SON DAKİKA
Hava Durumu

Yevlah’ta ne oldu?

Yazının Giriş Tarihi: 23.10.2023 12:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.10.2023 12:37

44 günlük vatan muharebesi Azerbaycan-Ermenistan arasında beklenen nihai barış anlaşmasını-aradan üç koca yıl geçmesine rağmen- bir türlü getirmedi. 10 Kasım 2020’de kesin bir muzafferiyet kazanan Azerbaycan’ın, beş madde ile ön plana çıkan ve başta Karabağ olmak üzere egemenliğini tüm işgal edilmiş coğrafyasında tesis etme girişimi, çeşitli nedenlerle pek çok aktör tarafından engellendi.

Bu üç yıllık süre zarfında Ermenilerin ve Ermenistan’ın arkasında ABD, Fransa gibi emperyalist güçlerin ve diasporanın “Dağlık Karabağ” olarak tanımladığı coğrafyaya ve Stepenakert adını verdikleri Hankendi merkezli sözde “Arstak” yönetimine meşruiyet kazandırılmaya çalıştı. 

Ne var ki Azerbaycan yönetimi ateşkes anlaşmasında kazandığı hakları elde etme ve egemen olduğu topraklarda başka bir yönetimin varlığına izin vermeme konusunda oldukça ısrarlıydı. Öte yandan geçtiğimiz üç yıllık dönemde gerek Rusya ve gerekse Avrupa, Güney Kafkasya’da Azerbaycan’ın hâkimiyet kurmaması için elinden geleni yapma konusunda harekete geçmişlerdi.

İhtilafa taraf olmakta gecikmeyen Avrupa Birliği ve ABD,  Azerbaycan’ın etnik temizlik yapacağı ve Rusya’nın da Ermenilere hamilik yapmada isteksiz davranacağı şayiasını yaymaya çalıştı. Bu amaca matuf olarak Ermeniler, bu iki aktör tarafından ağır ve modern silahlarla silahlandırıldılar ve on iki bin terörist Karabağ bölgesine sokuldu.

Amaç, Kasım 2020 anlaşmasının şartlarının uygulanmasını engellemek ve süreci sulandırarak mümkünse Ermenilerin kaybettiği alanları yeniden kazanacakları bir çatışma iklimini yaratmaktı. Bu amca matuf olarak Ermenistan, ABD ve AB tarafından kuşatma altına alındı. Paşinyan bu kuşatmanın zorlamasıyla Putin’i tahrik edecek adımları bir bir atma hususunda tereddüt göstermedi. Öncelikle 11-20 Eylül tarihleri arasında ABD ile askeri tatbikat kararı aldı. Öte yandan içinde bulunduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütünden çıkma iradesi gösterdi ve bu kapsamda Rusya’nın da içinde bulunduğu müttefikleriyle askeri tatbikat yapmaktan vazgeçti. Buna ilaveten Paşinyan’ın eşi diğer lider eşleriyle beraber Ukrayna’yı ziyaret ederek desteklerinin Kiev yönetimine tevcih edileceğini deklare etti. Paşinyan ise 1999’dan beri bekletilen Roma Statüsünü imzalayarak Uluslararası Ceza Mahkemesi kararları gereğince ülkeye ayak bastığında Putin’i tutuklayacağını ilan etti.

Azerbaycan’a en çok husumet besleyen bölgesel aktör olan İran ise, Ermenistan’ın toprak bütünlüğünün kırmızı çizgisi olduğunu, Karabağ’da statükonun değişmesinin savaş sebebi sayılacağını ve hele hele jeopolitik olarak kendisini bitireceğine inandığı Zengezur Koridorunun açılması hususunun müzakere dahi edilemeyeceğini duyurdu.

