze meyve ihracatçıları kaybı nasıl telafi edecek

Dünya'dan Mine Ataman'ın haberine göre, 28 milyon tondan yüzde 24,4 kayıpla 21, 4 milyon to­na düşmesi öngörülen meyve­cilik/içecek/baharat ürünle­rindeki kayıp üreticisine, ih­racatçısına ve ilgili sektörlere önemli kayıplar yaşatacağa benziyor. Türkiye ürettiği 58 milyon tonluk yaş sebze mey­venin yaklaşık yüzde 10’unu ihraç ediliyor. Önemli kısmı ihracata giden, “elmada yüzde 38,7’lik kayıp, şeftalide yüzde 32,1, nektarinde yüzde 35,5, kirazda yüzde 55,7 varan ka­yıplar” ihracatçılar için “pa­zar/para/emek” kaybı anla­mına geliyor.

İhracatçı dayanıklı

İhracatçılar ikiye ayrılmış durumda kimileri “Yara bü­yük, siparişler azaldı, finans­mana erişemiyoruz, faizler yüksek yatırım yapamıyoruz, ihracatta fiyat rekabetimi­zi kaybediyoruz, küçük esnaf darda, Vestel gibi devler bile yoruldu” diyerek ses yüksel­tirken.

Kimileri, “Finansman araçları üzerinde çalışılıyor, ihracatçının operasyonel ba­ğışıklığı güçlü, bu yılı az ha­sarla atlatabiliriz” diyerek ih­racatçının finansal dayanıklı­lığına dikkat çekiyor.

12 milyon ton yüzlerce alt sektörü yaralayacak

İhracatçı iç pazardan kar­şılayamadığı hammadde için başka pazarlara yönelecek, kârlılığı düşecek, yatırım­larını/Ar-Ge’sini durdura­cak, birikmiş servetinde azal­ma olacak, üretim az olduğu için fiyatı yükselecek, rekabet avantajı kaybedilecek. Türki­ye’nin 2024 yılı tarımsal bü­yüklüğü 73 milyar dolar. 12 milyon tonluk kaybın yüzde 10’a tekabül eden ihracat kar­şılığı yaklaşık 1 milyar dolar olsa da ekosistemin tüm pay­daşlarına etkisi çok daha faz­la. Çiftçisinden, ihracatçısı­na, aracısına, nakliye ve am­balaj gibi onlarca alt sektör bu yükü nasıl pansuman edecek.

Kaybedilen pazarların yasını mı tutacağız?

2025’in ilk dört ayında ta­rımsal ihracat yüzde 0,3’lük bir artışla 11.851 milyar do­lardan 11.891 milyar dolara yükseldi. Hububat, bakliyat yağlı tohumlar yüzde 5,6 ar­tarken, meyve sebze yüzde 8, zeytin ve zeytinyağı yüzde 38 azaldı. Zeytin üreticisinin bu denli büyük kaybı karşılaya­cak finansla dayanıklılığı var mı, kazanmaya alışan ihracat­çı 2025’te cepten mi yiyecek? Son beş yılda yüzde 100 artan su ürünleri ihracatı 2025’in ilk dört ayında yüzde 9,3 düş­tü, endişe duymaya yetecek kadar büyük bir kayıp. Uncu­lar geçtiğimizi yılı 350 mil­yon dolar kayıpla kapatmıştı ilk dört ayda ihracat yüzde 40 düşük.

Antroposenin kaybedeni karpuz, baklavaya zam

Sebze üretimindeki yüz­de 1,7’lik azalış kabul edile­bilir düzeyde olduğu için fi­yata yansıması beklenmese de karpuzdaki yüzde 3,5 dü­şüş uzgörülü mesajlar içeri­yor. 2024’de Almanya gibi pa­zarlarda karpuz / kavun satışı yüzde 17 düştü. Gerek tropi­kal ürünlerin yükselişi gerek­se bahar aylarındaki yağmur­lu havalar beslenme kültü­ründe karpuz gibi ürünlerin pabucunu dama atıyor. Do­matesteki yüzde 5,7’lik kayıp salça fabrikalarının etkisiy­le pazardaki fiyatları muhte­melen yükseltecek. Antep fıs­tığındaki yüzde 54,6’lık ka­yıp fırıncılık sektöründe fiyat artışlarına neden olurken, ikame ürünlerden fındıkta­ki azalma ile birleşince ithal ürünlere olan talep artacak. Baklavaya zam yolda.

Çiftçinin kaybetme travması tetiklendi

Pek çok sektör risklere kar­şı çeşitli araçlarla önlem ala­bilirken, üstü açık tarım fab­rikalarında risk yönetimi bü­yük ölçüde doğanın vicdanına gebe. Alberta Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, “iklim değişikliği baskısı, sos­yal izolasyon gibi nedenler­den ötürü çiftçilerde intihar oranı diğer meslek gruplarına göre daha yüksek. Her felaket­te çiftçinin kaybetme travma­sı derinleşiyor.

Zirai don tahılları vursaydı ne olurdu

Zirai don tahılları, stratejik ürünleri etkileseydi ne olur­du? Alternatif protein kay­naklarımız var mı, çiftçinin gelir çeşitlendirmesi ne du­rumda? Coğrafyaya, toprağa ve ülkenin doğal kaynaklarına bağlı gıda güvencesi stratejisi sınanmaya açık. Küresel gıda üretiminin yüzde 25’i ulusla­rarası pazarda işlem görüyor. “Kendi kendimize yetmeli­yiz” egosunun ticarette kar­şılığı yok. Dünya Bankası ra­poruna göre, “gıda kırılganlığı açısından, küresel tarım tica­retine entegre, yoksul ülkeler, içine kapanık ülkelerden daha avantajlı.”

Tüketici değil “Türetici”

Velhasıl, tarım/gıda de­ğer zincirinin en sonunda yer alan tüketicilerin süre­ce etkisi giderek artıyor. Bil­gi Üniversitesi’nin düzenledi­ği “Bilgi Hasadı” programın­da Leyla Aslan’ın bahsettiği “türetici” kavramı, sorumlu gezegen yurttaşlığının etikle mayalanmış güzel bir sentezi. 12 milyon tonluk kaybın trav­matik etkilerini sadece çift­çiye, ihracatçıya yüklemek bolluk zamanı “yaşam ve gıda hakkını” kaybetmek demek.