Nisan ayında gerçekleşen genel seçimlerden sonra bir koalisyon hükümeti kurmakta başarısız olan Binyamin Netenyahu, 12 sene boyunca aralıksız olarak üstlendiği İsrail Başbakanlığı görevini, sağ görüşlü Likud partisinin Başkanı, Naftali Bennet’e bıraktı. Seçim sürecinde hakkındaki yolsuzluk iddiaları sebebiyle yargılanan Netanyahu, seçimlerde koalisyon kurma görevini üstlenecek çoğunlukta oy almamış olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Rivlin tarafından koalisyon kurmakla görevlendirilmişti. Bu süreçte, Batı Şeria ve Kudüs’te giderek Uluslararası insani bir kriz haline gelen İsrail hükümeti tarafından kışkırttırılan vahşi saldırılar, birçok uzman tarafından Netanyahu’nun, İsrail halkının ve dünya kamuoyunun dikkatini iç siyasette yaşadığı koltuk krizinden dışarıya doğru çevirme teşebbüsü olarak değerlendirilmişti. Bu sayede Netanyahu’nun, ulusal güvenlik söylemini güçlendirerek halkı kendi önderliğinde birlik olmaya teşvik etmeyi amaçladığına inanılıyor. Fakat, bu süreçte hem sağ hem de sol kanattaki partiler, Netenyahu’nun 12 senelik yönetiminin sona ermesi gerektiği düşüncesiyle, Netanyahu’nun Likud Partisiyle koalisyona girmediler. Ülkedeki yönetimin ve normların değişmesine dair git gide büyüyen inanç, radikal sağ ve radikal sol partileri hükümet kurmak adına bir araya getirdi.

Yeni Hükümet radikal sağdan Yamina partisi lideri Naftali Bennet ve sol merkezci Yesh Atid partisi Lideri Yair Lapid arasında kurulan rotasyonlu koalisyon ortaklığıyla kuruldu. Aynı zamanda 40 yıl sonra ilk kez bir Arap partisi olan Laam Partisi, koalisyon hükümetinin bir parçası oldu. Koalisyon partileri arasında varılan anlaşmaya göre iki parti lideri Bennet ve Lapid sırasıyla ikişer sene Başbakanlık rolünü üstlenecekler. Son gelişmelere göre öncelikle Bennet Başbakanlık yapacak. Bu koalisyon ancak gelecek hafta, meclisteki çoğunluğun güven oyunu aldıktan sonra tamamen meşrulaşıp görevine başlayabilecek.

İsrail Hükümetinin değişiyor olması haliyle bu durumun, son dönemde de dünya kamuoyunu ayaklandıran İsrail-Filistin meselesine nasıl yansıyacağı konusunda soru işaretleri meydana getiriyor. Koalisyon partileri arasındaki ideolojik farklılıklar göz önünde bulundurulunca, birçok gözlemci yeni hükümetin Batı Şeria gibi hassas meseleler üstüne büyük anlaşmazlıklar yaşamasını bekliyor. Birçok alanda Netanyahu’ya kıyasla daha radikal sağ görüşleriyle anılan Bennet’in, siyasi kariyeri boyunca Batı Şeria’da İki Devletli çözümü desteklemediği biliniyor. Bu sebeple, ilk aylarında, koalisyonun birlik içinde bariz fikir ayrılıklarını tetikleyecek konulardansa, pandemi sonrası ekonomik ayaklanma gibi konularda çalışmalar yürütmesi bekleniliyor. Bu demek oluyor ki, İsrailli yerleşimcilerin Batı Şeria’daki ilerlemeleri yavaşlasa veya dursa da, İsrail, uzun bir süre İki Devletli anlaşmanın şartlarını yerine getirmek adına bir adım atmayabilir. Bununla birlikte, şimdilik Amerika Birleşik Devletleri’nin Biden yönetiminin, Büyükelçiliğini Kudüs’te tutma kararı, yeni hükümet üstünde ne Batı Şeria’da İki Devletli çözümü uygulamak adına, ne de Kudüs’ün İsrail’in Başkenti olarak kullanılmasının meşrutiyetiyle ilgili uluslararası bir baskı kurulmayacağını işaret ediyor. Kısacası, bir süre daha süregelen meselelerin askıya alınacağını ve İsrail’in yeni hükümetinin gelecek planlarının Filistinliler adına yapıcı bir çözüm barındırmadığını söylemek mümkün.