SON DAKİKA
Hava Durumu

Türkiye’nin Gazze Politikası: Türkiye Gazze’ye Nasıl bakıyor?

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2025 11:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2025 11:03

Erdoğan Filistin davasını İslam dünyasının en önemli meselesi olarak görmektedir. Erdoğan’a göre Amerika’nın ileri karakolu olarak İsrail devletinin Ortadoğu’nun kalbinde kurulması, Siyonizm ile İslam arasındaki mücadelenin zirve noktasıdır.

Ortadoğu’nun Batılı emperyalist güçlerin çıkarları çerçevesinde dizaynına imkân sağlayan İsrail, bugün Gazze’yi yayılmacı siyasetinin bir gereği ve enerji koridorlarındaki hâkimiyet mücadelesinin bir uzantısı olarak işgal ve ilhak etmektedir. Olup biten kelimenin tam anlamıyla soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçudur. Hamas ise Gazze halkının istiklalini savunan bir mukavemet örgütüdür. Unutulmamalıdır ki Erdoğan 2009 Davos Zirvesinde Simon Peres’e “One Minute” çıkışını yapabilmiş ve 2010’da Mavi Marmara Operasyonuyla Gazze ablukasını delme teşebbüsünde bulunmuş tek liderdir.

Erdoğan’a göre Türkiye, Gazze’de yaşanan soykırıma en etkili ve şiddetli karşı duruşu sergileyen ülkedir. Nitekim 7 Ekim 2023 tarihinden bir ay sonra Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatını toplantıya çağıran Türkiye, İsrail’e hava, kara, deniz ve silah ambargosu uygulanmasını teklif etmiş ama başata Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Fas ve Bahreyn’in vetosuyla bu öneri reddedilmiştir. Buna rağmen Türkiye, İsrail’le tüm ticari ilişkilerini kesmiş ve İsrail bandralı gemileri kendi limanlarına kabul etmemiştir. Buna ilaveten Türkiye, tüm uluslararası platformlarda Filistin davasını duyurmak ve Gazze’deki soykırımı durdurmak için elinden gelen gayreti göstermiştir. Bu kapsamda bölgesel ve küresel ittifaklar oluşturmaya çalışan Türkiye, en büyük desteği Cezayir ve Katar’dan görmüştür. Ayrıca Türkiye, Birleşmiş Milletlerin yapısının değiştirilmesi gerektiğini savunan, hâlihazır dünya düzeni ve kurumlarını işlevsiz bulan ve “dünya beşten büyüktür” sloganını ortaya atan Erdoğan’ın Türkiye’sidir.

Türk kamuoyu Türkiye’nin Gazze konusunda daha aktif bir rol üstlenmesini beklemektedir. Ayrıca İsrail mallarına ciddi ambargo uygulama bilincine sahip olan Türk kamuoyu, Gazze halkının acısını en derinden hissetmektedir. Ancak Türkiye’nin askeri bir müdahalede bulunması ancak kurulabilecek bölgesel ittifaklarla mümkün olabilecektir. Ne var ki Gazze’nin komşuları Ürdün ve Mısır bile bu konuya oldukça mesafeli davranmaktadır. Büyük ihtimalle Türkiye, Gazze davasında dik ve istikrarlı duruşunun bir gereği olarak, İsrail’le Suriye üzerinden bir çatışmaya girecek gibi görünmektedir. Buna ilaveten Türkiye, Pakistan, Malezya ve Endonezya ile İsrail’e karşı bir ittifak kurma aşamasındadır.

Türkiye, Gazze’deki yaşanan soykırıma insani bir trajedi olarak bakmaktadır. Bu bakımdan etnik, dini, mezhepsel bir aidiyetten ziyade insan olan herkesin Gazze’ye destek olması gerektiğini savunan Türkiye, Gazze meselesi üzerinden herhangi bir jeopolitik üstünlük kurma arayışında değildir. Ancak Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Savaşı üzerinden NATO’da üstünlük sağlaması, Trans-Atlantik İttifakının çökmesi üzerinden Avrupa ordusu kurulması sürecinde Avrupa güvenlik mimarisinin inşasında ihtiyaç duyulan bir aktör olması Türkiye’ye jeopolitik üstünlük kazandırmaktadır. Bu üstünlüğü Gazze lehine kullandığı için Türkiye, İsrail hükümeti ve medyası tarafından en büyük tehdit olarak gösterilmektedir. Zira Türkiye bölgede Batı işgaline uğramamış ve demokratik bir şekilde yönetilen tek ülkedir. Buna ilaveten savunma sanayisini millileştirerek üstün teknolojiye dayalı İHA ve SİHA başta olmak üzere harp doktrinin kökten değiştirecek imkân ve kabiliyetlere sahiptir.

