TCMB faizlerde değişikliğe gitmedi
Haziran ayındaki toplantıda beklentilerin üzerinde bir faiz artışı ile para politikasındaki sıkı duruşunu güçlendiren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 24 Temmuz’daki PPK toplantısında alacağı faiz kararı merakla takip ediliyordu. Haziran ayında yıllık olarak yüzde 15,39 ile 2003 bazlı serinin en yükseğine ulaşan TÜFE verisi sonrasında faiz artırım beklentileri güç kazanmıştı. Piyasadaki konsensüs beklentilerin 75 – 125 baz puan arasında faiz artışını işaret ettiği görülüyordu. 24 Temmuz Salı günü 14:00’da açıklanan Para Politikası Kurulu (PPK) kararında, piyasadaki beklentilerin aksine haftalık repo faiz oranında değişiklik yapmadı. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 17,75 düzeyinde sabit tutuldu. Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada; son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyette dengelenme eğiliminin belirginleştiğine işaret ettiği, dış talep gücünü korumakla birlikte iç talebe dair yavaşlama sinyalleri arttığı ifade edildi. Piyasa beklentilerinin aksine faiz artışına gidilmemesinin ardından TL varlıklarda sert bir satış dalgası etkili oldu. Borsa İstanbul son on gündeki kazançlarını geri verirken, karar öncesi 4,75 - 4,76 bandında fiyatlanan Dolar/TL’nin ilk fiyatlamalarda 4,92’li seviyeleri test ettiği izlendi. Haziran ayı itibariyle 2003 bazlı seride tarihi zirvesine ulaşan enflasyon verisindeki bozulan görünümün temmuz ve ağustos aylarında da devam etmesi beklenirken, enflasyon tarafındaki yukarı yönlü beklentiler ile TL’de artan değer kayıplarının bu beklentileri desteklemesi ilerleyen süreçte TL varlıklardaki satış baskısının devam etmesine yol açabilecektir. Kur tarafındaki fiyatlamaların bozulma kaydetmesi enflasyon görünümü üzerinde baskının artış kaydetmesine neden olmaktadır. İlerleyen süreçte ekonomi yönetiminin ortaya koyacağı somut ekonomi planı ile birlikte TCMB’nin bu taraftaki duruşu takip edilemeye devam edilecek.
Yurt içinde 2018/2Ç finansal sonuç dönemi başladı
Türk Telekom’un finansal sonuçlarını açıklaması ile başlayan 2018 yılının ikinci çeyrek finansal sonuç dönemi yakından takip edilecek. Yılın ikinci çeyreğinde kur ve enflasyon cephesinde yaşanan hızlı yükselişlerin şirketlerin finansal sonuçlarına yansımaları gözlenecek. 2018 yılının ikinci çeyreğinde Türk Lirası sert bir değer kaybı yaşarken, kur farkı gelir/gider dengesi net kâr rakamı ve doğal olarak finansal sonuçlar üzerinde etkili olacaktır. Bu dönemde genel olarak euro ve dolar yükümlülüğü olan şirketler olumsuz etkilenirken, euro ve dolar varlığı olan şirketler olumlu etkilenmektedir. Faizlerin sert bir yükseliş kaydettiği dönemde bankaların finansal sonuçları da önemli olacak. Son dönemde banka hisseleri üzerinde yaşanan satış baskısı göz önünde bulundurulduğunda açıklanacak finansal sonuçlar hem bankacılık endeksinin hem de Borsa İstanbul’un seyri üzerinde etkili olacaktır. Bunun yanında mevsimsel ve konjonktürel etkiler nedeniyle de bazı sektörlerin ön plana çıktığı görülebilir. Bu çerçevede yüksek döviz borçlulukları ile ön plana çıkan enerji sektörü, yüksek faizlerin baskıladığı gayrimenkul ve paralelinde inşaat-çimento sektörü daha zayıf sonuçlar açıklamaya aday. İyi bir sezon geçiren ve turizm sektörüne dair olumlu beklentilerin desteklediği havacılık sektörü, yüksek mamul fiyatları nedeniyle güçlü görünümünü koruyan demir çelik sektörü ve yurt dışı satışlarının pozitif katkısı nedeniyle cam ve otomotiv sektörü pozitif tarafta ön plana çıkan sektörler olabilir.