Öte yandan Rusya ise başlangıçta Karabağ’da bir çözümün bölgede kendi varlık sebebini ortadan kaldıracağını ve Azerbaycan’ın bölgeye hâkim olması durumda Avrupa’nın Güney Kafkasya’ya sızacağını düşünmekteydi. Ancak Ermenistan’ın Rusya’ya karşı hasmane tutumu ve kayıtsız şartsız ABD ile ittifak kapısını ardına kadar aralaması Rusya’nın tavrında değişiklik yarattı. Rusya bu saatten sonra Azerbaycan’ın yapacağı herhangi bir müdahaleye en azından sessiz kalarak zımni destek verecekti.

Bardağı taşıran son damla, 9 Eylül tarihinde dünyada Ermenistan da dâhil olmak üzere hiçbir devletin tanımadığı Karabağ bölgesinde Ermeni teröristlerin cumhurbaşkanlığı seçimi yapması oldu. Nitekim hiçbir devlet, kendi topraklarında egemenliğini doğrudan ihlal edecek bu kabil bir densizliğe müsaade edemezdi. Bu esnada Ermenistan, sınırlarına çok ciddi yığınaklar yapmakta ve sınırlarını koruyan Azerbaycan askerlerine sık sık taciz ateşi açmaktaydı. Bölgenin nerdeyse tamını mayınlayan Ermenilerin yüzünden yedi vatandaşın hayatını kaybetmesi üzerine uzun süre hazırlık yapan Azerbaycan, 19 Eylül’de “anti-terör ameliyatı” olarak tanımladığı bir askeri operasyon başlattı. 23 saat 43 dakika içinde neticelenen operasyon sonucunda Karabağ’da tüm hedefler vuruldu ve Ermeni komitacılar teslim olmaya mecbur bırakıldı.

Ne var ki operasyon sonucunda ele geçirilen silah ve cephane bir dehşetin ifadesiydi. Son derece gelişmiş tankların, hava savunma sitemlerinin ve akıllı mühimmatın ele geçirilmesi, geç kalınması durumunda Azerbaycan’ın ani bir saldırıya maruz kalacağı kuşkusunu uyandırmaktaydı. Çatışma kendi egemenlik alanlarında gerçekleştiği ve Ermenistan gibi başka bir devletin doğrudan müdahil olmadığı bu askeri harekât, Azerbaycan tarafından isabetli bir biçimde terörle mücadele olarak görülmekteydi. Bu bakımdan bu harekât, kesinlikle bir Üçüncü Karabağ Savaşı olarak addedilemezdi.

Tam bir zaferle kısa sürede tamamlanan harekât, dünyada şok etkisi yarattı. Azerbaycan’la Türkiye arasında Şuşa Beyannamesine dayanan ittifakın yarattığı çarpan etkisi, Türk düşmanlarını oldukça korkuttu ve rahatsız etti. Ermeniler ise beyaz bayrak çekerek ve cepheyi arkalarına bile bakmadan terk ederek teslim şartlarını konuşmaya hazır olduklarını ilettiler.

1987’de başlayan 1992 ve 1993’te katliama dönen Ermeni saldırıları, otuz yıldan fazla işgal edilen toprakları, bir milyondan fazla vatandaşın “kaçkın” (kendi ülkesinde mülteci) durumuna düşmesi, verilen binlerce şehit ve yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan edilmesi, Azerbaycan’ın gündemini oluşturan en önemli mevzuydu. Mesela sadece sözde Dağlık Karabağ diye ifade ettikleri bölgede altın madenlerin işletmeleri, buna ilaveten başka değerli madenlerin çalınıp Fransa’ya taşınması ve tüm diğer ihlal ve istismarlarla birleştirildiğinde yaklaşık dokuz yüz milyar dolarlık bir tazminat doğurmaktaydı.  Tabii ki vatanı uğruna canını veren ya da gazi olanların ve ailelerinin karşı karşıya kaldığı felaketin maddi bir karşılığı bile söz konusu olamazdı.