Türkiye İsrail’i soykırımcı kabul eden ve Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanında ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde taraf olan az sayıda ülkelerden birisidir. Ne var ki Türkiye bu aşamada ciddi bir ekonomik krizden geçmektedir. Buna ilaveten Türkiye’nin ihracatının yaklaşık yarısı Avrupa Birliği ülkelerine yapılmaktadır. Kuşkusuz İsrail’e karşı duruşun ekonomik, siyasi ve jeopolitik bir bedeli vardır. Zira İsrail’in arkasında başta ABD olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la kurduğu özel ilişkiler, Türkiye’nin NATO üyesi olması ve Avrupa’da Türkiye’ye duyulan ihtiyaç, Türkiye’ye daha bağımsız davranma imkânı vermektedir. Ne var ki tüm bu şartlar altında Türkiye, sınırlı bir biçimde Gazze’ye destek sunabilmektedir. Ancak İsrail’in Katar’a saldırısında Türk istihbaratı Hamas liderlerine saldırıyı önceden haber vererek canlarının kurtulmasında önemli bir rol oynamıştır.

Türkiye Gazze’de ateşkes ve barışın sağlanması hususunda Mısır ve Katar’la birlikte etkin bir rol oynamaktadır. 2017 yılında Katar’ın bazı körfez ülkeleri tarafından ortadan kaldırılmasına mani olan ve son yıllarda Mısır’daki yeni yönetimle normalleşme sürecine giren Türkiye, bölgede sözü dinlenilen itibarlı bir ülkedir. Türkiye’nin hedefi, 1967 sınırlarına bağlı, başkenti Kudüs olan, bağımsız ve egemen Filistin devletinin behemehâl kurulmasıdır. Diğer aktörlerden farklı olarak Türkiye, Hamas’ı bir direniş örgüt olarak meşrulaştırmaktadır ve bir an önce Hamas ve El-Fetih arasında birlikteliğin sağlanmasını savunmaktadır.

Ankara Gazze’nin haklı davasını ve Filistinlilerin meşru taleplerini ABD ve Avrupa’daki muhataplarına en doğru bir biçimde tüm platformlarda aktarmaktadır. Bu iletişim ve uluslararası kamuoyunun tesiriyle de birleşerek pek çok Avrupa ülkesinin İsrail’e karşı tutumunun değişmesinde Türkiye etkin rol oynamaktadır. Artık pek çok Avrupa devleti İsrail’le birlikte saf tutmamakta, İsrail’le ilişkilerini sınırlandırmakta ve Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıyacaklarını bir bir deklare etmektedirler. Bu dönüşümün sağlanmasında Türkiye’nin çok önemli bir katkısı mevcuttur. Ne var ki Trump, Türkiye için hayal kırıklığına yol açmıştır. İktidar koltuğuna oturduğu ilk dönemlerde Türkiye ile paralel bir Gazze politikası izleyen ve ateşkese fırsat veren Trump, zamanla küreselci olarak adlandırılan Siyonist kanada teslim olmuş durumdadır. Bu durumun sebebi Siyonist lobinin ABD’de güçlü varlığı ve medya, finans ve siyasette İsrail’in hegemon bir aktör olmasıdır. Ayrıca Epstein skandalı ve Trump’ın ideoloğu Charlie Kirk’ün suikasta kurban gitmesi ve Trump’ın şahsına yönelik suikast gibi unsurlar İsrail’in şantaj ve tehdit siyasetinin parametreleri olarak Trump’ın teslim alınmasına yol açmış gibi görünmektedir.

Erdoğan’ın aktif Gazze siyasetinin altında yatan motivasyonun pek çok unsuru mevcuttur. Bunlardan birincisi insani nedenlerdir. Türkiye, özellikle Erdoğan döneminde, mazlum ve mağdurların yanında yer almış ve gelirine göre dünyada en fazla insani yardım yapan ülke olmuştur. İkinci unsur ise Erdoğan’ın tarih ve medeniyet mefkûresidir. Binlerce yıllık Türk tarihinde Türklerin İslam’ın sancaktarlığını yaptığı hakikatinden hareketle devletin devamlılığı gereği bu misyonun bugün de devam etmesi gerektiği inancıdır. Ancak Erdoğan’ın bu mefkûresinin Yeni Osmanlıcılık olarak ifade edilmesi gerçekliği yansıtmamaktadır. Zira Türkiye’nin kaybettiği toprakları geri almak ve kaybettiği imparatorluğu yeniden kurmak gibi bir ideali mevcut değildir. Zira Türkiye gerçekçi bir siyaset izleyerek gönül coğrafyasında karşılıklı kazanmaya dayalı bir anlayışı hâkim kılmaya çalışmaktadır. Türkiye’nin yegâne misyonu, barış, istikrar ve refahın tüm bölgeye yayılmasıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.