ABD Başkanı Trump’ın açıklamaları alışılagelmişin dışındaydı
Geçen hafta ABD Başkanı Trump’ın Fed ve dolar ile ilgili açıklamaları dikkat çekti. Trump, "(Ekonomi ve borsada) Ne zaman yukarı gitsek faizleri tekrar artırmak istiyorlar. Bu konuda mutlu değilim ancak onlara (Fed'e) en iyisini düşündükleri şeyi yapmaları konusunda izin veriyorum." ifadelerini kullandı. Fed politikasını da eleştirerek, ABD ekonomisinin iyi gittiği cezalandırılmaması gerektiğini, sıkılaşmanın ekonomide tüm yapılanlara zarar verdiğini ifade etti. Aynı zamanda Trump, güçlü doların risklerinden de bahsederken, dolardaki güç kazanımlarının ABD’nin rekabet gücünü sınırladığını vurguladı. Trump’ın açıklamaları sonrasında doların küresel piyasalarda önemli para birimleri karşısında baskılandığı izlendi. Dolar her ne kadar Trump’ın açıklamaları ile güç kaybetse de, ABD ekonomisinin güçlü seyrini koruyarak istihdam ve enflasyon görünümünde hedeflere yakın seyretmesi ve Fed Başkanı Powell’ın geçen hafta yarıyıl para politikasındaki mesajları göz önüne alındığında dolardaki zayıf seyrin kalıcı olmayacağını ifade etmek yanlış olmaz. Bununla birlikte Fed’in genel olarak şahin tavrını korumaya devam edeceği ve ilerleyen süreçte kademeli faiz artırımı politikasını sürdüreceği beklentisi altında doların küresel piyasalarda değer kazanmaya devam ettiği izlenebilir. Ancak unutmamak gerekir ki Trump’ın dönem dönem beklenmedik çıkışları ve yaptığı açıklamalar kısa süreli de olsa piyasalar üzerinde oynaklığı artırabilen bir gelişme olmaktadır.
Ticaret savaşlarının yanına kur savaşları eklenir mi?
Ticaret savaşlarına ilişkin yaşanan gelişmeler ile birlikte haziran ayından bu yana küresel piyasalarda risk iştahının düşük seyrettiği ve volatilitenin artış kaydettiği izlenmekte. Özellikle ticaret savaşlarına konu iki ülke olan ABD – Çin arasında artan gerilim ile birlikte Çin varlıklarında yaşanan satış baskısı ön plana çıkıyor. Çin piyasalarında yaşanan sert düşüşlerin diğer gelişen ülke varlıklarına bulaşabileceğine ilişkin endişeler güncelliğini korurken, Çin Yuanı’ndaki değer kayıpları kur savaşları ile ilgili endişeleri de gündeme taşıdı. Ticaret savaşlarının derinlik kazandığı haziran ayından itibaren artan endişelerin etkisiyle dolar karşısında sert bir değer kaybı kaydeden Çin Yuanı’nın, Çin Merkez Bankası'nın fixing oranını aşağı çekmesi ve para birimindeki düşüşü yavaşlatmak adına pek fazla müdahalede bulunulmayacağının sinyallerini vermesiyle birlikte değer kayıplarını hızlandırdı. Her ne kadar Çin kaynaklarından gelen açıklamalarda yuanı devaüle etmek gibi bir niyetlerinin olmadığı kaydedilse de, yuandaki değer kayıpları devam ediyor. Bu durum yuanın küresel arenada ticaret üstünlüğünü elde etmesini sağlarken ABD'nin bu durumdan rahatsız olduğu ve ticaret savaşında yeni bir perdeyi aralayabileceği üzerinde durulmakta. Trump’ın geçen hafta atmış olduğu twette, "Çin, AB ve diğerleri, ABD faiz artırırken ve dolar her gün giderek güçlenirken kur manipülasyonu yapıp faiz indiriyor ve rekabet avantajımızı ortadan kaldırıyor. Bu, her zaman olduğu gibi, eşit şartlı bir oyun alanı değil" ifadesine yer vermesi ve ihtiyaç oluşması halinde Çin ithalatının tamamına vergi koymaya hazır olduklarını dile getirmesi de bu durumu destekleyen bir unsur. İlerleyen süreçte yuandaki değer kayıplarının kur savaşlarını tetiklemesi veya ticaret savaşlarının derinleşmesine yol açması küresel görünüm üzerindeki baskıyı artırırken, korumacılığa ilişkin endişelerin yükselmesine neden olabilecektir. Bu nedenle bu taraftaki haber akışları ile gelişmeleri yakından takip etmek yararlı olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Onurcan Bal
Merkez Bankası faizlerde değişikliğe gitmedi