Öte yandan tüm bu olup bitene rağmen Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev, savaş suçluları hariç, -diğer Ermenilerin kendi vatandaşlarıyla aynı statüye sahip olmak kaydıyla- bulundukları coğrafyalarda barış ve huzur içinde yaşayabileceklerini büyük bir alicenaplıkla ifade etti. Ne var ki Paşinyan’la beraber hala Karabağ’da varlığı sürdüren Ermeni savaş baronları, provokasyon peşinde koşmakta ve operasyon sonrası duyurular yaparak Azerbaycan ordusunun Karabağ’da bir etnik temizliğe girişeceği korkusunu yaymaktaydı. Bu şekilde korkutulan Karabağ’ın Ermeni sakinleri büyük kitleler halinde Ermenistan’a göç etmeye başladılar. Burada Ermeni yönetiminin amacı, uluslararası camiayı devreye sokarak savaşla kaybettiklerinin bir kısmını geri alabilmek ya da Karabağ’ı uluslararası camia tarafından yönetilecek bir no man’s land (kimseye ait olmayan yer) mesabesine düşürmektir.

Haliyle Azerbaycan yönetimi böyle bir şeye müsaade etmeyecekti. Provokasyonlara mani olmak için bir günlük operasyon neticesinde ele geçirilen Hocalı, Hocavent, Hankendi ve Ağdere’nin yerleşim birimlerine askerini sokmadı. Nitekim operasyonda bile bir cerrah titizliğiyle hareket ederek bir Ermeni sivile bile zarar verilmemişti. Ermenilerin bu uzlaşmaz tutumlarına rağmen Aliyev yönetimi bölgede silahların bırakılması, silahlı unsurların tahliye edilmesi ve söz de yönetimin ilgası şartıyla bir anlaşmayı Yevlah’ta 21 Eylül 2023 tarihinde müzakere etti. Haddi zatında bu müzakerenin özünü, bölgede kalmaya karar veren ve artık sadece Azerbaycan pasaportu taşıyacak olan Ermenilerin ana topluma entegrasyonu meseleleri oluşturmaktaydı. Buna ilaveten statüsü henüz belirlenmemiş ya da Azerbaycan toprağı olmasına rağmen 2020 savaşından sonra devredilmemiş köy ve yerleşim birimlerinin görüşülmesi de söz konusuydu.

Bu bağlamda ilk görüşme 21 Eylül’de Yevlah’ta gerçekleşti. İkinci müzakere ise 25 Eylül’de Hocalıda yapıldı. Rus Barış Gücü de toplantılara bir temsilci gönderdi. Görüşmeler Ermenilerin Dağlık Karabağ diye ifade ettiği bölgenin tanınmış önde gelen iki temsilcisiyle gerçekleştirilmekteydi. Öte yandan 5 Ekim tarihinde İspanya’da Aliyev-Paşinyan bir araya gelecekti. Ancak bu görüşme nihai barış anlaşmasına ulaşmak adına yapılacak ve bir önceki müzakerelerden ayrı düşünülecekti.

Sonuç itibarıyla bu operasyon neticesinde Azerbaycan, nihayet İkinci Karabağ savaşında eksik kalan kısmı tamamlamış, Karabağ’ın üçte ikilik kısmını almış ve bu coğrafyada egemenliğini tam olarak tesis etmiştir. Bundan sonra nihai anlaşmanın ikinci ayağı olan Zengezur Koridorunun açılması hususuna ve Ermenistan ile barış anlaşmasını sağlamak için nihai sınırların tespitine yönelmek gerekmektedir. Öte yandan İran’ın bir şekilde bu koridora mani olmasının önüne geçilmesi, işlevi artık ortadan kalkmış olan Rus Barış Gücü’nün gönderilmesi ve yaklaşık dokuz yüz milyar doları bulan savaş tazminatı karşılığı olarak zaten Türk toprağı olan Zengezur bölgesinin Azerbaycan topraklarına dâhil edilmesi beklenmektedir.   

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.